
Eski Cezaevi Savcısı Necati Özdemir'e göre cezaevi isyanlarının temelinde devletin yanlışları yatıyor.
Nuri ve Vedat Ergin, daha Kartal Cezaevi'ndeyken ısrarla benimle görüşmek için haber gönderdiler.
Gittim, onları dinledim. O zaman, ne Çakıcı ile kavgaları vardı ne de isyan falan gibi bir şey. Bana, "Necati bey, karanlık oyunlar oynanıyor. Bunun hazırlıkları var ve bizi birbirimize kırdıracaklar" dediler.
Öyle bir dönem yaşıyoruz ki, yönetimler artık mahkumları kendi hallerine bıraktı. Mahkum mahkuma saldırmaya başladığı zaman idare olup bitene, "it iti kırıyor" ya da "bir mikrop daha temizlendi" diye bakıyor. Olaya böyle baktığınızda hukuktan, adaletten söz etmek mümkün olamıyor tabii.
Bu alttan alta kaynayan bir kazandı ve son dönemde artık iyice dibe vurdu. Geçmiş yıllarda gerek idare-mahkum ilişkilerinde gerekse mahkumun kendi arasındaki ikilişkilerde bir disiplin vardı...
Son iki yıla kadar. Bundan sonra belirgin şekilde artış, cezaevindeki örgütlenmelere müdahale edememe ya da tamamen gerileme bu işin ivme kazanmasına sebep oldu. Burada akla şu gelebilir: Bu başıbozukluk mu isyanları ortaya çıkardı, yoksa bu halin ortaya çıkması arzu mu ediliyordu?
Evet, bu konuda ciddi şüphelerim var.
Birçok izahı var. Bakın, Ergin kardeşler -Nuri ve Vedat- daha Kartal Cezaevi'ndeyken ısrarla benimle görüşmek için haber gönderdiler. Gittim, onları dinledim. O zaman ne Çakıcı ile kavgaları vardı ne de isyan falan, hiçbir şey. Bana, "Necati bey, karanlık oyunlar oynanıyor. Bunun hazırlıkları var ve bizi birbirimize kırdıracaklar" dediler. Ben de kendilerine, çok dikkatli olmalarını, provokasyona gelmemelerini söyledim. Ama, o alemin bir raconu var.
Bugün görünen o ki, zamanında tezgahlandığını hissettikleri oyuna gelmekten kurtulamadılar. Fakat, bu ülkede hala ulaşamadığımız çok önemli sırlar var. Mustafa Duyar Afyon Cezaevi'nde nasıl öldürüldü? Duyar'ı Nuriş mi öldürdü, öyle mi lanse edildi? Bayrampaşa Cezaevi Müdürü'nün odasında silahlı çatışma oldu. Nedeni bilinmiyor. Aynı şekilde, kimse Nuriş olayının şu kısmıyla ilgilenmiyor: Uşak'ta bir olay oldu ve 8-9 kişi gözaltına alındı. Ergin kardeşler durumu haber alıp cezaevi yönetimine "Bunlar bizi öldürmek için buraya geliyorlar, başka yere yollayın" diye haber gönderiyorlar. İçişleri Bakanlığı da kendi istihbaratıyla bu durumu Adalet Bakanlığı'na bildiriyor yine bir şey yok. Israrla bu adamlar, Uşak Cezaevi'ne konuyor. Arkasından da olaylar patlıyor.
Evet, 5 kişi öldü birçok kişi yaralandı. Dışarıdan vahşet gibi görünüyor ama o hayatın doğrusu bu. Haklı ya da haksız insanlar yaşamak için öldürmeye başlıyorlar. Bu Nuriş'in yaptığını tasvip değil, taşları yerine koymaya çalışıyorum. Bugün Ergin kardeşler olur, yarın başkası...
Bakın açıkça söyleyeyim: Yöneticilik hayatım boyunca, her türlü mahkumla karşılaştım ama hiçbirinden "ulan" lafını dahi duymadım. Hiçbirisinden rencide edici davranış görmedim. Bir yönetici artık insani değerlerini kaybederse bu duruma düşebilir. Bir de zaten, cezaevinde bir mahkum idareyle cepheleşirse arkadaşları tarafından dışlanır.
Olmuşsa tam anlamıyla bir idari zaafiyettir. Bu adamlar orada 10 yıldır kalmıyor. Yedi-sekiz aydır oradalar. Silahı, telefonu beraberlerinde götürmediler. Orada görev yapanlar tarafından içeri sokuldu bunlar. Cezaevine silah sokmak o kadar kolay değil. Hele hele Erginler sözkonusu olunca...
