|

Medya-din ilişkisinde riskler ve fırsatlar

Dini kimlik, sanal cemaatler, otorite, İslamofobi alanın ilgi çeken konularından yalnızca bir kaçıdır. Böylesine gelişen bir alanın mahiyetine ilişkin olarak ülkemizde de son yıllarda bir merak uyanmaya başlamıştır. Ancak yukarıda belirtilen öneme rağmen Türkiye’de; akademik ortam başta olmak üzere kamu ve sivil toplum düzeyinde yeni toplumsal ve politik meselelerin kavranmasında medya ve din ilişkisinin önemine dair gelişmiş bir kavrayış ve farkındalığın olmadığını ifade etmek mümkündür.

Yeni Şafak ve
04:00 - 30/07/2017 Pazar
Güncelleme: 03:12 - 30/07/2017 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Medya günümüzde çeşitli formlarıyla siyasetten ekonomiye, sanattan edebiyata, gündelik hayatı, sosyal pratikleri ve küresel toplumsal ilişkileri önemli ölçüde etkileyen, bireysel ve toplumsal hayatın tam da merkezinde yer alan önemli bir unsurdur. Aynı şekilde, dinler de bireysel ve toplumsal yaşamı önemli ölçüde etkilemekte ve ilk zamanlardan itibaren bütün toplumlarda rastlanan yaygın bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Medya, işlevselliği ve çok fonksiyonlu yapısı gereği erken dönemlerden itibaren çeşitli dinler ve mensupları için önemli bir araç olagelmiş, dini bilgilerin dağıtımı ve yayılmasında önemli bir aracı vazifesi gören medyatik araçlar, dini mesajların aktarımında etkin bir biçimde kullanılmıştır. Bu doğrultuda günümüzde de pek çok dini grup medyayı bir imkân olarak değerlendirmekte; dergi, gazete ve diğer yayın organlarıyla etki gücünü arttırma yoluna gitmektedir.

Medya sunmuş olduğu tüm bu olanaklarla birlikte küresel kültürün de etkili bir taşıyıcısı olması nedeniyle din olgusunun bu küresel dile tabi olduğu yepyeni dinsellikler de üretmektedir. Ramazan aylarının festival havasında kutlandığı programlar, iftarların tüketimle özdeşleştirildiği reklamlar ve ‘Talk Show’ları andıran sohbet programları din olgusunun medya ile yaygınlaşan küresel kültüre ne şekilde adapte olduğunun “popüler” örnekleridir.

MEDYATİK DİN YA DA DİNİN MEDYATİKLEŞMESİ

Tüm bu saptamalardan hareketle her ne kadar başlangıçta referans kaynakları birbirinden farklı iki olgu olarak görünse de, günümüzde medya ve dinin birbirinden ayrıştırılması mümkün olmayan bir ilişki içerisinde olduğu yaygın kabul görmektedir. “Dinin medyatikleşmesi” bu ilişkiyi çeşitli yönleriyle gündeme getiren önemli bir kavramdır. Bu nedenle, medya, din de dâhil olmak üzere sosyal kurumların dönüşümünde önemli bir değerlendirme ölçütüdür.

S. Hjarvard, medyatikleşmenin dinin üç önemli özelliğini dönüştürdüğünü belirtir. Bunlardan ilki medyanın pek çok dini meselenin önemli bilgi kaynaklarından biri olduğu ve kitle iletişiminin bazı dini deneyimlerin hem üreticisi hem de dağıtıcısı haline geldiğidir. Bu bağlamda interaktif medya ise, bireysel inançların ifadesi ve dolaşımı için bir platform sağlayıcısı konumundadır. Medya ve dinin bu denli derin etkileşimlere sahip alanlar olması pek çok dini fenomeni günümüzde neredeyse medyaya referans olmaksızın açıklanamaz hale getirmiştir. Burada temel sorunlardan biri medyanın tüm formlarıyla birlikte dini bilgilenme için bir kaynak mı yoksa bir araç mı olduğudur. Yine medya içerikleri ve referansları için kalite kriterlerinin neler olacağını belirlemek, özellikle de internet araştırmalarının olası tehlikelerine karşı yüksek farkındalık düzeyi inşa etmek, alanın geleceğini şekillendirecek önemli tartışma konuları arasında görülmelidir.

