Çiçeklerin sırrını çözdük

Yeni Şafak
Aylin İzmir
04:008/04/2018, Pazar
G: 8/04/2018, Pazar
Yeni Şafak
Baharın gelmesi ve Lale Festivali’nin başlamasıyla birlikte bitki ressamları da soluğu doğada aldı.
Baharın gelmesi ve Lale Festivali’nin başlamasıyla birlikte bitki ressamları da soluğu doğada aldı.

Baharın gelmesiyle birlikte bitki ressamları da soluğu doğada aldı. Bitkileri ayrıntılı bir şekilde resmeden ve nesli tükenmekte olan bitkileri de kayıt altına alan bitki ressamları, bu sanatla birlikte doğaya olan bakış açılarının da değiştiğini söylüyor. 10 yıldır bitki ressamlığı yapan Elif Şirin, “Bir sergide karşıma çıkan soğan köküne vuruldum ve o gün bugündür de bu sanatla uğraşıyorum” diyor.

İstanbul’da baharı müjdeleyen Lale Festivali, geçtiğimiz hafta başladı. Şehri farklı renklere boyayan bu festival, bitki ressamları için de ayrı bir heyecan kaynağı. Soluğu doğada alan ve bitkileri ayrıntılı bir şekilde resmeden bitki ressamları, nesli tükenmekte olan pek çok bitkiyi de kayıt altına alıyor. Bu sanatla tanıştıktan sona doğaya farklı bir gözle baktıklarını söyleyen bitki ressamları, İstanbul’un sadece lale ile değil erguvanla da özdeşleşen bir şehir olduğunu söylüyor. Yurt dışında hayli ilgi gören Türkiye’de de son yıllarda tanınmaya başlayan bu sanatı, işin ustalarıyla konuştuk. Sultanahmet Meydanı’nda bir araya geldiğimiz çiçek dedektifleriyle Yeditepe Bienali kapsamında düzenledikleri ‘Çiçeğin Hali’ adlı sergilerini de dolaştık. Türkiye’nin 7 bölgesinde bulunan endemik bitkileri resmeden bu ressamlar, özellikle bahar aylarında öğrencileriyle birlikte Türkiye’nin farklı coğrafyalarına keşif gezileri yaptıklarını söylüyor.


Bilim ve sanatı buluşturuyor

* Doğaya, bitkilere, böceklere ve resme olan ilgisinin çocukluğundan beri hep var olduğunu belirten Hülya Korkmaz, Tükiye’de bitki ressamlığı sanatının öncü isimlerinden. Bu alanda pek çok öğrenci yetiştiren ve uluslararası pek çok ödülün de sahibi olan Korkmaz, 2004’te Türkiye tarihinin ilk biyolojik illüstrasyon sergisi olan “1. Bilimsel Biyolojik İllüstrasyon” konulu kişisel sergisini de açmış. İngiltere Kew Kraliyet Botanik Bahçesi bitki ressamlarından Christabel King’in eğitmenliğindeki bitki illüstrasyonu derslerine de katılmış. Ülkemizde her 10 günde yeni bir bitki türünün keşfedildiğini belirten Korkmaz, “Bitkilerimizi kayıt altına almak ve onları arşivlemek oldukça önemli” diyerek devam ediyor: “Teknoloji oldukça gelişti, fotoğraf makinesi artık her türlü detaylı fotoğrafı çekebiliyor, ne gerek var resmini yapmaya” gibi sorularla da karşılaşıyoruz. Bitkilerin doğadaki formu, duruşu, rengi, dokusu neyse birebir benzeterek çizmeye özen gösteriyoruz. Tabi resimlerimizi yaparken estetik ve sanatsal olmasına da özen gösteriyoruz. Çünkü bilimsel bitki resmi, bilim ve sanatın buluştuğu ortak bir nokta.”

