|

Otizme karşı masumiyeti anlattım

Baba oğul ilişkisi üzerinden otizmi anlatan ödüllü yönetmen Ahmet Sönmez, “Sadece Farklı” filminde iletişim probleminin altını çiziyor. Sönmez, “Çocuk bir şekilde masumiyetin dili sayesinde babayla iletişimin yolunu buluyor. Hepimiz temiz bir bakışla iletişim yolunu bulabiliriz. Filmde, otizmli biriyle iletişim kurmanın yolunun masumiyet olduğunu paylaşıyorum” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 25/10/2020 Pazar
Güncelleme: 13:36 - 25/10/2020 Pazar
Yeni Şafak
Hikayeyi tersten okumaya çalıştım. Ben otistik olsaydım, çocuğum normal olsaydı ne olurdu...
Hikayeyi tersten okumaya çalıştım. Ben otistik olsaydım, çocuğum normal olsaydı ne olurdu...

Çoğunlukla doğuştan gelen nörogelişimsel farklılık nedeniyle ortaya çıkan otizm, yönetmen Ahmet Sönmez tarafından beyazperdede işleniyor. Film, kütüphanede çalışan otizmli babanın ailesi ve çevresiyle yaşadığı iletişim bozukluğuna odaklanıyor. “Sadece Farklı” adlı yapım 8. Boğaziçi Film Festivali başta olmak üzere çeşitli festivallerde gösterilecek. Oğlu bir buçuk yaşındayken yanlışlıkla konan otizm teşhisi ile hayatı değişen yönetmen veli şikayetleri, ötekileştirmeler, okulların anlayışsızlığı, sokaktaki bakışlarla uğraşıyor. Otizmin acı yüzüyle tanışan aile yıllar sonra çocuğun otistik olmadığını, sosyal iletişim bozukluğu olduğunu öğreniyor. Şimdilerde gayet sağlıklı ve derslerinde başarılı olan çocuğuna ulaşmak için önce kendisini eğittiğini anlatan Sönmez, yaşadığı iletişimsizlik sorununa kayıtsız kalamadığını ve bu filmi yaptığını söylüyor. Filmde Ömer Akgüllü, Vildan Atasever, Aybars Kartal Özson, Meral Çetinkaya rol alıyor. Ödüllü yönetmen ile otizmi ve «Sadece Farklı”yı konuştuk.

”Sadece Farklı” filmi, otizmin sadece çocuklarda olmadığını bize hatırlatıyor. On yıllık bir hazırlığın ürünü olan bu projenin hedefleri nelerdir?

Yağmur Adam, Benim Adım Khan gibi filmler otizm filmleri var. Hikâyenin gerçek yüzünü ortaya koymadan normallerin vicdanını rahatlatan filmler bunlar. Dünyada farkındalığı çok düşük. Otizm bir hastalık değil. Tedavi görünce iyileşiyor diye bir durum yok. Bir çocukluk problemi olduğuna dair de yanlış bir kanı var. Araştırmalara göre her 65 çocuktan biri otistik doğuyor. Filmlerde ve basında hep çocukları görüyoruz ama otizm büyüyünce geçmiyor. Biz yabancı olandan korkup onu ötekileştiririz, böyle bir durum yaşıyorlar. Yaşları ilerledikçe iletişim problemleri daha da artıyor. Otistikler dünyayı farklı bir frekansta algılıyorlar ve temelde bir iletişim bozukluğu bu. Otizmlilerin durumu eğitime bağlı. Eğitim aldıklarında bizim normal olarak gördüğümüz hayata adapte olabiliyorlar. Ben bu filmi kendim için yaptım. Otizm dünyasına girdiğimde hayat adına ezberim bozuldu. Kendi yaşadıklarımı sinema enstrümanıyla anlatmaya çalıştım. Bu filmi izleyenlerin vicdanlarını rahatsız etmek istedim.


OTİSTİKLERDEN ÖNCE ‘NORMAL’LER EĞİTİLMELİ

Filmde otizmli babanın büyükler ve çocuklarla kurduğu iletişim farklı. Büyüdükçe, sosyal imkânlar ve teknoloji geliştikçe insanî bir kayıp yaşadığımızı düşünüyor musunuz?

