|

İlk darbukamı bana Mahir Çayan aldı

Hacıhüsrev'de teneke kutulardan yaptığı darbukaları çalarak müziğe başlayan Balık Ayhan, ilk darbukasına 6 yaşında iken sahip olmuş. Politik gençlerin duvarlara slogan yazdığı zamanlarda onların boş boya kutularını toplayıp darbuka yapan Balık Ayhan, 'boyacı abileri'nin lideri Mahir Çayan'ın emri ile bir cami avlusuna kendisine darbuka bırakıldığını söylüyor.

Kemal Can
00:00 - 18/03/2007 dimanche
Güncelleme: 02:00 - 18/03/2007 dimanche
Yeni Şafak
İlk darbukamı bana Mahir Çayan aldı
İlk darbukamı bana Mahir Çayan aldı
-Size niçin balık diyorlar?

Balık, çocukluk yaşlarımda mahallenin büyükleri annemin kucağından alıp beni severlermiş. Ben onların kucaklarından sıyrılıp kayarmışım, bir de denizde yüzmeyi bilmediğim için çocuk yaşlarımda onun için bana balık derlerdi öyle kaldı.

-Nerde doğdunuz?

-Hacıhüsrev'de. Hacıhüsrev semti yedi renklidir. Hayatın bütün renklerinin barındığı bir ortamda doğdum. Kabadayıların bol olduğu semtimizde iyimizle kötümüzle güzelliklerin barındığı bir yerdi. Sabahları yedi çeşit selam verilirdi.

-Çocukluk döneminiz zor geçti sanırım? 70'li yıllar zor bir dönemdi.

-Evet o dönemler 80 ihtilalinden öncesiydi.Zor yıllardı, filmimde de var. Hikayesini benim yazdığım Mustafa Altıoklar'ın çekeceği adı “Babafingo”da bu yaşadıklarımı aktaracam. 6 yaşlarında filandım gecenin bi yarısı. Devrimci abiler vardı, cami duvarlarına yazı yazıyorlardı. Ben onları beklerdim. Onlar duvarlara yazı yazarlarken onları izlerdim. Ellerinde koca Marshall kutulu boyalar vardı... O dönemde darbuka alacak paramız yoktu. Onlar bana bakıp gecenin bir vakti ne arıyorsun lan burda deyip çıkıştılar. Ben de onlara boyanız bittiyse o elinizdeki boya kutusunu istiyorum dedim. Onlar da bana ne yapacaksın dediler. Ben de darbuka yapacağım abilerim dedim. Daha sonra camiye benim için darbuka bırakmışlar. Bakırdan kocaman güzel bir darbuka. Sonraları sordum o boyacı abilere kim bıraktı diye. Onlar da bana bunu Mahir Çayan'ın emriyle aldıklarını söylediler. O söylemiş arkadaşlarına çocuğa darbuka alınsın diye. Allah rahmet eylesin ilk darbukamı Mahir Çayan almış işte. İlk gerçek darbukam oydu.

-Camiyle gittiğiniz bir dönem vardı?

-O sofu dönemimi, evet vardı. O dönem herkes gibi arayışlar içindeydim. Baktım bütün arkadaşlarım namazında niyazında. Ben de başladım. Bir dönem sakal bıraktım. Allah'ıma inanan bir insanım. Her tarafta Allah'ımı anlatıyorum, Peygamberimi anlatıyorum. Bir ara sabah ezanı okudum hiç unutmam. Ramazan ayının ilk günleriydi. Abim evde istermisin bu çocuk evlendirin karı istiyorum ben diye minareden bağırsın. Beni çok severdi mahalleli. Efendi bir çocuktum. Sessiz dururdum.

-O dönemler müziğine yansıdı mı?

- Müziğimde potika yapmam... Benim albümlerimde rakı içemezsin. Bira içene yapmam müziğimi. Sadece viski içersiniz beni dinlerken. Benim albümlerinde ışıkları kapatırsınız öyle dinlersiniz. Felsefe yaparım albümlerimde. Müziğim derindir. Çok piyasa yapmam, arşivliğimdir.

-Ustanız kimdi, kimden feyz aldınız?

Burhan Tonguç büyük bir vurmalı ustadır. Vurmalı çalgıların romanıdır. Biraz ufkumuz vardı, biraz önümüzü açtı. Sonra Zakir'le tanıştım. O beni tanıyormuş zaten. 93 yıllarında Türbilans vardı. Muammer Karcan Tiyatrosu'nun altında. Bir konserime gelmiş, beni seyretmiş. Adam demiş çok önemli bir adam demiş, dikkat edin alın tutun. Yıllar sonra onu açık havada izlemeye gittim. Korumaların yüzünden içeri giremedim sonra Balık Ayhan çağırıyor diye haber gönderdim yanıma geldi elini öptüm. Saçımı okşadı. 1.5 saate yakın albüm alışverişinde bulunduk. Ben seni tanıyorum çok iyi çalıyorsun ama zayıfla dedi. Ritim çalmaya aykırısın şu kilolarınla.

-Piyasa müziği oldu yani?

