|

Oğuzhan Ağabey’in ardından

“Türkiye bir yol ağzına gelmişti. Yön olarak kendine ya iktisaden bağımsızlığı seçecek, bunun için de dışa muhtaç olmadan, bütün temel ihtiyaç maddelerini kendisi imal edecek, kendi milli harp sanayiini kuracak, böylece, huzura refaha kavuşacak; veya ağır sanayiden, temel ihtiyaç malları sanayiinden, milli harp sanayiinden vazgeçecek, ithalata dayalı müstemleke tipi bir ekonomi ile, her geçen gün artan dış borcu, işsizliği ve yurt savunmasının ihtiyacı olan silahları dahi elde edemeyen veya elde edebildiği ile yetinen evsaf ve miktar itibarıyla kendi takdir ve tercih hakkını kullanamayan, çok büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülke olarak kalacaktı.” Oğuzhan Asiltürk - Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ağır Sanayi 1977 kitabının önsözünden...

00:00 - 5/10/2021 Salı
Güncelleme: 09:56 - 5/10/2021 Salı
Yeni Şafak
Oğuzhan Asiltürk
Oğuzhan Asiltürk
OSMAN NURİ KABAKTEPE / AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANI

Ölüm mukadder… Her canlının tadacağı ölüm, insanın dünya hayatının nihayeti, sonsuz aleme irtihalinin de bidayeti… Bir büyük insanın bu fani dünyada aramızdan ayrılması bu hakikatle daha derin yüzleşmemize imkan veriyor.

“Sınırlı ömründe geride bıraktığı şeydir aslında, dünyadan göçen insan” ifadesini hatırlayınca; Oğuzhan Ağabey’in; insana, insanlığa ve bizlere bıraktıkları için ismi ziyadesiyle hayırla yad edilecek müstesna kişilerden biri olduğuna kuşkusuz milyonlarca insan şahitlik edecektir.

Onunla tanışma hikayemize, yoldaşlığımıza, hatıralarımıza dair çok şey anlatılabilir. Ancak bu bahsi bir başka sefere bırakarak, karantinada olmam sebebiyle, merhumun dâr-ı bekâya irtihalinde cenaze namazına katılamamış olmanın tarifsiz hüznünü paylaşmak isterim.


Ömrün kıymet ölçüsü süresi değildir. Hayatı yaşarken ona kazandırdığınız anlamdır ömrü değerli yapan. “Ömrün uzunu kısası olmaz. Bereketlisi bereketsizi, hayırlısı hayırsızı olur.” demişler, ne de güzel söylemişler. Ömrünün her anını, bu dünyaya, bu ülkeye, bizden sonrakilere nasıl bir miras bırakacağız kaygısıyla geçirdiğine, bunun için hayatının son demlerine kadara bıkmadan yorulmadan kafa yorduğuna şahit olduğum, değerlerini korkusuzca savunan, inandığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi inanan, hayatıyla hepimize örnek olan, yeri doldurulamaz değerli bir ağabeyimizdi Oğuzhan Asiltürk.

“İNSAN ASLINDA GERİDE BIRAKTIKLARIDIR.”

  • Her canlı kendisine takdir edilmiş süre boyunca bu dünyada bir hayat sürer. Aslolan hayatı bir gayeyle anlamlı hale getirmektir. Yaşamı “değerlendirip, anlamlandırarak” sorumluluk kuşanabilen; yüklendiği sorumluluğa göre sağlam bir duruş sergileyebilme cesaretini gösterebilen, sadece fikren değil, eylemleriyle de bu duruşu hayatına yansıtan, ülkeye dair planları olan ve bulduğu her fırsatta bu planları hayata geçirmek için didinen, her türlü engellemelere rağmen vazgeçmeyen; yaşamı, inandığı ve bir varoluş hakikati olarak gördüğü değerleriyle anlamlı hale getiren ve kendine takdir edilen süreyi mana yüklü bir hayata çevirenlerden Oğuzhan Ağabey.

