|
Oh mu vah mı?

Son günlerde idrak ettiğimiz "büyük gözaltı" operasyonunu, "Klasik Kemalizm"in tasfiye edilerek "Postmodern Kemalizm"in tahkim edilme sürecinin sancıları olarak değerlendirmek mümkün müdür?

Veya…

Bu operasyona, bizim "duvardibi" eşrafının yaklaşımıyla, demode İngiliz formatının yerine, ABD formatının ikame edilme ameliyesinin "çevreye verdiği geçici rahatsızlık" denilebilir mi?

Ne dersek diyelim, yeter ki; "Oh olsun!" işgüzarlığına ya da "Yurtseverleri harcıyorlar; vah, vah!" yaygaracılığına düşmeden etraflıca düşünelim.

Çünkü mevzu netameli…

Her şeyden evvel bugün "oh" çekenlerin yarın vahvahlanmayacaklarının garantisi yok.

Müdahil olunmayan bir "ferahlığın" felaha ulaştırdığı çok nadirdir, haberiniz ola.

İşin sonunda, maazallah, ters kolpaya gelmek de var.

Bilhassa dış koşulların müsait olmadığından bahisle, son günlerde herkes ağız birliği etmişçesine "darbe olmaz" diyor ya…

Kimse aldanmasın, bal gibi de olur!

Yeniçağ gazetesinden Sabahattin Önkibar bile, "Darbe olmaz…" diyebiliyorsa, gerçekten de durup düşünmek lazım…

"Darbe" olmayacağına dair bu kadar insan niçin bu denli iyimser?

Bu işte bir bit yeniği olmasın?

Üç aşağı beş yukarı dillendirdikleri şu:

"Dünyanın demokratik düzey bakımından ulaştığı bu noktada artık darbe yapılması mümkün değil…"

Hülasa, ''bu devirde'' darbe mi olurmuş demeye çalışıyorlar.

Ağızlarından bal akıyor, lakin "bu devirde" olanları da hepten unutmuşlar galiba.

Kestirmeden söyleyelim:

Dünyanın ulaştığı demokratik kültür ve düzey, "bu devirde" işlenen rezilliklere ne kadar engel olduysa, darbeye de o kadar engel olabilir.

Onca barış şarkılarına, şiirlerine, romanlarına, filmlerine rağmen demokratik, uygar Batı''nın sadece Irak''ta yaptıklarını aklınıza düşürün ne demek istediğimizi anlarsınız.

Bir de, "ABD izin vermez…" demeleri yok mu!..

Yahu o kadarını Şener Eruygur Paşa da biliyor. Zaten bilmeseydi, Özden Örnek''in darbe günlüğünde anlatıldığı üzre, dış desteğin olmamasından dolayı o kadar kıvranmazdı.

ABD''nin yeşil ışık yakmadığı darbenin gerçekleşmeyeceğini bilmeyen mi var?

Tamam, bugün menfaatleri böyle gerektiriyor.

Ya yarın?

ABD dediğin demokrasi manyağı değil ki, ilanihaye darbeye, darbecilere karşı dursun.

İç dinamiklere gelince…

Aslında lafı uzatmaya hiç gerek yok.

İster Anayasa değişikliğine ilişkin kararı, ister 367 garabetini, isterse "411 el kaosa kalktı" zihniyetini hatırlayın, iç dinamiklerin, Sezan Aksu''nun o meşhur şarkısındaki gibi "her duruma müsait" yanlarını şappadak kestirebilirsiniz.

Aydınlar mı?

Bugünlerde bir internet dedikodusundan hareketle, "Asacaksın beni…" ayaklarına yatarak suret-i haktan görünmeye çalışan Ertuğrul Bey''ciğim durumdan vazife çıkaran hali, sakın yanıltmasın sizi.

Can Dündar biraderimiz bile, "Bu aslında devlete hakim olma kavgası. Hukuku kullanarak hakim olmaya çalışıyorlar. Ne yazık ki yargıçlar öne sürülerek yapılıyor… Hukuk buradan sağlam çıkamayacak. Bu kirli bir savaş. Türkiye''nin demokratikleşmesi de mağlup olacaktır…" dedikten sonra, Ertuğrul Bey''ciğimin ne dediğinin ne önemi var!

Biz bu "aydınların" alayının 28 Şubat''larını da biliriz.

Gelgelelim, darbe ihtimalinin gözden ırak tutulmaması, demokratik cesareti hiçbir zaman tavsatmamalı.

Olan biten "laylaylom" gevşekliği içinde algılanmasın yeter.

Muradım bundan ibaret.

16 yıl önce
Oh mu vah mı?
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?
Netanyahu’ya tutuklama tehdidi ve Amerika’nın uluslararası itibarı