|

İlahiyatçılar ve kanaat önderlerinden teravih değerlendirmesi: İslam bizi korumak içindir

Salgının devam etmesiyle birlikte teravihin evde kılınmasına ilişkin karara ilahiyatçılardan ve İslami STK’lardan destek geldi. Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, alınan kararın yerinde bir karar olduğunu söyledi. Prof. Dr. Recep Cici ise teravih namazının bütünüyle iptal olmadığına dikkat çekerek, “Sağlık olmadan ibadet olmaz. Teravih namazı evlerde de kılınabiliyor” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığının samimiyetine güvendiğini belirten Prof. Dr. Nasrullah Hacımüslümoğlu da, “Korona vebâsı, bütün şiddetiyle bizim ülkemizi de hala tehdit etmektedir. Diyânet İşleri Başkanlığı’nın ilân ettiği işbu kararı, son derece isabetli buluyorum” ifadelerini kullandı. İsmailağa Fıkıh Heyeti ise İslam’ın salgın hastalık gibi umumi belalarda Müslümanların tedbirli davranmalarını emrettiğini hatırlatarak, “Netice olarak teravih namazlarının da aksatmamak şartıyla evlerde hane halkıyla beraber cemaat halinde eda edilmesi mümkündür” açıklamasında bulundu.

Yasemin Asan
20:27 - 6/04/2021 Salı
Güncelleme: 18:49 - 9/04/2021 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Yeni Şafak’ a konuşan ilahiyatçılar ve STK Başkanları teravih namazı ile ilgili görüşlerini aktardı:

Evlerimizi mescide dönüştürme fırsatı

Uluslararası Müslüman Alimler Derneği Başkanı Abdulvahap Ekinci:

"Diyanet İşleri Başkanlığı'nın teravihin evlerde kılınması kararını daha doğru, daha afdal olduğunu okudum. Hem İslami açıdan hem sosyal yaşadığımız şartlar açısından isabetlidir. Gerçekten Ramazan Şerif denildiği vakit ilk akla oruçla beraber teravih namazı akıllara gelir. Hepimizin arzusu şüphesiz ki cemaat ile bu ibadeti ifa etmek. Ancak yaşadığımız bu pandemi sürecinde ve bu vakaların artışa geçtiği dönemde teravih namazını evde kılmak ve özellikle herkesin evlerini bir mescide dönüştürerek ailecek o manevi havayı teneffüs etmek daha yararlı ve daha isabetli olduğunu düşünüyorum. Ama keşke böyle ağır şartlar ve bu pandemi yaşanmasaydı da o manevi havayı hepimiz camide yaşamış olsaydık. Canı korumak dinimizin emri olarak her şeyin önünde geliyor. Bunun için evde teravih namazını kılmak aile ile birlikte yaşamak ve evimizi de mescide dönüştürme fırsatını bu vesile kaçırmamak gerekir."

  • Bütünüyle iptal olmuyor
  • İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Cici:
  • "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın teravihin evlerde kılınması kararı yerinde oldu. Çünkü İslam'da ehemmi mühimme takdim etme diye kuralımızda var. En önemlisi esas alınır. Sağlık olmadan ibadet olmaz. Eğer ibadet sağlığı tehlikeye sokuyorsa kazaya bırakılır, telafi edilir. Pandemi sürecinde evlerde de cemaat ile namaz kılmayı kazandırmış oluyoruz. Burada alışkanlıklar üzerinden değil, ihtiyaçlar gereklilikler üzerinden belirlemek zorundayız. Diyanet, tüm Türkiye'yi esas alarak bu kararı verdi. İsabetli bir karar. Buna uymakta fayda var. Teravih namazını bütünüyle iptal olmuyor ki evlerde kılınabiliyor.”

Hastalığın defi için doğrudur

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz:

"Yerinde olan bir karar. Çünkü asıl olan def'-i mefsedet celb-i maslahat ondan sonra gelir. Defi mefsedet dediğimiz şey hastalıktır onun defi için, ortadan kaldırılması için böyle bir karar alındı. Doğru olan budur."

Diyânet İşleri Başkanlığı’nın ilân ettiği işbu kararı, son derece isabetli buluyorum

Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu:

“Bir yılı aşkın zamandan beri insanlık ailesini tehdit eden korona vebâsı, bütün şiddetiyle bizim ülkemizi de hala tehdit etmektedir. Konu, teşhis ve tedâvi yönüyle Sağlık Bakanlığı’nı ilgilendiriyor ise de, cemaat halinde edâ edilmesi mecburî veya daha faziletli olan ibadetlerin icrâsı cihetiyle, diğer devlet kurumları gibi, alınması zorunlu korunma tedbirlerinin yerine getirilmesi de, Diyânet İşleri Başkanlığı’mıza aittir.