“Zor zamanda konuşmak” her kişinin değil er kişinin harcıdır. Eyvallah… Ancak, mesele sözün eyleme dönüştüğü noktada başka bir hal alır. Eyleme geçmek ürkütür bazılarını. Sözü herkes söyler… Asıl zorluk konuşmak değil düşüncelerin hayata geçirilmesidir. Siyasi yaşamı boyunca her fırsatını bulduğunda düşündüklerini gerçekleştirebilmek ve ülkeye bir hizmet kazandırabilmek için eyleme geçme cesaretine fazlasıyla sahip, yılmaz bir ülke sevdalısıydı Oğuzhan Ağabey.

  • İnanan insanların aşağılandığı, toplumsal hayatın her alanından dışlandığı, bin bir türlü engellemelerle karşılaştığı bir dönemde, “Engeller vazgeçmek için değil daha çok gayret gösterip aşmak için vardır!” diyerek, hiç bir bahaneye sığınmadan mücadelesine devam eden, inandığını yaşamaktan, inancının vazettiği doğruları hayatında görünür kılmaktan kaçınmayan; çoklarının umutsuzluğa kapılıp bir çıkış yolu kalmadığını düşündüğü zamanlarda “Muhakkak bir çıkış vardır!” diyerek, mücadelesinden asla vazgeçmeyen bir dava adamıydı Oğuzhan Ağabey.

Vazifesini hakkıyla yerine getirmiş olmakla, başarı arasında kurulan ilişkide nedenselliğe prim vermeyen, daima Hakk’ın takdirine boyun eğen; ömrünü kendisine gaye edindiği hakikatin vazifelisi olmaya adayan, eylemin ve vazifeyi ifa etmek için gayret sarf etmenin bizatihi başarının kendisi olduğunu bizlere telkin eden ve bu şuurla yaşayan bir mücadele insanıydı Oğuzhan Ağabey.

Derdi olmayanın davası, davası olmayanın gönlü yoktur demişler. Adaleti, iyiliği, güzelliği, insanlığın hayrını dert edinip davaya dönüştürenlerdendi Oğuzhan Ağabey.

Siyasi hayatı boyunca hep göz önünde olmuş, ülkenin en kritik süreçlerinde bakanlık yapmış, sayısız kurumda yüksek mevkilerde görev almış ama asla makamın esiri olmamış, bulunduğu her ortamda herkesin ağabeyi olmayı başarmış bir gönül insanıydı Oğuzhan Ağabey.

  • Duyduğuna sağır olmayan, gördüğüne kör kalmayan, dokunduğuna hissizleşmeyen insanların varlığı, arzda insanca kalabilmenin ve yaşayabilmenin temel gereklerinden bir tanesidir. Duymuş ama duyduğuna göre, görmüş ama gördüğüne göre, hissetmiş ama hissettiğine göre davranmanın insana fatura edildiği günleri yaşadı ülkem. İşte o vakitlerde vicdanın sesi olmayı, her türlü faturayı ödemeyi göze alarak, bırakmayan bir vefa insanıydı Oğuzhan Ağabey.

Hayatın güzelleşmesi bireylerin sosyal yaşamlarında gösterdikleri davranış biçimleriyle doğru orantılıdır. Toplumsal ve sosyal yapımızın gücü kendi değerleriyle barışık bireylerin varlığıyla bağlantılıdır. Hayat yorumunu dava bilip, şahit olduğumuz dünya hayatında sorumluluk bilinciyle gereğini yapmak için gücünün sonuna kadar çalışmayı ödev bilen bir görev insanıydı Oğuzhan Ağabey.

“BİZ HEM KENDİMİZ KALMAYI HEM DE YÖNETMEYİ BECERİRİZ!”

“Yönetmek sadece günün sorunlarına ve beklentilerine çözüm üretmek değildir. Asıl mesele, ülkesini, insanını istikbale hazırlamak ve ülkenin insanları için bir gelecek tasavvuru ortaya koyabilmektir” diyerek, yeniden Büyük Türkiye’nin kuruluşuna ömrünü adayan bir vizyon insanıydı Oğuzhan Ağabey.