-Biraz öyle oldu. Yeni yapılan müziklerde yine taklit yapıyorlar, hala kendilerini arıyorlar. Ne olduklarını bilmiyorlar zamanla öğrenekler. New Orlians'ta caz çalan adamlarda çala çala bu işi öğrendiler. Bunu inanarak yapmak gerekiyor. Ben darbukamla varım, herkes balık Ayhan değil. Şimdi bakıyorum herkes evrensel müzik yapıyorum diye çıkıyor. Ben dahi yapamıyorum. Şimdi kendimi hazırlıyorum 4 Mayıs'ta İş Sanat'ta gösterim olacak. Adı Romansal. Roman müziğinin sevincini, hüzününü, neşesini anlatacam. Hıdırellezin nerden çıktığını, Hıdırellezin romanlara bakışını anlatan küçük bir hikaye. Sonra bunu albüme dökeceğiz.

-Romanların tarihini işleyeceksiniz?

-Daha çok albümde anlatmaya çalışacağız. Eğlencenin altında çok büyük bir hüzün vardır. Romanlarda bir hüzün vardır. Ağır Roman'ın 9-8'i nerden çıktığına gelince, 11.yy. ilk doğudan Tibet'ten başlıyor. Bu göçlere başlamasına sebep Mısır'daki Romanların eğlencelerini Roma İmparatorluğuna sunmak istemeleriyle başlıyor. Roma Kralına götürülen bu romanlar gemilerde çok ızdırap çekiyorlar. Kırbaçlanıyorlar, gençlere kürek çektiriyorlar. Bu kürekleri 9.8'lik ritimlere göre çekiyorlar. Ağır roman oynanırken bir sessizlik vardır. Bir hüzün vardır oyununda. Balkanlar'da Ağır Roman'ı oynamasını bilmezler. Bir bizde vardır bu müzik.

-Roman müziğimiz son dönemde dünya müziğine de açıldı öyle görüyoruz. Örneğin Burhan Öcal'ın çalışmaları caz festivallerine çağrılması?

-Ben görmedim henüz roman müziğini. Burhan abiye saygı duyarız ağabeyimizdir. Ama kendi ağzından ben Roman müziği yapıyorum demeden birşey diyemem. Roman müziği yaptığına inanmıyorum. Roman çocuklarımızla çalışsın güzel birşey ama Roman müziği yapmıyor. Roman müziğime bakın teknodan girmişim. Roman müziği Kuartettir. Oda cazıdır. Bir Kuartet düşünün evde çalışımız başka sahnede çalışımız başka, daha hâlâ evdeki çalışımızı sahneye uygulayamıyoruz.

-Sizin bir de Etıler maceranız vardı?

-Laylay dönemi evet. Ama başarılıydım. Bizim Roman milletinde şu var, bak Balık Ayhan o kadar çalışmış hiçbir şeyi yok. Altında bir arabası yok, evi yok. Mecburen para kazanmam lazım. Hava atmam lazım. Kültürel vatandaş olman için paran olması lazım. Evde süt yok ben evrensel müzik yapıyorum. Yemezler. Tabi içdünyamı bilmediğinden ağzı olan konuşuyor. O dönem Şarbukacılık yaptım. Başarılı oldum.

-Çok da popüler oldunuz o dönemde.

-Aman ya bırakın lütfen çok da büyük yanlışlarımdı o dönemler.

-Müzik adına geriye dönüşü ne oldu?

-96'dan 2001'de kadar para kazanmak için yaptım.

-Mahallenizde nasıl karşılandınız ?

-Çok iyi karşılandım, yeni evime taşındım. Şunu hep söylüyorum benden sonra bir balık daha çıkmadı. Onun için balık yakalayan çocukları yetiştirmemiz lazım Bu yüzden bir dernek kurdum.

-Gelelim bu derneğe. Bu aralar aktif bir durumdasınız. Romanlar için mi kurdunuz bu derneği?

-Sadece Romanlar için değil, 7 rengin barındığı, 7 notanın armonisinin harmanlandığı bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye için kurdum. Derneğin adı İstanbul Romanları Kültür ve Sanat Derneği.

-Geçenlerde Ankara'ya gitmiştiniz, siyasi parti liderleriyle görüşmeye sanırım.

-Başbakanımızdan randevu istedik ama görüşemedik, Başbakanımızın programı çok yoğundu.

-İstanbul'da da görüşebilirsiniz aslında?

-Tabi tabi bizim ağamızdır, abimizdir aynı zamanda, beni sever, ben de çok severim. Görüşüne katılırım katılmam, o benim özelim, abi olarak severim, başbakanımdır o benim.

-Darbukaya ruh veren bu eller , bu dernekle de Romanlara yeni bir ruh mu kazandırmak istiyorsunuz?

-Derneğimiz herkese açık, yedi renkliyiz biz. Herkes üye olabilir. Baharda tanıtım gecemiz olacak. Türkiye'yle kucaklaşacağız o gün. Sanatçılarımız gelerek katkıda bulunacak. Hozkın Kortes'i davet ettik. Söz verdi, gelmeye çalışacak. Gelirse güzel olacak. TV'lerle anlaşmaya çalışıyoruz. Kortes'in en azından İstanbul'daki masraflarını karşılayabilirsek güzel olacak. TV'den canlı yayın yapılacak. Geceye Sezen Aksu katılacak. İbrahim Tatlıses gelecek. Kibariye'de olacak.

-Müzik adına ve dernek adına bundan sonra hedefiniz ne?

-Daha çok işimiz var, nadastaydık yeniden diriliyoruz. Güzel şeyler yapacağız.



il y a 17 ans