Tartışılan konu nedir?

Konu, bu tehdit ortamında, terâvih namazının cemaatle kılınıp kılınamayacağı meselesidir. Terâvih namazı; sahabenin icma’ıyla 20 rek’at olarak, kadın-erkek her Müslümana kuvvetli bir sünnettir. Hz. Peygamber, bu 20 rek’atlık namazın bir kısmını zaman zaman ashabıyla cemaat yaparak kılmış, geri kalan kısmını da evinde 20’ye tamamlamıştır. Bu namazı daimî olarak cemaat ile kılmadığı için, cemaat ile kılınmasına, "Sünnet-iKifâye" denmiştir. Şu halde aklı, nefsi ve nesli korumanın "FARZ" olduğu bir ortamda, “Sünnet-i Kifaye”yi tartışmanın hiçbir anlamı yoktur. Çünkü lafla değil de, samimi iman ve amel sahibi bir kişi, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uymakla, o dinin koruması altına girdiğini bilir. Zira Din/İslâm, insanı korumak için vardır. Kur’anı Kerîm (Bakara 2/195): “Bile bile kendinizi tehlikeye atmayınız” ayetiyle, genel hükmünü koyuyor ve cennetle müjdelenen Abdurrahman b. Avf’in rivâyetiyle Buharî ve Müslim’de yer alan: “Bir yerde vebâ/salgınlar yapan bulaşıcı hastalık olduğunu işittiğiniz zaman, o yere gitmeyiniz. Bu hastalık, bulunduğunuz ortamda ortaya çıkarsa, oradan firâr edip çıkmayınız.” meâlindeki hadisle de hususî hüküm tesis ediliyor. Halife Hz. Ömer’in Medine’de ikamet eden bir kısım sahabeyi yanına alarak çıktığı Şam yolculuğunda, şehre yakın bir mevkide, “Şam’da vebâ var” haberini alması üzerine, aralarında İbn. Abbas’ın da yer aldığı arkadaşlarıyla yaptığı istişâre ve müzakere neticesinde, Şam’a girmeyip Medine’ye dönmenin zorunluluğuna karar verilerek, Kitap ve Sünnet ile tesis edilen genel ve hususî hükmün, ilk kez uygulamaya geçtiği müşâhede ediliyor.

Bu özet malumattan sonra, şimdi de şu soru ve cevaplarla son noktayı koyalım:

1) Bulaşıcı ve öldürücü bir virüsün, şu anda bütün dünyayı tehdit ettiği doğru mu?

Evet!.. Mütevatır haber, kesinlik ifade eder.

2) Samimiyet ve liyâkâtından asla endişe etmediğimiz Ulu’lemrin/Devletin, her türlü iletişim vasıtalarıyla bu korona isimli vebanın şiddetini, öldürücülüğünü ve bundan korunma yollarını çeşitli programlarla ve günlük müteaddid haberlerle tüm halkına duyuruyor mu? Evet!.. Bu da tevatüren sabittir!

3) Bu durum müvacehesinde, yetkili kurullar ile istişâre edilerek Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, “Teravih namazının evlerde cemaat ile veya münferiden kılınmasının daha uygun oluğu” tarzındaki karar ve ilânı Kitap, Sünnet ve günümüze kadar süregelen Ulemâ-i Ümmet’in tatbikatına aykırı mıdır? Hayır!.. Öyle ise; özlemini duyduğumuz ve her biri bir bayram havası içinde geçen camideki Teravîh namazlarına, sağlık ve huzur içinde yeniden kavuşma ümit ve temennisiyle; Diyânet İşleri Başkanlığı’nın ilân ettiği işbu kararı, son derece isabetli buluyor, takdir ve tebriklerimi sunuyorum.”