  • Dünyanın hali hazırdaki sisteminin barışı değil savaşı, adil bölüşümü değil haksızlığı körüklediğini ve bu haliyle sürdürülmesinin mümkün olmadığını vurgulayarak yeni bir dünyanın gerekliliğini savunan; değerleriyle, kültürüyle, tarihiyle bu dünyanın öncüsü olmaya aday tek alternatifin milletimiz olduğuna dair inancı bir ömür boyu taşıyan bir mefkurenin bayraktarıydı Oğuzhan Ağabey.

Kardeş olduğumuzu hatırlatarak fikirlerin, renklerin, dillerin, kültürlerin; üstünlüğün, ayrışmanın, kavganın değil tanışmanın vesilesi olduğunu haykıran bir dünya insanıydı Oğuzhan Ağabey.

“Siz yönetemezsiniz!” dediklerinde, “Biz hem kendimiz kalmayı hem de yönetmeyi beceririz!” diyerek, yıllarca ezilen Anadolu insanına özgüvenini yeniden kazandıran bir meydan okumayla, bu iddianın sahiplerine karşı koyan bir direnişin sembolüydü Oğuzhan Ağabey.

  • Devletin milletiyle barışmasını, milletin inancıyla buluşmasını, Türkiye’nin tarihteki rolünü kuşanmasını cehdinin öznesi kılan; selam vermenin neredeyse ayıplandığı, bireysel ibadetleri yerine getirenlerin kamusal alanda horlandığı günlerde “kim var bu gidişe dur diyecek?” dendiğinde “sağına ve soluna bakmadan ben varım” diyenlerin öncülerindendi Oğuzhan Ağabey.

Tarihimize, değerlerimize, inancımıza yönelik gericilik yakıştırmasına aldırmadan, bu ülkenin değerlerine, kültürüne yabancılaşmış kökü dışarda azınlığın medya ve diğer tüm araçlarıyla oluşturduğu algıya rağmen bu menfi propagandalardan zerre etkilenmeyip yoluna devam eden, kınayanın kınamasına aldırış etmeden davasını olduğu gibi savunan bir serdengeçtiydi Oğuzhan Ağabey.

  • Darbenin gadrine uğrayıp hapsedildiğinde Eyüp sabrını kuşanarak mahpusluğu Yusuf’un medresesi gibi yaşayan ve bu haksız muamele karşısında devletine, ülkesine küsmeyi aklından geçirmeyen ama darbeye ve darbecilere karşı dik duruşunu ömrünün sonuna kadar hiç terk etmeyen bir önderdi Oğuzhan Ağabey.

Herkesin sus pus olduğu anlarda, zaman ve zemin gözetmeden, doğruları söylemekten çekinmeyen ve adaleti her daim yukarıda tutan bir sesti Oğuzhan Ağabey.

Zincirleri kırılıp asırlık esaretine son verilen Ayasofya gerçeğini sadece bir mabedin kapısının kilidinin açılması olarak değil “mührü sökülecek tarihimizin” bize bıraktığı mirası asrın idrakine söyleterek sahip çıkmak olduğunu hatırlatan, tarihle yoğrulan bir şuurun günümüzdeki yansımasıydı Oğuzhan Ağabey.

  • Bu toprakların ruhunun minarelerdeki ezanlarla ilelebet ayakta kalacağı hakikatini ömrüne rehber edinen, “Anarşi değil huzur için, sömürü değil refah için, uydu değil lider ülke Türkiye için… Kısacası manen ve madden kalkınmış, yeniden Büyük Türkiye için çalışıyoruz” ve “Tam bağımsızlığı ve milli iradeyi esas alıyoruz” diyenlerin en ön saflarında yer alanlardan Oğuzhan Ağabey.

Mesele “gök kubbede hoş seda bırakmak” idi, hoş sedayı bıraktın ağabey. Kabrin ravza, makamın cennet, salihler arkadaşın, peygamberler komşun olsun…

#Oğuzhan Asiltürk
#Türkiye
#Anadolu
3 yıl önce