|
Yemen"de devrim ve gelenek

Yemen"de devrimin bir bakıma dış güçler tarafından çalınmış olduğuna dair genel bir kanı varsa da, bu bence henüz sonlanmamış bir sürece dair erken bir sonuç. ABD"nin Yemen"de sürekli müdahale hakkı bulundurabilmek için el-Kaide mevcudiyetini nasıl bir bahane olarak kullandığını biliyoruz. Buradaki Husi rahatsızlığını bir yandan Suudi Arabistan kendine yönelik bir tehdit olarak algılayıp müdahale hakkı temin ederken (ki, bu müdahale garip bir biçimda zaman zaman desteklemek şeklinde de olmuştur) aynı gerekçeyle İran burayla ilgilenmek için önemli bir fırsat olarak değerlendiriyor.

Oysa Husiller mezhep itibariyle Şii sayılan Zeydilerdense de bunun İsna Aşeriya veya Caferi Şiiliğiyle hiç bir ilgisi yok. Zeydiler itikat ve uygulamada tamamen Sünniliğin Şafii mezhebine tabiler. Bu arada İran"ın öncülük ettiği velayet-i fakih inancına da hiç itibar etmiyorlar. Dolayısıyla Husiler veya Zeydiler hem İran hem Suudi Arabistan için Yemen"de yarışmanın veya kapışmanın potansiyel bir bahanesinden ibaret.

Yemen"de kabile gelenekleri tarihsel anlamda kesintisiz bir süreklilik duygusunu hâlâ vermeye devam ediyor. Modern dünyayla da iyice tanışmış olan Yemenliler bu durumun farkında ve kendilerini tanımlamak üzere bir fıkrayı sık sık anlatıyorlar. Fıkraya göre Hz. Adem modern zamanlarda dünyaya avdet edip torunlarını görmek istemiş. Dünyanın her yanında gördüğü evlatlarını ve yaptıkları işleri tanıyamamış, onları hayretler içinde karşılamış. Yemen"e uğrayıp Yemenlileri gördüğünde ise onları hemen tanımış üstelik yaptıkları işlere baktığında "herşeyi bıraktığım gibi buldum" demiş.

Gerçekten şehir ve ev mimarisinden, giyim kuşama ve örf adetlere kadar geleneğin şehirlerde bile değişmediği bir yapı arz ediyor Yemen. Moden çağın yeni güvenlik anlayışına rağmen Yemenlilerin cembiyelerinden hiç eksik etmedikleri hançerleri bu geleneksel sürekliliğin tezahürlerinden biri. Bu hançerleri taşımak aslında hayli küllfetli sayılabilir ve üstelik hiç bir zaman kullanılmaz. Hançer kınından çıktı mı mutlaka kan dökülmesi gerektiğine dair bir kural var ve belki bu, Yemenli erkekler için tam bir irade imtihanına dönüşüyor: o hançer hep taşınır ama kınından hiç bir zaman çıkmaz.

Geleneklere karşı Kuzey-Güney ayrılığında sosyalist taraftakiler bir ara geleneklere karşı yıkıcı bir rol oynamaya kalkışmışlar ama bu onların şansını hem yok etmiş hem de doksanların başında birleşme sağlandığında eski komünistler yeni dönemde geleneklerin en güçlü uygulayıcıları haline gelmişler.

Yemenlilerin değişmeyen gelenekleri devrim sürecinde de, aynı şekilde belirleyici olmuş. Daha önce söylediğim gibi bir alimin evinin diktatör Salih tarafından bombalanması devrim sürecinde bir dönüm noktası oluşturmuş. Burada belirleyici olan sadece evi bombalananın bir alim olması değil, bizzat evin bombalanması. Çünkü Yemenliler savaştıklarında bile kurallara bağlı kalarak savaşmayı çok önemserler. Kuralların ihlali ise artık yatacak yerinin olmaması anlamına geliyor. Bu kurallar ihlal edilmediği sürece yönetimde sağlanan bir uzlaşma, o yüzden uzun süre geçerli kalabiliyor. Bir diktatörün 32 yıl kadar hüküm sürmesi, biraz da geleneklerin kendilerine yüklediği görevlerden hiç sapmayan bu kabileler arasındaki uzlaşma sayesinde olmuş olmuş dense yeridir. Yönetimde kabileler arasında bir denge kurmaya da dikkat etmiş Salih. Hatta aslında gözettiği en önemli dengelerden biri de bu olmuş.

Bütün bu kabilelerle hep uyumlu çalışmış olduğunu söylemek tabii ki mümkün değil, o yüzden karşısında hep bir muhalefet de olmuş ama bu muhalfeet kendisini devirecek kadar büyümemiş, ta ki, devrim sürecinde kendi yaptığı gelenek ihlalleri üzerine karşısındaki cepheyi büyütünceye kadar.

Sürekliliği ve istikrarı ifade eden bu geleneksel yapıdan bir devrimin çıkmış olması tabii ki izaha muhtaç bir konudur. Belki devrimin çalınmış olduğu izlenimi veren de aslında yine geleneksel kökleri olan kabilelerin kendilerine özgü uzlaşma biçimleri olmuştur. Oysa Yemen"de devrimcilerin çoğu devrimlerinin çalınmış olduğunu veya çalınabileceğini düşünmüyor.

Örneğin Müslüman Kardeşler"den bir yazar Nasır Yahya"nın ifadeleri sadece Yemen hakkında değil, bütün Arap devrimlerinin, hatta devrimin tabiatı hakkında uyarıcı nitelikte:

"Herhangi bir değişim sürecinin özellikle devrimlerin karşılaştığı en tehlikeli şey, insanların bütün bu devrimlerin insanlar tarafından yapılıyor olduğunu unutmaları. İnsanlar melek veya şeytan değildir ve hatalar yapabilirler. O yüzden bazı insanların meleklerden rol çalıp dünyanın en saf temiz insanlar olduklarını, diğer bazılarınınsa her türlü komplonun arkasındaki şeytanlar olduklarını düşünmek gerekmiyor. Devrim olmuştur bir kere, diktatörler devrilmiştir ve bundan sonrası, insan olduğunu kabul etmemiz gereken, belli çıkar ve talepleri olan varlıkların kendi aralarında bir hukuk düzeninin tesisi için yapacakları tartışmadır. Esas hedeften sapmamak gerekiyor. Esas hedef hukukun ve anayasanın üstünlüğüne dayalı bir siyasal düzenin tesisidir. Bu ise devrim öncesine nazaran artık hiç de ulaşılmaz, uzak bir hedef değildir."

11 yıl önce
Yemen"de devrim ve gelenek
Çocuğumuzda ne zaman otizmden şüphelenmeliyiz
Ne istiyorlar Bayraktar’dan...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar