
Mehdi Zana''nın Kürtlerin dini ile ilgili sözleri beni hiç şaşırtmadı. Türkiye başta olmak üzere Ortadoğudaki batıcı aydınlarda, politikacılarda, seçkinlerde değişik versiyonlarıyla karşılaştığımız tipik bir tavırla karşı karşıyayız. Kürtlerin zorla İslamlaştırıldığını söyleyen eski belediye başkanı Mehdi Zana demiş ki, “Kürtler yanlışlıkla Müslüman oldu. Kılıçla, tüfekle üstümüze geldiler, ''kelime-i şehadet getir'' dediler, dedelerimiz de şehadet getirerek Müslüman oldu. Din sonradan gelmiş. İnsanları din ayırdı… Yalnız şunu da söylemek gerekir; Kürtlerin asıl dinleri Zerdüşt''tür.”
Kimseye zorla din dayatılamayacağına göre, aklı başında olan her fert kendi inancını seçer, veya seçmez. Sorun sadece Kürtçü bir siyasetçinin kişisel inanç ve dini tutumundan ibaret olsa burada söz etmeye gerek yoktu. Ne var ki Zana''nın ifadelerinde dikkat çeken husus, dinle ilgili fikirlerinin bir siyaset tarzının, ideolojinin hatta toplum mühendisliğinin işaretlerini veriyor olmasıdır.
Müslüman toplumları dizayn etme misyonunu kendinde gören batıcı aydınların bireysel ve toplumsal dönüşüm anlamında batılılaşma ve sekülerleşme süreçlerinde ilk olarak dinle hesaplaşmak zorunda kalmalarını tarihi tecrübemizle biliyoruz. Sorun, bu batıcı aydınların başta din olmak üzere tarihsel, kültürel aidiyet konusunda toplumla kurdukları şizofrenik ilişkide yatıyor. ''Toplumlarını adam etme'' misyonu ile, adına konuştukları toplumun aidiyeti arasındaki uçurum bu aydın tiplerin temel açmazı oldu hep. Türk modernleşmesi, Arap dünyasının Batıyla kurduğu ilişki gibi değişik tarihi tecrübelerde adeta benzer şemalar, süreçler işledi… Türklerin, Kürtlerin, Arapların zorla İslamlaştırıldıkları iddiasının gerçekliği tartışılabilir fakat modernleşme ve sekülerleşme süreçlerinin bu bölgede çoğu kez fiilen bir dayatmaya dönüştüğünü gözleyebiliyoruz.
Bu aydınların karşı karşıya kaldığı entelektüel yabancılaşmayı aşmak için kurgulanmış bir tarih yorumu icat etmeye kalkışmaları da tüm denemelerde ilk akla gelen uygulama oldu. Arap milliyetçilerinin Firavunlar dönemine sığınmaları, Fars milliyetçilerinin Aryan kültüründe köklerini aramaları gibi bir tür anakronizm rastlantı değildir. Batıcı seküler Türk milliyetçilerinin İslam öncesi Türklüğe vurgu yapmaları, bir tür Şamanlık dönemine duyulan özlem benzer tavırlardır. Çünkü İslam sekülerleşme karşısında en önemli direniş imkanı sunup, modern dünyanın dayatmalarına karşı varoluşsal özgüven verirken, farklı bir insan tipi öneriyor. İslam medeniyetine yapılacak güçlü referansların batılılaşma ve sekülerleşme/profanlaşma projelerini işlemez hale getireceğini görmemeleri mümkün değildi. Hem birey hem toplumun varoluşsal sorunlarına İslam gibi müthiş bir açılım getiren, aidiyet sunan bir inanç sisteminin unutturulmasından, yok sayılmasından, gerekirse geriliğin, yenilmişliğin, medenileşememenin sorumlusu göstermekten başka seçenekleri yoktu.
Daha erken dönemde farklı coğrafyaların batılılaşma ve modernleşme süreçlerinde tanık olduğumuz orijinal ve fiyakalı benzer görüşler varken Zana''nın sözlerinin yazı mevzuu olmasını gerektiren tek nokta var; o da, Türkiye''deki uygulanan toplum mühendisliğinin Kürt versiyonu olmasıdır. Kürtçü aydınların, siyasetçilerin siyasal çıkar çatışmaları bir yana, insanımıza batılı/ “deli gömlekleri giydirmek” isteyen seçkinci zihniyetle el ele olmasıdır. Terör olaylarının doğu ve güneydoğuda toplumu dini ve kültürel aidiyetinden koparıp (zayıflatan değil) sekülerleştirme yönündeki dönüştürmeye zorlayan etkisi ve etkenleri üzerinde hiç konuşulmadı. Hatta bu konuda Türk seçkinleriyle Kürt örgütleri arasında gizli bir hoşnutluk/eşgüdüm olduğu bile söylenebilir. PKK''nın ideolojik çizgisi, ilk eylemlerinde bölgedeki etkin dini şahsiyetleri ortadan kaldırmayı hedeflemesi, toplumsal yapıyı çözen örgüt yapısı ve ilişkilerinin yanı sıra artık kimin tarafından kışkırtıldığı, cesaretlendirildiği bilinen din adına çıkan rakip grubun da benzer figürleri hedef seçmesinde somutlaşan stratejilerinin toplum mühendisliğine katkıları göz ardı edilemez.
Kürtlerin (bunu Türklerin şeklinde de okuyabilirsiniz) “zorla Müslümanlaştırıldıkları, Müslüman olmakla kaybettikleri, Müslüman olduktan sonra birliklerini yitirdikleri” asli kimlik olarak Zerdüş dinine yapılan gönderme 19 yüzyıl oryantalizmine yeni bir katkı değil. Ancak bu söylem üzerinden toplumun sekülerleştirilmesi, kültür ve tarihle olan ilişkisinin yeniden kurgulanarak etkiye açık hale getirilmesinin yeni versiyonu. Türkiye''deki seküler aydınların ve seçkinlerin bu tür Kürt /çü söylemle bir sorunları yok. Hatta İslam söz konusu olduğunda ortak paydaya sahipler. Her milliyetçilik ortak reflekslere sahip olsa da, birbirini düşman bilmesi benzer toplum mühendisliklerinde uzlaşmalarını engellemiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.