
Vergi, bir devletin ayakta kalabilmesi için en temel gelir kaynaklarından biridir. Osmanlı’da vergi ödemeyen olur muydu? Şer’i ve örfî vergilerle başlayan süreç Cumhuriyet’te nasıl modern bir yapıya kavuştu?
Vergi, bir devletin ayakta kalabilmesi için en temel gelir kaynaklarından biridir. Ancak bu sistemin tarihi ve işleyiş biçimi, dönemlere göre büyük değişimler göstermiştir. Türkiye’de bugün uygulanan modern vergi sistemi, yüzyıllar süren bir gelişimin ve dönüşümün ürünüdür.
OSMANLI'DA VERGİ SİSTEMİ NASILDI?
Osmanlı İmparatorluğu döneminde vergi sistemi, dinî (şer’i) ve geleneksel (örfî) vergiler olarak iki ana kategoriye ayrılıyordu. "Öşür", "haraç" gibi ürün ve toprak vergileriyle, "cizye" gibi gayrimüslimlerden alınan vergiler önemli gelir kalemleriydi. Ayrıca tımar sistemi sayesinde askeri sınıfın maaşı doğrudan vergilerden karşılanıyordu.
16. ve 17. yüzyıllarda devletin büyümesiyle birlikte merkezi yapı artınca, vergi toplama sisteminde değişikliklere gidildi. Tanzimat Fermanı (1839) ile vergi toplamada düzenlemeler başladı; ilk kez herkesin eşit vergi vermesi hedeflendi. Bu dönemde nüfus sayımları ve mal kayıtları tutulmaya başlandı.

CUMHURİYET'İN İLANIYLA VERGİ SİSTEMİ NASIL DEĞİŞTİ?
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Osmanlı'dan miras kalan sistem tamamen değiştirilerek modern vergi yasaları kabul edildi. 1926’da yürürlüğe giren ilk büyük reformla birlikte gelir, servet ve harcamalara dayalı vergi türleri getirildi. 1980'lerde KDV (Katma Değer Vergisi) gibi dolaylı vergiler ekonomik sistemin merkezine yerleşti.
GÜNÜMÜZ VERGİ SİSTEMİ NASIL İŞLEMEKTEDİR?
Günümüzde ise dijitalleşen maliye yapısı, e-fatura, e-defter ve otomatik vergi sistemleriyle daha şeffaf ve hızlı işlemeye başladı. Ancak tüm bu değişimlerin ardında, yüzyılları aşan bir vergi tarihi bulunuyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bu büyük dönüşüm, vatandaş-devlet ilişkisinin de nasıl değiştiğini bize anlatıyor.






