İdeal aşk merhamet ve şefkate dönüşendir

Kübra Sönmezışık
00:0028/04/2013, Pazar
G: 27/04/2013, Cumartesi
Yeni Şafak
İdeal aşk merhamet ve şefkate dönüşendir
İdeal aşk merhamet ve şefkate dönüşendir

Mustafa Ulusoy on yıl önce kaleme aldığı Aynalar Koridorunda Aşk kitabını genişleterek tekrar yayımladı. Ulusoy kitabında hakiki olan aşkın tanımını yapıyor ve ideal aşkın merhamet ve şefkate dönüşebilen olduğunu söylüyor.

Psikiyatr yazar Mustafa Ulusoy on yıl önce yayımladığı Aynalar Koridoru'nda Aşk kitabını okurları için yeniden yazdı. Kitabın hacmini genişleten Ulusoy on yıl içinde aşkların nasıl değişime uğradığını bizimle paylaşıyor.

Bu roman ilk on yıl önce yayınlandı ve şimdi yeniden yazdınız. İnsanların aşk anlayışında bir şeyler değişti mi?

Aşk daha narsistik yaşanıyor artık. Aşkı bir sermaye gibi düşünürüm hep. Kalbimize konmuş duygu sermayesi. Mirasyediler gibi aşk çarçur ediliyor. Ama romanımı bu yüzden yeniden yazmadım, çünkü aşka bakışım on yıl öncesiyle aynı.

Peki neden yeniden böyle bir müdahaleye ihtiyaç duydunuz?

Önceki versiyon, mesele ettiği mevzular açısından güçlüydü. Ancak metnin edebi yönden bazı zaaflar taşıdığını düşünmeye başlamıştım. Kimi yerlerde tekrarlar vardı ve bu durum kulağımı tırmalıyordu. Birkaç rötuş ile yetinmeyi düşünüyordum. Ama öyle olmadı. Masanın başına oturduğumda, kitabın kahramanları benden daha fazla ilgi talep etmeye başladı. Bu yüzden kendimi romanı yeniden yazarken buldum.

Romanınızdaki kahramanları Kırmızı, Beyaz, Gri, Sarı ve Mavi renkleriyle tanımlamışsınız. Neden renk?

Günlük hayatta kullandığımız isimlerin evrenselliği bozacağı endişesini taşıdım ve kahramanlarıma renk adları verdim. İnsanların çoğunun Kırmızı karakterinde kendini bulacağını ve 'Aaa, Mustafa Bey beni nereden tanıyor ki, baksanıza sanki beni yazmış' diyeceğini düşünüyorum.

Kitapta Beyaz arif, Kırmızı hasta, Mavi ise psikoterapist olarak geçiyor. Mavi, siz misiniz?

Romandaki her bir karakter hikayeye hizmet eder. Her bir roman kahramanının, kurgunun içinde varoluşsal bir anlamı ve hikmeti vardır. Aynalar Koridorunda Aşk bir otobiyografi olsaydı, o zaman kahramanlar için şu şudur bu da budur derdim. Fakat bu kitap romandan fazlası değil.

TERAPİSTLİĞİ VE YAZARLIĞI BİRBİRİNDEN AYIRIYORUM
Renk seçimiyle kahramanlar arasında bir ilişki var mı?

Evet. Kırmızı, malumunuz aşk ve tutkunun rengi. Kırmızı karakteri sevilmenin peşinde. Sarı ölümün, beyaz safiyetin rengi. Gri ise daha formal, ciddi ama renk vermeyen bir renk. Mavi ise daha kucaklayıcı ve düşünceyi, zihinsel kılavuzluğu temsil ediyor. Beyaz'sa tüm renkleri tanıyan bir renk.

Gerçek hayatınızda Beyaz karakterini temsil eden biri var mı?

Beyaz karakterinin özelliklerine haiz tek bir kişi yok ama onun çeşitli özelliklerine haiz yakınlarım, eşim dostum var. Bazı kitaplar benim için Beyaz karakterini temsil ederler. Özellikle Risale-i Nur kitapları bana hayatın ontolojik açmazlarının çözümünde büyük yardımı ve katkısı olmuştur.

Mesleğinizi ifşa etmeye nasıl cesaret ettiniz?

İfşa yok çünkü bu benim mesleğimi icra etmemle bire bir ilişkili bir metin değil. Bu metne kurgusal bir metin olarak bakın. Kurgusal metin olması yazarın ifade etmek istediklerini daha rahat ifade etme olanağı sağlar.

Hastalarınız kitabı okuduklarında kendilerini buluyorlar mı?

Terapistliğimle yazarlığımı birbirinden ayırmaya büyük özen gösteriyorum. Hastalarıma yazar olduğumu bile söylemem. Nadir durumlar dışında kitaplarımdan söz etmem. Okuyucularımdan çok sayıda 'romanda kendimi buldum diye' e-posta almışımdır.

Beyaz karakteri Mavi'nin psikoloğu gibi. Hep merak edilir 'psikologlar terapi ihtiyacını nasıl giderir' diye. Bu o sorunun cevabı mı?

Bir kere şunu söylemeliyim. Psikologlar terapi ihtiyacını nasıl giderir sorusunun altında, zımni olarak her insanın terapiye ihtiyacı vardır gibi bir anlayış hakim. Her insanın bir terapiste ihtiyacı var inancının modern hayatın saçmalıklarından biri olarak görüyorum.

TERAPİYE İHTİYAÇ DUYDUM
Sizin terapiye hiç ihtiyacınız olmadı mı?

