Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov'un, Suriye krizi ve pazarlıklarının çözümünde masada bulunması şart ülkeler listesi-bir fark ile (Mısır)-aynı; ABD, Rusya, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan. Süper güçlerin oyun kurmak/bozmaktaki doğal kalibresi ayrı tutulduğunda, geri kalan üç ülke aynı zamanda pazarlıkları ve sonuçlarını bozma gücünü sahip. Başında da Ankara geliyor...
Suriye gibi dar bir alana, “butik” sınırlar çizme hevesine katkı verip vermeyeceği meçhul iki süper güç birden sıkıştırırsanız, zaten bin türlü dert üretmede mümbit Ortadoğu coğrafyası esnemeye başlar. Türkiye'nin de bundan huzursuzlanmamasını beklemek, hele terör ve 1 Kasım gibi zehirli iç sarmaşıklar dolanırken hayal sayılır.
Bu köşe, iyi cevaplar kadar iyi sorulara da ev sahipliği yapmaya çalışır. Şimdi buna daha çok yer verebiliriz...
AZDAN SEÇMELİ: SORULAR MI CEVAPLAR MI?
Örneğin.. Esad'ın ömrünü uzatacakmış gibi duran ve Ankara'nın kaşlarını çatan yeni Suriye konjonktürü ile tersine Ankara'yı gülümseten terör örgütünün cüzzamlı çöküşü arasında bir bağ var mıdır? Ya da Rusya'nın Suriye'deki yeni varlık formu, Türkiye sınırına çekilmeye çalışılan Kürt hattını/kuşatmasını kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı?
İşi iyice tını benzerliklerine dökersek; ABD Başkanı Obama'nın, “Suriye'de başa dönülmeyecek” sözleri ile Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın, “Barış sürecinde başa dönülmeyecek” cümlesi arasında nasıl bir ilinti örebiliriz?..
Başından bu yana Suriye'nin barındırdığı potansiyel tehditler Türk ulusal güvenlik akıllarını hep yordu ama şimdi daha da girdaplı bir alan açılmışken Ankara nasıl “daha rahat” görünüyor?
O halde şu soru da-anahtar niteliğine binaen-tekrar yazılmalı ki, Türkiye'nin konuya yönelik çözümlemelerinde en yüksek çıtadır; Suriye'deki büyük uzlaşı görüntüsü ve yeni Rus hava üssüne karşılık ABD ile tokalaşılan İncirlik anlaşmasının anlamı/karşılığı ve dahi işlevi nedir?
Rusya'nın bölgeye hava güçleri ile dönüşünden evvel Berlin'in Patriotların çekilmesinde sinsi bir akıl da görmeyelim mi?
Suriye demek İngiltere ve Fransa demek.. Ama yukarıdaki listede yoklar. Onları yok ise onların Suriye'si de, “haritası” da artık yok” diyebilir miyiz? (Londra, ABD'nin Rusya'ya yeşil ışık yaktığını/geri adım attığını ilan ettiği başkenttir. Ve Krallık bunu destekliyor. Fransa daha da geride kaldı. “Uçuşa yasak bölge, vs.” türünden şirinlikler yapıyor.)
Rusya'nın gelişi; Moskova'dan duyulan, “Amerika aslında DAEŞ'le mücadele etmiyor” aleni, “onu kolluyor” zımni iddiasının ardından geldi.. Bu halde Türkiye, DAEŞ'e karşı Moskova ile mi birlikte hareket eder yoksa Washington'la birlikte mi? DAEŞ konusunda en çok Ankara ile Moskova soruyor, “bu örgütü kim besledi, büyüttü” diye.
Obama ve Putin'in BM Genel Kurulu'ndaki konuşmaları nokta-virgül izlendi.. Peki Rus liderin şu cümlesi üzerinde duruldu mu; “Geçmişte Hitler karşısında oluşturulan koalisyona benzer bir koalisyon kurmalıyız.”
1. Ortada bir koalisyon zaten yok mu? Öyle ise artık çok daha geniştir! Ama NATO değildir. 2. İkinci Dünya Savaşı'na yapılan göndermenin anlamı ne? Burada ABD ve Rus ortaklığına gönderilen bir selam var ise.. 3. Avrupa da pazarlığa dahil demektir ve Ukrayna ile Volkswagen odur!
Rusya'nın bir planı olduğu ve BM'de konuşulacağı anlaşılınca başkaları da planlarını ortaya çıkarmaya başladı. Bir diğer plandan bahseden ilk ABD oldu ama içeriği önemsizdir, “imaj plan”dır, asıl plan zaten konuşuldu. İkincisi Ankara'nın planıdır. Gerçektir. Şu ana kadar sızan bölüm bile-sınırdaki bölge düzenlemeleri-sadece bir parçasıdır. İster jenerik ister imaj plan olsun aslında hepsi “tek plan”dır!
YANLIŞ SAF TUTAN İKİ ÜLKE!
Müsaade ederseniz-yeri ve kıvamı uygun-bir de komplo teorisi kuralım...
ABD için Coca-Cola veya daha popüler bir marka olarak Apple ne ise Almanya için Volkswagen ve diğer meşhur markalarla beraber otomotiv sanayi odur.
Bu sanayi kolu aynı zamanda Alman bilim-mühendislik, disiplin şuurunun ve algısının küresel sembolleridir. Bitmedi, katma değeri yüksek ürünlerden biri ve alt sanayi kollarıyla da diğer Avrupa (Birliği) ülkeleriyle ilişkilerini etkiler, yönlendirir.
Bu haliyle Almanya, Batı ve Doğu arasında, günümüz pratiği açısından da Ukrayna ve Suriye denkleminin stratejik ayaklarından birini oluşturur. Avrupa'nın politik yerini belirler.
İşte, Almanya'nın tam beline oturan otomotiv skandalı, Berlin'in yanlış safda yer tuttuğunu, devasa maddi külfetin yanı sıra, “yalancı” olduğu algısını bize sunuyor. Yani sert bir vuruş var!
Bunun psikoloji ilginçtir. Putin'in “Hitler” (Volkswagen) göndermesini anımsadığınızda, Alman moral değerlerine her vuruşun aslında tarihe uzandığını söyleyebiliriz. Milyarlarca Euroluk zarar, ekonomi savaşı yerine “yalancılığın” altı çiziyorsa anlamı; müttefik bir süper gücü aldattığıdır!
Suudi Arabistan'a gelince.. Riyad'ın otomotive denk düşen iki önemli kaynağı var; petrol ve din turizmi. Mekke facialarında yaşananların, hele yüzlerce hacının hayatını yitirdiği vakayı izahta zorluk var. (Suudi Prens'lerden hanedana 'kralı azledelim' mektupları geliyor!)
Bu iki ülke, Ukrayna ve Suriye konularında ayak sürüdükleri/sürümesinler için cezalandırılıyor olabilir mi?