
Bir yanda savunma sanayiinde yeni projeler, çok kutuplu dünya düzeninde söz sahibi olma çabası, deprem bölgesini kalkındırma hamleleri, Suriye’nin yeniden inşa sürecinde etkin rol oynama arzusu, yeni bir ticaret rotası için Asya-Pasifik açılımı masası. Diğer yanda ise altılı masa hikayelerinden kalma, cumhurbaşkanlığı yardımcılığı orta oyunundan esinlenme bir akşam yemeği masası.
Tüm bunlar yaşanırken Türkiye, Asya bölgesiyle olan ticari ve ekonomik ilişkilerini güçlendirmek için yeni bir adım atıyor. Malezya, Endonezya ve Pakistan ile artan temaslar ve düzenlenen iş forumları, bu bölgeye yönelik stratejik bir açılımın işaretleri olarak dikkat çekiyor. Şu anki ticaret hacmine baktığımızda, Türkiye’nin Malezya ile 5 milyar dolar, Endonezya ile 2 milyar dolar ve Pakistan ile 1 milyar doların üzerinde bir ticari ilişkisi bulunuyor. Ancak bu rakamlar, Asya bölgesinin dev ekonomileriyle kıyaslandığında henüz yeterli seviyeyi temsil etmiyor. Türkiye’nin hedefi, bu ülkelerle olan ekonomik bağları güçlendirerek hem ihracatını artırmak hem de karşılıklı yatırımları teşvik etmek olarak öne çıkıyor. Peki, Türkiye neden özellikle bu üç ülkeye odaklanıyor? Özellikle, Malezya ve Endonezya, Güneydoğu Asya’nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden ikisi olarak dikkatleri üzerine topluyor. Bugün dijital ekonomi, altyapı ve yeşil enerji alanlarında büyük yatırımlar yapılıyor. Türkiye, bu üç ülke ile ticaretini artırarak sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir etki alanı da oluşturmayı hedefliyor.
Ancak, bu hedefe ulaşmanın önünde bazı ciddi zorluklarımız da yok değil. Öncelikle, Türkiye’nin Asya ülkeleriyle olan ticaret dengesi genellikle aleyhine işliyor. Yani, bu ülkelerden yüksek katma değerli ürünler ithal ederken, ihracatta daha çok tekstil, gıda ve inşaat malzemeleri gibi sektörlere odaklanıyor. Türkiye, teknoloji ve inovasyon temelli ürünlerle bu pazarlarda yer edinmek için vizyon ve misyon belirlemeye ihtiyaç duyuyor. Bir diğer önemli zorluk ise lojistik maliyetleri olarak öne çıkıyor. Türkiye ile Asya arasındaki coğrafi uzaklık, taşımacılık ve lojistik maliyetlerini artırıyor. Türkiye’nin Çin ve Avrupa arasında bir ticaret köprüsü olma iddiası var; ancak bu iddianın gerçeğe dönüşmesi için ulaşım altyapısının daha da güçlendirilmesi gerekiyor. Orta Koridor girişimi bu noktada kritik bir rol oynuyor. Demiryolu ve deniz taşımacılığı projeleri, Türkiye’nin lojistik avantajlarını artırarak, bölgeyle daha etkin bir ticaret ilişkisi kurmasını sağlama potansiyeli taşıyor.
Türkiye’nin savunma sanayii, havacılık, müteahhitlik ve inşaat sektörleri bu pazarlarda büyük ilgi görüyor. Özellikle Türk müteahhitlik firmaları, Malezya ve Endonezya’da dev altyapı projelerine katılmayı deniyor, Türkiye’nin savunma sanayii alanında geliştirdiği İHA ve SİHA teknolojileri, bu ülkelerin ilgisini çekiyor.
Peki, Türkiye bu ilişkileri daha ileriye taşıyabilir mi? Bunun için Malezya ile mevcut Serbest Ticaret Anlaşması’nı (STA) daha kapsamlı hale getirmek ve Endonezya ile Pakistan’la yeni STA’lar imzalamak gerekiyor. Ayrıca, finans ve dijital ekonomi alanında işbirliği artırılması önem taşıyor. Asya-Pasifik bölgesindeki FinTech ve blokzincir teknolojilerine Türkiye’nin entegre olması, uzun vadede önemli bir avantaj sağlama fırsatı sunuyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.