Denizi geçip derede boğulmak

00:0026/01/2010, Salı
G: 3/09/2019, Salı
Mustafa Kutlu - Spor

Artık ülkemizde modern stadyumlar yapılıyor. Yeşil sahası olmayan şehir, ilçe, belde kalmadı neredeyse. Bu stadyumlar içinde görkemli olanlar var. Meselâ Fenerbahçe''nin Saracoğlu stadyumu gibi.O kadar emek ve para harcanıp yapıldı, diğer kulüpler ona gıpta ettiler.Lakin ne görüyoruz: Denizi geçmiş, derede boğuluyoruz. Bir iki gün yağmur yağınca o güzelim saha bakla tarlasına dönüyor. Bir sahanın en önemli tarafı yağmura-kara dayanıklı olması değil midir? Avrupa bizden çok yağmur-kar alıyor ama

Artık ülkemizde modern stadyumlar yapılıyor. Yeşil sahası olmayan şehir, ilçe, belde kalmadı neredeyse. Bu stadyumlar içinde görkemli olanlar var. Meselâ Fenerbahçe''nin Saracoğlu stadyumu gibi.

O kadar emek ve para harcanıp yapıldı, diğer kulüpler ona gıpta ettiler.

Lakin ne görüyoruz: Denizi geçmiş, derede boğuluyoruz. Bir iki gün yağmur yağınca o güzelim saha bakla tarlasına dönüyor. Bir sahanın en önemli tarafı yağmura-kara dayanıklı olması değil midir? Avrupa bizden çok yağmur-kar alıyor ama bakıyoruz sahalar çiçek gibi. Denizli maçından sonra yetkililere soruldu: “Bu saha ne zaman düzelecek” diye. Şubat ayında hazır olacakmış. Yani beş maç daha yapılacak. Şubattan sonra ne olacak, Allah bilir.

Yahu hiçbir şey yapılmasa dahi (Anadolu''da kar yağan şehirler başta olmak üzere) yağmurdan, kardan önce sahanın üzeri kalın naylon veya su geçirmez çadır bezi ile örtülebilir. İptidai bir usul ama herhalde işe yarar.

F.Bahçe-Denizli maçı sağanak yağmur altında oynandı. Sahanın bazı yerleri göl olmuş, öte tarafları bakla tarlasına dönmüştü. Böyle bir stadyumda doğru-düzgün futbol oynamanın imkanı yoktur. Dolayısıyla futbolcular su ve çamur ile boğuştular.

77 dakika gol gelmedi. F.Bahçe tuhaf bir alışkanlık edinmiş. Ağır ağır, hiç kendini üzmeden, al gülüm-ver gülüm, sürekli yana doğru oynuyor. Tempo hiç yok. Arada bir on dakika parlayarak hızlanıyorlar, bu sırada bir gol bulurlarsa onun üzerine yatıyorlar. Bu belki biraz da takıma hakim olan Brezilyalılar''dan geliyor. Koşmayı, mücadeleyi sevmiyorlar. Bu maça da konsantre olamamışlardı. Ancak skor 1-1 olunca uyandılar ve harekete geçerek golleri buldular. F.Bahçe bu oyun karakterini değiştirmeli, öne doğru, baskılı ve tempolu oynamalıdır. Hızlı bir Fener''i kimse tutamaz. Ama nerede o hız. Buna göre kadro kurmak lazım ki, seneler alır. Yine de inatçı bir yönetim ile kararlı bir hoca bu devrimi gerçekleştirebilir. İşte o zaman F.Bahçe Avrupa çapında bir takım olur. Daum''un aklı sonradan geliyor, belki de buna mecbur kalıyor. Saha şartları futbolu imkansız kılıp, gol de gelmeyince; Daum yüksek ve uzun toplarla oynama talimatı verdi, iyi de etti. Dönen topları alıp pozisyona girdiler. Kazanma arzusu uyandı; Gökhan, Guiza, Semih üçlüsüne bir de Özer katılınca hücum gücü arttı. Ve F.Bahçe maçı 3-1 aldı.

Dikkati çeken bir husus bazı futbolcuların çok lüzumsuz bir biçimde "sarı kart" görmeleri oldu; bu da onların Sivas''a gitmek istememelerine bağlandı. Neresinden baksanız yakışıksız bir şey.

Fenerbahçe zorlanarak galibiyet alıyor, bu çoşkusuzluk ve vurdumduymazlık sürerse şampiyonluğu unutsun.