İslam, Müslümanların tedbirli davranmalarını emrediyor

İsmailağa Fıkıh Heyeti de, Din-i Mübin-i İslam’ın salgın hastalık gibi umumi belalarda Müslümanların tedbirli davranmalarını emrettiğini belirterek şunları ifade etti:


Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ashabına bu hususta farklı vesilelerle birçok tembihlerde bulunmuştur. Bir hadis-i şerifilerinde şöyle buyurmuştur. Hasta olan kişi sağlıklıya uğramasın. Salgın hastalık durumlarında Müslümanların karşılaştığı en mühim meselelerden biri de cemaat ile namaz meselesidir. Böyle meselelerde Müslümanların başvuru mercii, diğer tüm dini meselelerde olduğu gibi elbette Ashab-ı Kiram Efendilerimizdir. Bu gibi fevkalade hallerde cemaat ile namazın terk edilebileceği ile alakalı, Din-i Mübin-i İslamı en samimi şekilde yaşadıklarında kimsenin şüphe duyamayacağı Ashab-ı Kiram Efendilerimizden birçok nakiller gelmiştir. Bu nakillerden biri de Hz. Abdullah b. Ömer (Radıyallâhû Anh)’ın yaşadığı şu hadisedir: İbni Ömer (Radıyallâhû Anh), çok soğuk bir gecede, Mekke yakınlarındaki Zacnan bölgesinde ezan okudu ve sonrasında “Namazları bineklerinizde/konakladığınız yerlerde kılın” diye ilan etti. Sonra bize dedi ki: Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) seferde, çok soğuk veya yağmurlu gecelerde müezzine, ezan okumasını, akabinde “Namazları bineklerde kılın” demesini emrederdi. Bu hadisenin bir benzerini Ashab-ı Kiram Efendilerimizin büyük fakihlerinden Abdullah b. Abbas (Radıyallâhû Anh)’ın amelinde de bulmaktayız. O, afet derecesinde şiddetli yağmur yağdığı bir cuma günü cemaate gelinmemesini ve herkesin evinde öğlen namazını kılmasını emretmiştir.
  • CEMAATİ TERK ETMEYE RUHSAT TANIYAN MAZERETLER VAR
  • Hanefi mezhebinin muteber âlimlerinden İbni Nüceym, el-Eşbah ve’n-Nezair isimli eserinde bu konuya dair “Cemaati terk etmeye ruhsat tanıyan mazeretler kırk civarındadır” demektedir. Bu mazeretlerin arasında bulaşıcı hastalıkları da saymıştır.
  • EVLERDE EDA EDİLMESİ MÜMKÜNDÜR
  • Mezkûr nakillere baktığımızda, fevkalade hallerde cemaat ile namaza ve hatta Cuma namazına dahi ara verilebileceği anlaşılmaktadır. Netice olarak teravih namazlarının da -aksatmamak şartıyla- evlerde hane halkıyla beraber cemaat halinde eda edilmesi mümkündür.”

Teravih Namazı’nın evlerde kılınması, İslam’ın ruhuna ve ahkâmına uygun

Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV)- M. Tayyip Elçi

"Rahmet-i Rahman’ın müminlerin üzerine sağanak sağanak yağdığı Ramazan-ı Şerif’in nesimini hissetmekle mesrur olduğumuz bu günlerde tüm dünyayla birlikte yeniden yükselen Covid-19 hastalığı bizleri mahzun etmekte ve tedbirlere riayet etmeye mecbur kılmaktadır.

Malum olduğu üzere yüce dinimizin tüm ahkâmından gaye; dini, canı, nesli, aklı ve malı muhafaza etmektir. Bundan dolayıdır ki İslam Hukuku’ndaki birçok hüküm İnsanın can güvenliği ve sağlığı nazar-ı dikkate alınarak belirlenmiştir. İnsanın canının ve/ya sağlığının tehlikeye gireceği durumlarda ilahî emirler ve yasaklarda ruhsatlar devreye girmiş ve hükümlerde müsamahaya gidilmiştir.

Keza, “bilmediğinizde ilim ehline sorun” ilahî ferman gereğince İslam Hukukçuları birçok meselenin hükmünün belirlenmesinde işin uzmanı olan bilginlerin görüşüne başvurarak karar vermişlerdir.

Binaen aleyh yaklaşan Ramazan-ı Şerif’in önemli ibadetlerinden olan Teravih Namazı’nın camilerde cemaatle kılınmasının toplumun canını ve sağlığını tehlikeye atacağı işin ehli ve uzmanı olan sağlık camiamız tarafından beyan edilmiştir.

Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın teravih Namazı’nın evlerde kılınmasının yüce dinimiz İslam’ın ruhuna ve ahkâmına uygun ve toplumun da buna riayet etmesinin dinen zaruret olduğunu kamuoyuyla paylaşmayı bir görev addetmekteyiz.

Bu münasebetle tüm ümmet-i Muhammed’in Ramazan-ı Şeriflerini şimdiden tebrik eder, mübarek ayın tüm müminlere ve insanlığa huzur, barış ve saadete vesile kılmasını Rabbimizden niyaz ederiz."

#Teravih
#Ramazan
#Diyanet İşleri Başkanlığı
3 yıl önce