Elbette çok. Nerede yok ki!
Ben gençliğimi, mesleki kariyerimi cezaevlerinde mahkumlarla içiçe yaşayarak geçirdim. Bir sorunun nereden, nasıl kaynaklandığını çok iyi bilirim. Mahkum başında doğru-dürüst adam istiyor. Onların birer insan oldukları gerçeğini unutamayız. Oysa biz onlara bir eşya gibi bakıyoruz. Terör suçlusuysa terörist bir obje, adi suçluysa adi bir obje falan... Ama, bu insanların dışarıdakiler gibi sevinçleri, arzuları, hayalleri, beklentileri var. Ona nasıl bakarsanız aynen o karşılığı alıyorsunuz. Bir de onları örgütleyecek gruplar çıkınca isyan kolaylaşıyor.
Var tabii, isyanın da, kalkışmanın da cezası var. Ama öyle bir dönem yaşıyoruz ki, yönetimler artık mahkumları kendi hallerine bıraktı. Mahkum mahkuma saldırmaya başladığı zaman idare olaya "it iti kırıyor" ya da "bir mikrop daha temizlendi" diye bakıyor. Şimdi, olaya böyle baktığınızda hukuktan, adaletten söz etmek mümkün olamıyor tabii.
Evet öyle. Yönetilemeyen insanların ortalıkta hiç olmaması en iyi çözüm!
Herşey, devletin cezaevinden ne istediğine bağlı. Buralarda demokratik, uygar, hukuki bir yapı oluşturmak istiyorsanız bunu kesinlikle yaparsınız. Yeryüzünde hiçbir kudret bunun olmasını engelleyemez. Ama, bunun yerine ranta, rüşvete, bazı mahkumları koruyup bazılarını ezmeye dayalı bir sistem kurmaya çalışırsanız hiçbir zaman cezaevlerine hakim olamazsınız.
Mutlaka var. Parası bol olan mahkumlar cezaevlerinin can simididir. Cezaevinde parasıyla otorite kuran bu adamlar çok makbuldür. Cezaevi yönetimi 50-100 kişiyle muhatap olmak yerine bu adamlarla muhatap olur. Onların parasıyla eksikler tamamlanır, yetersiz olan devlet yardımı takviye edilir ve düzen sürüp gider. Maalesef buna göz yuma yuma, bugünkü noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Eee yok ki bir şey. Cezaevinde devletin verdiği kullanılmaz durumda olan battaniye, kullanılmaz durumda olan çarşaf bir de ranza. O buzdolaplarının motorlarında da silah sokuluyor.
Tabii!.. O tür adamların cezaevine girmesi çok yönlü organizasyonla olur. Yani içeride korunmaları için ya girmeden ya da girdikten hemen sonra gerekli teşkilat kurulur, Belirli bedeller karşılığında korunurlar. Tabii, buzdolapları, televizyonlar vs. de cabası...
Yeterli bulmuyorum ama atılan her adımı yine de destekliyorum. Birşeyler çıkabilir. Kürşat Yılmaz çok önemli bir mafya lideridir. Daha, Bulgaristan'da Varna Cezaevi'ndeyken yayınlanan özel bir mülakatında, "Pişmanlık yasası çıkarılsın bu işler temizlenir" demişti. Onun söylemesine de gerek yok dünyada bu işlerin çözümü pişmanlık yasasından geçiyor. Madem, bu ilişkileri tam olarak ortaya çıkartamıyoruz o zaman bu işleri yapanları af karşılığında konuşturalım. Kim kimi kayırmış, kim kiminle kanunsuz iş yapmış belli olsun, toplum bütün gerçeği apaçık görsün.
Zaman zaman bu görülüyor. Bir kısmı idareye yakın görünme suretiyle güçlü görünmeye çalışıyor. Yine bir kısmı bu yakınlığı cezaevi dışındaki bazı yerlere pazarlıyor. Tabiatıyla bir süre sonra karşılıklı kullanmalar başlıyor. Mesela, geçenler de Bayrampaşa Cezaevi'nde 212'li telefon hatları baskınla yakalandı. Bu iş, bir örgüte maledilerek kamuoyuna duyuruldu. Ama, çok iyi biliyorum ki o telefonlar kullanılmaya başlandığı günden itibaren devletin bilgisi dahilindeydi ve hepsi de dinleniyordu. --------------- imza ve tarih ----------------
--------------- imza ve tarih ---------------- Geri OKU