İkincisi, dini bilgi ve pratiklerin popüler medyanın talepleri doğrultusunda şekillendirilmesi, var olan dini sembol, pratikler ve inançların, medya kurgusunun ham maddeleri olarak kullanılmasıdır. Bu tespit bize ayrıca medyanın önceleyerek popülerleştirdiği bilgi ve pratiklerin insanların gündemlerinde de popüler hale geleceği varsayımıyla, dinin kendi sistematiği açısından ne tür sonuçlar içereceğini düşündürmektedir. Örneğin bazı pratiklerin seçilerek popülerleştirilmesi dinin kendi gündemiyle medyanın belirlediği din gündemi arasında ne tür bir sorunlu alana işaret etmektedir? Ya da dini öneme sahip toplumsal-bireysel ilişki biçimleri medyanın popülarite gereksiniminden nasıl etkilenmektedir?

Üçüncüsü, kültürel ve sosyal çevre olarak medyanın, kurumsallaşmış dinlerin pek çok kültürel ve sosyal fonksiyonunu üstlendiği, manevi ve ahlaki rehberliğin yanı sıra bir cemaat ve aidiyet duygusu sunduğudur. Gelişen medya olanakları araç olmanın ötesinde geleneksel dini sosyalleşme ortamlarına alternatif yeni sosyallikler de üretmiş ve yepyeni dini toplulukların (online cemaatler, online dua grupları vb.) doğuşuna da zemin hazırlamıştır. Medya artık yalnızca bir araç olmaktan ziyade dini pratiklerin kendi zemininde gerçekleştirildiği bir ortam haline gelmiştir. Günümüzde sadece çevrimiçi platformlarda örgütlenen dini gruplara ve çevrimiçi davet topluluklarına üye olanların sayısı azımsanmayacak kadar fazladır.

BATI’NIN FARKINDALIĞI VE TÜRKİYE PANORAMASI

Amerika ve Avrupa ülkelerinde medya ve din ilişkisine yönelik artan bir ilginin olduğu gözlemlenmektedir. Bu ilginin göstergesi olarak medya ve din alanında faaliyet gösteren araştırma merkezleri kurulmakta, akademik dergiler ve araştırma raporları hazırlanmakta, sempozyum ve kongreler düzenlenmektedir. Dini kimlik, sanal cemaatler, otorite, İslamofobi alanın ilgi çeken konularından yalnızca bir kaçıdır. Böylesine gelişen bir alanın mahiyetine ilişkin olarak ülkemizde de son yıllarda bir merak uyanmaya başlamıştır. Ancak yukarıda belirtilen öneme rağmen Türkiye’de; akademik ortam başta olmak üzere kamu ve sivil toplum düzeyinde yeni toplumsal ve politik meselelerin kavranmasında medya ve din ilişkisinin önemine dair gelişmiş bir kavrayış ve farkındalığın olmadığını ifade etmek mümkündür. Başta İletişim ve İlahiyat Fakülteleri olmak üzere ilgili alanda faaliyet gösteren fakültelerde alanla ilgili literatür yok denecek kadar azdır. Bu çerçevedeki girişimler bireysel ilgi düzeyini aşamamaktadır. Alanın ilişkiselliğine ve bunun önemine rağmen araştırma girişimleri yakın bir zamana kadar bir merkez etrafında örgütlenmemiştir. Söz konusu ilgi ve bilgi birikimi eksikliği nedeniyle medya ve din, İletişim ve İlahiyat Fakülteleri lisans ve lisansüstü müfredatında dahi kendine yer bulamamaktadır. Bu nedenle ilgili alanlardan mezun olan öğrenciler bu bağlamdaki bilgi birikiminden yoksun olarak mezun olmakta ve mesleki yaşamlarında birçok sorunun hem tarafı hem de kaynağı olabilmektedir. Alanla ilgili literatür sığlığının ortaya çıkardığı bir diğer sorun da medya ve din ilişkiselliğinin taraflar açısından içerdiği sonuçların tam olarak anlaşılamamasıdır.

Bununla birlikte son yıllarda birbiri ardına bazı gelişmeler bu konuda umut verici niteliktedir. Medya ve din ilişkiselliğine yönelik bilgi birikimin artması her şeyden önce sorunlu alanları anlama ve onlara ilişkin daha fazla şey söyleme olanağı sunacak, önemli toplumsal ihtiyaçlara yanıt verecektir. Bu nedenle bu alanın gelişiminin izlenmesi ve buna yönelik katkılar önemli görülmelidir.

Prof. Dr. Hakan AYDIN • Erciyes Üniversitesi Medya ve Din Araştırmaları
#Medya
#Din
#Hjarvard
7 yıl önce