LALELER BENİ HEYECANLANDIRIYOR

Çalışırken önce bitkiyi karşısına alıp dikkatlice incelediğini belirten Korkmaz, “O bitkinin canlı olduğunu hissediyorum ve onunla bir bağ kuruyorum. Sonra, nasıl bizler fotoğraf çekilirken, duruşumuzu, oturuşumuzu, üstümüzü başımızı düzeltiyorsak, ben de bitkiye aynı özeni göstermeyi önemsiyorum. Bitkinin anatomisine zarar vermeden, duruşunda ona estetik güzellikler katacak küçük duruş değişiklikleri yapıyorum. Örneğin lalelerin, farklı duruşları, renkleri, dokuları beni çok heyecanlandırıyor. Fırsat buldukça her sene lale zamanı gidip, o atmosferi solumaya çalışıyorum. Hatta mümkün olursa, lale zamanında bitki ressamları grubumla güzel bir sergi açmayı planlıyorum” diye konuşuyor. İstanbul’un erguvanlarla özdeşleştiğini de ifade eden Korkmaz, “Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi, İstanbul Alfred Heilbroon Botanik Bahçesi ve özellikle Atatürk Arboretum, benim için çok özel ve adeta bana ilham veren açık bitki müzeleri. Buralarda resim yaparken de düz yüzeyli, detaysız bitkilerden ziyade, ayrıntılı, hareketli ve dokulu bitkilerin yanı sıra ağaç resmetmeyi de çok seviyorum. Soğanlı bitkileri resmetmek çok keyif veriyor, özellikle süsen türlerini çalışmaktan hoşlanıyorum” ifadelerini kullanıyor.


Yaşam öykülerini çıkarıyoruz

Bilimsel bitki ressamlığı denince akla gelen isimlerden olan Gülnur Ekşi, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunu. Bu alana olan ilginin gün geçtikçe artmasından oldukça memnun olan Ekşi, Türkiye dışında İskoçya, İngiltere ve Şili’de de birçok karma ve kişisel sergide yer almış. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleşen Resimli Türkiye Florası için de çalışmalarına devam eden Ekşi, üniversite öğrencileri, lisans mezunları, botanik uzmanları, emekliler gibi bu sanata her kesimden kimsenin ilgi duyduğunu belirtiyor. Çizerek anlatmanın bilginin en yalın dışavurumu olduğunu söyleyen Ekşi, “Çizerek anlatmak fotoğraf makinesiyle elde edilmesi mümkün olmayan bilgiyi gözler önüne serer. Bitkinin yaşam öyküsünü ve yakın türlerinden ayıran özeliklerini belirli bir stratejide sergileyen subjektif insan zekâsı ilk bakışta aynı görüneni tek bir resimde tüm objektifliğiyle görüntüler. Bu yönüyle bilimsel bitki resmi gerçekçi üslubu benimser” diyor. Doğası ve eşsiz havasıyla en çok Artvin’in Yusufeli ilçesinden etkilendiğini belirten Ekşi, Türkiye’nin farklı yörelerinde bulunarak çizimler yapmaya devam ediyor.

Bitkilerle konuşuyorum

10’a yakın sanat dalının eğitimini alan Elif Şirin, “Bir sergide karşıma çıkan soğan köküne vuruldum diyebilirim. İnanılmaz hoşuma gitti. Çok ince ve detaylıydı. Sonrasında bu alanla ilgilenmeye başladım. 6 yıl bitki ressamlığı, 15 yıldır da resimle uğraşıyorum. Eskiden doğayı sadece bir doğa olarak görüyordum. Şimdi evimde küçük bir botanik bahçem var. Çizdikçe ve onları izledikçe onların da bana tepki verdiğini ve benimle konuştuklarını düşünüyorum. Beni duyuyorlar sanki, gülümsüyorlar ve cevap veriyorlar. Küsüp gidiyorlar. Konuşmasalar bile bunu anlıyorum” diyor. Her bitkinin bir yıllık döngüsünü incelediğini belirten Şirin, “Etrafımla çok sayıda tohum paylaşıyorum. Hepsini toplasam büyük bir ormanım olabilirdi. Bu sanat, hayata olana bakışımı değiştirdi. Daha sakin bir insan oldum. Bazı otlara bastığım zaman onların da canının yanabileceğini düşünmeye başladım. Bu bilinci öğrencilerime de aşıladım. Şimdi hepsi evlerinde bitki yetiştirmeye başladı ve aralarında da bitki takası yapıyorlar. İlkbaharın gelmesi ve doğanın yeniden canlanması beni çok mutlu ediyor. Böylece sahada daha çok çalışabiliyoruz. Çizim yaparken bir bitki çiçek açıyor, diğeri soluyor. Hareket ettikleri için ölçüsü çok zor oluyor ama yine de çalışırken büyük bir zevk alıyorum” şeklinde konuşuyor. Kemer’de bir orkide türünü resmederken onu canavar zannedip çığlık attığını belirten Şirin, “Bu bitki deri ve tüyle karışık bir bitkiydi. Çok şaşırtmıştı beni. Çok farklı bitkiler görebiliyoruz. Arkadaş grubumla birlikte Belgrad Ormanı’na gidip çizimler yapıyoruz. İnsanların bilinçlenmesi çok önemli. Çünkü hayattaki pek çok şeyi onlara borçluyuz. Her gün birkaç tanesi yok oluyor. Bazen keşfediliyor ama gidenleri artık bulmamız çok zor. Biz de onları çizerek kayıt altına alıyoruz. Büyükçekmece ve İstanbul’un Karadeniz’e doğru olan kısımlarında farklı bitki türleri türler olabilir diye düşünüyorum ve onları da resmetmeyi planlıyorum” diyor.


Hepimiz bir çiçek dedektifiyiz

8 yıldır bitki ressamlığıyla ilgilenen Buket Baydemir, “Daha önce tezhip sanatıyla ilgileniyordum. Çiçeklere her zaman ilgi duyuyordum. Sulu boyayla da çalışmayı çok seviyorum. Bu sanatla birlikte mevsimleri ağaçların, çiçeklerin ve tabiatın gözünden görmeye başladım. Benim zamanlamam da buna göre olmaya başladı. Örneğin, haftalarca bir yaprağın ağacın çizimiyle uğraşıyorsunuz. Sonra onun sonbaharda dökülüp insanların onun ayakları altında çiğnediğini görüyorsunuz. Her biri sanat eseri aslında. Onlara bu gözle bakmalıyız. Hepsinin ayrı bir güzelliği var. Çiçekleri resmetmek çok güzel ama ağaçların kış versiyonunu resmetmek de ayrı bir güzel keyif veriyor” diyor. Bu alanda çalışmak için iyi bir gözlemci olmak gerektiğini belirten Baydemir “ Bitkilerin çiçeklenme dönemlerinde mutlaka Antalya, Erzincan ve Ayvalık dolaylarına giderim. Burada çok fazla bitki peşinde koştum. Ailem ve arkadaşlarım da bana fikir vermeye başladı. Hep birlikte çiçek dedektifi olduk. Ekolojik dengenin bozulması ile ilgili çeşitli kaygılar da taşıyoruz. Fakat son dönemlerde yaygınlaşan yeşile yöneliş çabaları bize umut veriyor” diye konuşuyor.


Türk zambağının nesli tükeniyor

Kardeşi Hülya Korkmaz ile çalışan Özlem Korkmaz, “Isparta’da yaşıyorum. Bu sanatla 4 yıldır uğraşıyorum. Bu sanata yönelmemde kardeşimin katkısı oldukça büyük. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde dersler de veriyorum. Gündüz çalışıp geceleri çizim yapıyorum. Gezmeyi çok sevdiğim için bulduğum her bitkiyi çizmeye çalışıyorum. Böylece doğayla da iç içe oluyoruz. Isparta, bitki örtüsü açısından çok zengin. Burada Türkiye’nin en gelişmiş böcek müzesi var. Bitki dışında hayvan da çiziyorum. Dondurulmuş ya da kurutulmuş hayvanlarla çalışıyorum. Nesli tükenmekte olan hayvanları resmediyorum” diyerek devam ediyor: “İstanbul’daki yapılşamadan dolayı Türk Zambağı ya da başka bir ifadeyle İstanbul Zambağı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Onu resmettim” diyerek ekliyor: “Çizimlerim yurt dışına da gidiyor. Üniversitedeki hocalarla çalışıp makaleler yayınlıyoruz.”


Mevsimine göre çalışıyoruz

Jeoloji mühendisi olan Naile Akın Sevim ise 9 yıldır bitki ressamlığı ile uğraştığını belirterek “Ben en çok sümbülleri resmetmeyi seviyorum. Laleler genellikle Mart aylarında açmaya başlıyor. Mart- Nisan ve Mayıs aylarında öğrencilerimizle lale çalışıyoruz. Birebir çalıştığımız için mevsiminde hangi çiçekler varsa onu çalışıyoruz. Öğrencilerimizin de görsel açıdan lale oldukça dikkatlerini çekiyor” şeklinde konuşuyor. Çalışmalarını daha çok Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, Fetihpaşa ve Emirgan Korusu’nda yaptığını belirten Sevim, “Bu sanat meditasyon görevi görüyor ve psikolojik olarak rahatlamamızı sağlıyor. Farklı dünyaları keşfetmemizi sağlıyor. Bitki ressamlığından önce 5 sene ebru yaptım. Hülya hocanın dosyasını inceleyince bu sanatla ilgilenmeye karar verdim. Renkler ve çiçekler beni adeta cezbetti. Bir ağacı gördüğüm zaman ona daha farklı bakabiliyorum ve hangi ağaç olduğunu anlayabiliyorum. Ayrıca bu sanat, işlerimizde daha titiz olmamızı da öğretti. Çalışırken bitkiyi karşımıza manken gibi konumlandırıyoruz. Bütün ayrıntıları tek tek ölçerek birebir çalışıyoruz” ifadelerini kullanıyor.


Allah’ın bir mucizesi

Yaklaşık 8 senedir bitki ressamlığıyla uğraşan Pınar Yılmaz, Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümü mezunu. Uzun bir süre grafikerlik yaptıktan sonra İstanbul’daki bir sergide Hülya hocayla tanışan Yıldız, “Bilimsel bitki çizimlerini görünce bunu ben de yapmalıyım dedim. Sonra eğitimler aldım. Şu an da hala eğitmenlik yapıyorum. Bir yandan da 30 ciltlik Türkiye Florası kitabında ressam olarak çalışıyorum. Bilim adamları ve botanikçilerimizle birlikte çalışıyoruz. Gerektiğinde mikroskop ve büyüteçle bitkileri inceleyerek onları birebir resmetmeye özen gösteriyoruz” diyor. İstanbul’u sembolize eden pek çok bitkinin olduğunu belirten Yıldız, “Lale, erguvan, nergis ve çiğdem... İstanbul’un kendine özgü çok sayıda bitkisi var. O kadar zengin bitki örtüsüne sahibiz ki hepsinden bihaberiyiz. Tıbbi anlamda yararlı olabilecek bitkiler var ve bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bizim 12 bin çeşit bitkimiz var ve bunların bir de alt türleri var. Bunların hepsi Allah’ın bir mucizesi. Avrupa ülkelerinin yüz ölçümünden daha fazla bitkiye sahibiz. Ömrüm yeterse de hepsini resmetmek istiyorum. Bunları gelecek kuşaklara kuşalara doğru çizimlerle bırakmalıyız. Bütün dünya, Türkiye’nin bitkilerini tanımalı” şeklinde konuşuyor.

#Bitki
#Sanat
#Elif Şirin