Oldu. Sorunlarım olduğunda arkadaşlarım ve yakınlarımla istişare ediyorum. Eğer gerçekten bir profesyonel bakış açısına ihtiyaç duyarsam o zaman bir terapistin kapısını çalarım.

Siz doktor ve hasta arasında geçen ve kimsenin bilmediği 'gizli bahçeyi' bize göstermişsiniz. Bunu neden yaptınız?

Bence, terapi odasındaki gizli bahçeyi değil de hepimizin içindeki gizli bahçeyi bize gösteriyor. Romanın konu edindiği meselelerle yüz yüze gelmek nispeten zor. Bu meseleleri, hepimizin içindeki bu gizli bahçeyi aşikar kılmak için bir terapi odası mükemmel bir zemin teşkil ediyor sadece.

Siz bir doktor olarak kitabı yazarken kendinizi sorguladınız mı?

Birincisi, insanın kendini değil de nefsini, nefs-i emmaresini sorgulaması gerektiğini düşünüyorum. İkincisi ben nefsimi, sadece bu kitabı yazarken değil, hep sorgulamak isterim ve elimden geldiğince bunu yapmaya çalışırım. Ayrıca, bunu bir doktor olarak değil, Mustafa olarak yapmayı tercih ederim.

Hayata ve insana dair bunca kötü şeyi dinleyince kendinizi çaresiz hissetmiyor musunuz?

Evet, her terapist çaresizlik duygusuna zaman zaman kapılır. Çünkü bir kişi gelir ve anlatır. Ağır sorunlarını size döker ve gözlerinizin içine bakar. Sorunlar hayat kadar ağırdır.

'Hayatın ölümcül bir hastalık olduğuna inanırım' Bu bir terapist için negatif bir cümle gibi görünüyor.

Hastalığa olumsuz bir anlam yüklemek modern zihniyetin bir inanışı. Buna psikiyatrik hastalıklar da dahildir. Bu cümleyi rahatlıkla kurabildim çünkü hastalık kavramına kesinlikle negatif bir anlam yüklemiyorum.

Peki size göre hastalık hangi ruh durumunun karşılığı?

Hastalık bir arıza durumunu ifade eder. Dünya hayatıysa ebedi ve sonsuz olana göre eksik ve arızalıdır. Ebedi hayat tüm arızalarımızdan kurtulacağımız hayattır.

Dert, tasa yaşamanın bedelidir
İnsanlar hayatla neyi alıp veremiyor?

Şikayet modunda olan bir insan, başına gelen küçük büyük her aksilikten şikayet edebilme potansiyeline de sahiptir. Hava niye bu kadar sıcak, niye bu kadar soğuk, niye burnum akıyor, niye başım kaşınıyor? Genel anlamda insanlar daha çok rahat ve konforunu bozan hislerden, durumlardan şikayetçi. Acı, sıkıntı, dert, tasa gibi duygularımızı tetikleyen şeylerin başında bu tür şeyler geliyor. Halbuki bunlar kainatta insan olarak yaşamın bedelidir. Ancak insan aynı zamanda sıkıntılara göğüs germe ve başa çıkma kapasitesine sahiptir. Bu yüzden de hikmet ehli, 'Yetmez mi dert, derman sana,' ya da ' 'Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş' diyebilmişlerdir.

İNSANA SADECE İHTİYACI OLMAYAN VARLIK YETEBİLİR
Aşklarda insanlar gibi ölümlü müdür?

Aşk, birbirine yabancı olan iki insanı yakınlaştırır, onları birbirine bağlar ve noktada da vazifesini tamamlar. İki insanın, ilk zamanlardaki yoğun duygularla bir ömür geçirmesi imkansıza yakındır. Birbirine bağlanan insanların sağlıklı şekilde bağlılıklarını devam ettirmelerinde aşktan daha ihlaslı, daha kuvvetli başka duygulara ihtiyaç vardır. Şefkat ve merhamet gibi.

'Değerli olduğunu hissedemeyen biri gerçekten sevemez daima sevilmek ister.' Gerçekten böyle mi?

İki insan arasındaki gerçekten iyi bir ilişkide, bireyler karşıdakini önemser, onun varoluşsal sorunlarıyla ilgilenir, ona destek olur, almak için vermez, sadece vermek için verir, yani rüşvetsiz sever. Dünya üzerindeki değerliliğini ona hissettirir. Kendini değerli hissedemeyen, daha doğrusu varoluşsal anlam ve önemini çözememiş insan aşık olabilir ama sağlıklı ve derin ilişki kurma olasılığı düşüktür. Çünkü bu insanın ön önemli özelliği kendiyle meşgul olmasıdır. Kendiyle meşgul olan insan karşıdakini, karşıdakinin ihtiyaçlarını görme olasılığı düşüktür.

Kitabı okuduktan sonra insan kendini terapiden çıkmış gibi hissediyor. Amacınız bu muydu?

Amacım, insana dair bilebildiklerimi anlatmaktı. Ve kitabı okuyan kişi içinde bir şeylerin yerine oturduğunu hissetmişse bundan memnuniyet duyarım. Anlattığım şeylerin insanın içinde bir şeylere tekabül etmesi çok güzel. Buna sonsuz şükretmem gerekir.

'Aynalar koridorunda aşk'ın tanımı nedir?

Varoluşunun değerini aşık olduğu kişiye bağımlı yapma, aşık olduğu kişi kendini sevmediğinde kendini değersiz bulma hali, diye özetleyebilirim.

İnsana ne yetebilir?

İnsana ancak hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir varlık yetebilir. Onun da kim olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. En azından vicdanımız, ruhumuz ve kalbimiz çok çok iyi tanıyor O'nu.