Kayıp kelimesi biraz nahif geldi bana. İnsanî kayıp elbet yaşanıyor ama insan kazanma problemimiz var bizim. İnsanları kazanmak için bir çaba sarf etmiyoruz. Otistikleri çok rahat kazanıp toplum içine adapte edebiliriz. Ancak temelinde, otistiklerin eğitiminden önce biz “normal”lerin eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. Onların farklı bir algı dünyaları var. Bizim gibi davranmalarını beklediğimizde onlara acı yaşatıyoruz ve bu acıyı maalesef dile getiremiyorlar. İletişim kuramadıklarında şiddete meyledebiliyorlar, kriz ve atak geçiriyorlar. Farklı otizm türleri var. Bir şekilde iletişim dilini yakalarsak onları hayata katabiliriz.

Otizmli baba ile oğlunun ilişkisi dikkat çekiyor. Çocuk babasıyla ilgileniyor ve büyük bir sorumluluk alıyor. Bu iletişim bize ne söylüyor?

Küçük bir çocuk, babanın sorumluluğunu yüklenirse ne olur diye sorduk. Filmde olmadığını görüyoruz, bir çocuğun yüreği onu taşıyamıyor. Temelde baba oğul ilişkisinin ihtimalini paylaşıyorum. Çocuk bir şekilde masumiyetin dili sayesinde babayla iletişimin yolunu buluyor. Hepimiz temiz ve saf bir bakışla bu iletişim yolunu bulabiliriz. Filmde, otizmli biriyle iletişim kurmanın yolunun masumiyet olduğunu paylaşıyorum. Ayrıca eğitime de ihtiyacımız var tabi.

AİLELER SAKLANIYOR

Filmde gerçek ile kurgu arasındaki dengeyi nasıl kurdunuz?

Hikayeyi tersten okumaya çalıştım. Ben otistik olsaydım, çocuğum normal olsaydı ne olurdu... Babanın çocuk, çocuğun baba olma durumunu anlatmaya çalıştık. İnsana önyargısız bakabilen masum çocukların temiz bakışlarıyla yaptık bunu. Böyle örnekleri ülkemizde bulmak zor, çünkü aileler toplumsal baskıdan dolayı saklanmayı tercih ediyor. Londra’da profesör bir hanımefendi vardı. Eşi otistik. Ondan yaşadıklarını dinlemiştik. Bizi çok etkilemişti, filme de faydası oldu.

Filmdeki otizmli karakterin kendi içinde tutarlı bir rutini var. Bu düzene biz mi ayak uyduramıyoruz?

Tabii ki biz ayak uyduramıyoruz. Onlar o rutinde yaşamak zorunda. Otizmlileri yeni bir şeye alıştırmak, onlara yeni bir şey kabullendirmek çok zaman alıyor. Acı çekiyorlar diyebiliriz. O rutin bir süre sonra bizi yorabiliyor, filmde de bunu görüyoruz. Ayak uydurmaktan çok da vicdanlı olmakla ilgili bir şey bu. Otizmlilerin hayatında, aileden biri ona ömrünü vakfetmek zorunda. Çünkü çok bilgili, yetenekli olsalar da karşı fırından ekmek alamazlar, kendi başlarına hayatta kalamazlar.


45 dakika iletişim kuramadık

Ömer Akgüllü başta olmak üzere iyi oyunculuk performansları izliyoruz. Hazırlık süreci nasıldı?

Senaryo tamamlanıp hazır olsak da oyuncuyu bulma kısmı çok uzun sürdü. Birçok isimle konuştum ancak çeşitli sebeplerle olmadı. Genel problem ise Yağmur Adam filmindeki, bahsettiğim bakış açısı hâkimdi. Ömer Akgüllü’yü ise tiyatro sahnesinde izleyip beğenmiştim. Görüştük, senaryoyu okudu ve deneme çekimlerine gelmesi için anlaştık. Geldiğinde o adamdı. Öyle rolüne bürünmüştü ki 45 dakika boyunca onunla hiç iletişim kuramadık ve biz hiçbir şey konuşamadan gitti. Bir otizmlinin davranışlarını iyi incelemişti. Oyuncumu buldum dediğim zamandı. Saint Petersburg Tiyatro mezunu bir arkadaşımız. Performansından çok memnun kaldım. Sonrasında işi çok önemseyen Vildan Atasever ve Aybars Kartal Özson ile anlaştık. Sıkı bir hazırlık dönemi geçirdik. Oyuncular, yetişkin otizmliler ile 4 ay boyunca uzun saatler geçirdiler. Sete çıktığımızda da kimse zorlanmadı.

#Ahmet Sönmez
#Otizm
#Sadece Farklı
3 yıl önce