|
Lingua Franca ve Ana Dilde Eğitim Meselesi-1

Ulusalıcılığın yükselişte olduğu son asırlarda, ana dil ve resmi dil tanımlamaları ulusalcılığın, dayatma veya yasaklar ideolojik boyutları ile birlikte anılmakta olup ideolojik çatışma aracı haline getirilmiştir.

Oysaki, önceki çağlarda, dillerin yaygınlaşması veya yazı dili halinde gelişmesi, Lingua Franca haline gelmesi iki ana nedene dayanmaktaydı. Kutsal-Dinî metinlerin dili, hanedanların dili.

Kutsal-Dinî metinler ya vahyedildikleri ya da yazıya geçirildikleri dillerde olurdu. Musevilikte Dinî metinler İbranice olduğundan ve bu din Beni İsrail/Yahudî kavmine mahsus olması hasebiyle dil bu kavimle sınırlı kalmıştır. Hristiyan topluluklara gelince,Hz. İsa''nın ana dili ve Vahiy İncilinin dili o dönemde Suriye ve Filistinde yaygın olarak kullanılan Arâmca''ydı. Ancak Hristiyan topluluklarda, Hz. İsa''ya, Rabb/İlâh veya Rabbın Oğlu olarak inanıldığından Kitâb-ı Mukaddes (Bible) olarak belirlenen kanonik inciller/Yeni Ahit (Matta, Yuhanna, Luka, Markos) bu inanç çerçevesinde Hz. İsa''nın hayatı ve sözlerini içermekte olup ve bunları kaleme alanların dili ile yazıya geçirilmişlerdir.

Roma imparatorlunun dili Latinceydi ancak Doğuda Eski Yunca da yaygındı. M.S 395''te Roma İmparatorluğu, Roma ve İstanbul merkezli olmak üzere, Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılınca, Batı''da Latince yazı dili olarak kullanılmaya devam ederken doğuda, daha doğrusu artık Bizans''ta Yunanca/Rumca yazı dili olarak yaygınlık kazanır. Her iki merkezin kiliseleri Katolik ve Ortodoks olarak ayrıştığında kutsal metinlerin/kanonik incillerin dili de bu bağlamda ayrıştı.Kanonik inciller Hristiyan toplulukların bağlı oldukları kiliselerin benimsediği dillerde yazılıp okundu. Rum Ortodokslar, Kutsal metinleri Yunanca''dan okuyup yazarken, diğerleri Ermenice yahut Süryanice, Latince vs. dillerde okuyup yazmakta, ibadetlerini bu dillerde gerçekleştirmekteydiler. Bu bağlamda, Hristiyan topluluklarda kutsal metinler tek ve ortak bir dilden okunmamaktadır. Hatta Hristiyan topluluklar Kutsal olarak kabul edip Kitab-ı Mukaddes''e (Bible) dahil ettikleri Eski Ahit (Tevrat, Zebur, Mezamir vs..) metinlerini de kendi kiliselerinin dillerine çevirdiler.

Müslümanlıkta ise Kur''an-ı Kerîm Arapça olup, kutsal metin olarak sadece bu dilde okunup yazıldığı ve Arapça dışında farklı bir ibadet dili olmadığından bu şekil bir ayırım ve tasnif söz konusu olmamıştır. Bundan dolayı Arapça İslam dünyasında ortak yazı/yazışma dili olarak geliştiği gibi, Farsça başta olmak üzere müslüman toplululkların dilleri Arabi harflerle yazılıp okundu.İslam aleminin ilim dili Arapça olup, bu anlamda metinler Arapça yazılıp okunmuştur. İslam dünyasının Mağribinden, Orta Asya ve Güneydoğu Asya''ya kadar bu şekilde olmuştur. Yanısıra, Farsça gibi önceki medeniyetlere ait yaygın diller de kendi konumlarını korumuş ve daha da yaygınlaşıp, yazı dili olarak da gücünü korumuştur. Çünkü, Arapça''nın ortak yazı/yazışma dili, Lingua Franca olarak gelişmesi herhangi bir dayatma veya yasaklara dayanmamaktaydı. Başta Kur''ân-ı Kerîm''in Arapça lisanı üzere olması, buna istinaden Hadis-i Şerif metinleri ve diğer dinî/ilmî metinlerin Arapça olması hasebiyle bu şekilde yaygınlık sözkonusu olmuştur.

Diğer yandan, bir kısım güçlü hanedanların dilleri de kendi etki/nüfuz alanlarında yaygınlaşıp, zamanla yazı dili haline gelmişlerdir. Osmanlıca denen Batı Anadolu Türkçesi ile Çağatayca denen Doğu Türkçesinin yaygın kullanım ve yazı/yazışma dili haline gelmesi bu şekilde olmuştur.Çağatay Türkçesi İran ötesinde, nerdeyse tüm Orta Asya''da zamanla yaygın yazı/yazışma dili haline gelirken, Adriyatikten Doğu Akdeniz''e kadar Osmanlı Türkçesi yazı/yazışma dili, dahası imparatorluk dili halini alır. Osmanlı türkçesi zamanla adeta Lingua Franca haline de gelir.Bir zamanlar Irak''tan, Batı Anadolu''ya, Hindistan''a kadar geniş bir coğrafyada Farsça yazı/yazışma dili olarak kullanılagelmekteydi. Hatta 13. Yüzyılda (1 Cemaziyelâhir 644/14 Ekim 1246 Tarihli Mektup) Moğol hükümdarı Güyük Han Roma''daki Papa''ya mektubunu Farsça olarak göndermişti. Aynı dönemlerde, Orta Çağ''da Batı dünyasında ortak yazı/yazışma dili Latinceydi neredeyse 17. Yüzyıla kadar Fransa, İngiltere, Bavyera ve Polonya dahil bu şekildeydi.Latince başlıca ilim diliydi. Fransızca, İngilizce vs. dillerin yazı dili olarak yaygınlaşması bu tarihlerden sonradır.18. ve 19 yüzyıllarda Fransızca bilim/kültür ve literatür/edebiyat dili olarak yaygınlaşıp ön plana çıkmışken, 20. Yüzyıldan itibaren İngiliz sömürgeciliği ve ABD''nin de etkisi ile İngilizce neredeyse tüm dünya da ön plana çıkıp günümüzün Lingua Franca''sı olmuştur.

Diğer bazı diller bağlamında ise, eski dönemlerde yasaklar sözkonusu olmamasına rağmen, Kürtçe, Belucça ve Peştunca örneğinde olduğu gibi bölgesel anlamda yaygın konuşma/anlaşma dili haline gelirken, sözlü kültürü büyük gelişme gösterirken, yazı dili anlamında önemli gelişme kaydetmemişlerdir. Bu da o dilleri konuşanlar arasında güçlü ve uzun süreli hanedanların çıkmamış olmasından kaynaklanmıştır. Daha açıkçası, saray dili haline gelip, gelmemeleri ile alakalı olmuştur.

Bu konuya devam edeceğiz..

12 yıl önce
Lingua Franca ve Ana Dilde Eğitim Meselesi-1
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi