|
Arnavutluk ve Arnavutlar-5

Tepedelenli Ali Paşa hadisesinden sonra, bir kısım hadiseler zinciri peşpeşe gelir, 1241/1826'da, Osmanlı'nın ana ordusunu teşkil eden yeniçeriliğin çok kanlı bir şekilde ortadan kaldırılması. Ardından 1243-44/1828'de Navarinde Osmanlı-Mısır donanmasının Rus-İngiliz-Fransız donanmasına ait gemilerce yakılması neticesinde Osmanlı-Rus Kırım Harbinin cereyan etmesi, bunun da neticesi olarak Yunanistan'ın bağımsız olması ve buna ilaveten İşkodralı Mustafa Paşa hadiseleri cereyan eder.



İşkodralı Şerîfî Mustafa Paşa aslen Arnavut olup, 19. yüzyılın ilk yarısında en önemli Osmanlı paşa ve valilerinden biridir. İşkodralı Mehmed Asaf Paşa'nın oğlu olarak 27 Ramazan 1201 tarihinde dünyaya gelmiş. Kuvvetli bir ilim tahsili görmüş, amcası İbrahim Paşanın yerine Mirmiranlıkla İşkodra valisi olmuştur. Tepedelenli Ali Paşa gailesindeki hizmetlerinden dolayı taltif edilmiştir. Bilahare Vidin seraskeri olmuştur. Ohri, Elbasan ve Dukakin sancakları da onun uhdesine verilmiştir. 1245 tarihinde Reşid Mehmed Paşa sadrazam olunca, Ohri, Elbasan ve Dukakin'i Mustafa Paşa'nın elinden almaya kalkışır. Bu konuda Padişahı ikna eden Reşid Mehmed Paşa bunun üzerine ordu gönderir. Mustafa Paşa da ayaklanarak her tarafa ayaklanma ile ilgili beyannâme varakaları gönderir. Çeşitli yerlerde süregelen müsademelerin ardından Mustafa Paşa İşkodra kalesine çekilir. Nihayet kale kuşatılır. Üç ay süren mukavemetin sonunda Şerîfî Mustafa Paşa, araya bazı kimseler koyarak Hassa Ordusu Ferîki Ahmed Fevzî Paşa'ya ailesi ile birlikte teslim olur. İstanbul'a getirilen Mustafa Paşa bir süre bir konakta ailesiyle beraber Misafir edildikten sonra Mirmiran olan oğluyla birlikte Padişah'ın huzuruna çıkarılır. Kendisinin başkalarınca aldatıldığı anlaşıldığından affedilip itibarı iade edilir.



Padişah II. Mahmud ona murassa bir saat ve bir çok eşya hediye eder. Daha sonra sırasıyle Kastamonu, Adana, Maraş, Hersek, Konya, Cezayir-i Bahr-i Safid, Halep ve İzmir valiliklerinde bulunur. Sicil-i Osmanî 'ye göre Mevlevî meşrepli olan Mustafa Paşa son olarak Medine-i Münevvere'ye gönderilip Şeyhu'l-Harem-i Nebevî olur. Bu vazifede iken 7 Zilka'de 1276'da Medine'de vefat edip, Cennetu'l-Bakî'de defnedilir. (Mehmed Süreyya, Sicil, 4/477; Külçe, 1944:189-196). Büyük oğlu Hasan Hakkı Paşa çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş ve Halep valisi iken vefat etmiştir. Küçük oğlu Ali Rıza Bey Şura-yı Devlet azasından olmuş olup, 1316 tarihinde vefat ederek Fatih Camii haziresine defnedilmiştir.



Tepedelenli Ali Paşa hadisesinin yol açtığı yaraları fark eden Osmanlı idaresi İşkodralı Mustafa Paşa hadisesini suhuletle çözerek, yeni bir krizin önünü almış olur.



1870'lere gelinceye kadar Arnavutluk'ta sükunet hasıl olduğu gibi Arnavutlar hem idari hem de askeri sahada Osmanlı'nın büyük gücü olmaya devam eder. Daha önce Selanik iskelesinden Mısır'a Arnavut askeri nakline benzer şekilde Suriye/Halep ve Yemen'e Arnavut askeri nakilleri devam eder. (Yemen'e 1267/1851'de Bin Arnavut Askeri Sevkine Dair Bakınız: BOA, A.MKT.MHM. 354/86;Haleb'e 1282/1866'da Arnavut Askeri Sevkine Dair Bakınız: BOA, A.MKT.UM, 80/103) Hatta Musul Civarındaki, Dize/İmâdiye bölgesindeki Osmanlı askeri garnizonunun önemkli bir bölümünü Arnavut askerleri oluşturur. Büyük Britanya'nın bir zamanlar ünlü İstanbul Sefiri Sir Austen Henry Layard'ın 1849'da Mezopotamya Ve Kürdistan'daki gezi ve arkeolojik araştırmalarını içeren “Nineveh And Babylon” - İlk basımı 1853- adlı eserinde, Diza/Amediye bölgesinde yer alan Osmanlı askeri garnizonunun bir bölümünün Arnavut askerlerinden oluştuğundan ve komutanları Tepelinli İsmail Ağa ile olan görüşmelerinden söz eder. (Layard, Sir Austen, Henry, In The Ruins Of Nineveh And Babylon, London, 1853, PP.380)



Ancak, Önce Hersek Ve Karadağ isyanları sonrasında 1293/1877-78 Osmanlı Rus Harbi büyük bir felaketle neticelendiği gibi başka felaketler zincirini tetikler. Rus orduları Ayestefanos/Yeşilköy'e kadar ilerler, hatta orada bir anıt bile inşa ederler. Çok ağır şartları hâvi Ayestefanos anlaşması Osmanlı için çok ağır yükümlülükler getirir.



Ancak bu antlaşma ile Rusya'nın Balkanlar'da tamamen hakim bir konuma gelmesi Batılı devletleri, özellikle İngiltereyi telaşlandırdı. Osmanlılar bu tepkilerden yararlanarak Kıbrıs'ın idaresini Büyük Britanya'ya bırakmak şartıylala Berlin'de yeni bir antlaşma (Berlin Konferansı/Antlaşması) zemini elde etmeyi başardılar.


Ayastefanos'un ağır şartlarını hafifleten Berlin Konferansı/Antlaşması ile Osmanlı Devleti›nin Balkanlar'daki varlığı bir süre daha devam etti. Bu anlaşma ile Osmanlı devletinin Rumeli'deki topraklarının büyük bölümü iade edilmiş oldu. Ancak, Sırbıstan ve Karadağ bağımsız olurken, Bulgaristan muhtar bir prenslik haline gelir. Niş, Buyanovac, Medyeva, İvranya; Ülgin, Bar gibi Arnavut nüfusla meskun bölgeler de Sırbistan›a ve Karadağ›a bırakılır. Bosna-Hersek ise ilhak edilmese de, Avusturya-Macaristan devletinin denetimine girer.



Arnavutluktaki bu toprak kaybına karşı Prizren Şehrinde, halen mevcut Mehmed Paşa Camii ve Medresesinde, ünlü “Prizren Birliği” kurulur. Bu birlik 1878'de Osmanlının 93 harbi sonrası Ayestefonas (Yeşilköy ) anlaşmasıyla Balkanlardaki büyük toprak kaybına karşı Arnavut direniş kuşağı oluşturmak üzere, Sultan II. Abdülhamid'in de onayıyla

Abdül ve Naim Fraşeri

öncülüğünde Prizren'de kurulmuştur. Daha sonra Berlin konferansı ile kayıpların bir bölümünün önlenmesiyle Prizren Birliği, Dibra/Debre'deki toplantı üzerine Lofçalı Derviş Paşa'nın gerçekleştirdiği bir harekatla ortadan kaldırılmıştır. Ancak bu konferans sonucu Ülgin, Çetina, Bar, Niş, Preşeve gibi Arnavut nüfusla meskun bölgeler Karadağ ve Sırp prensliklerine bırakılmıştır. Prizren Birliği'nin dağıtılması, Tepedelenli Ali Paşa hadisesinden sonra Arnavutlarla olan tarihimizde ikinci büyük yarayı oluşturan hataydı. Abdül ve Naim Fraşeriler Kamus-i Türki ve Kamusu'l-A'lam gibi ünlü eserlerin yazarı Şemseddin Sami'nin kardeşleridir. Abdül Fraşeri, Prizren Birliği Derviş Paşa harekatıyla dağıtıldıktan sonra bir süre hapsedilir, daha sonra İstanbul'a memuriyete getirilir. En son İstanbul Şehremanet (Belediye) meclis üyesi iken 1892'de ölür. Ailece Bektaşi olduklarından Merdivenköy Şahkulu Sultan Bektaşi tekkesine gömülür. Ancak, 1978'de -Prizren Birliği'nin kuruluşunun yüzüncü yıldönümü- Arnavutluk hükümetinin talebi

Bülent Ecevit

hükümetince kabul edilerek kabri Tiran'a nakledilir.



Devam Edecek.



#Tepedelenli Ali Paşa
#Arnavutluk
#Prizren
#Bülent Ecevit
#Tiran
#Prizren Birliği
8 yıl önce
Arnavutluk ve Arnavutlar-5
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle