|
İki Sarıkaya ve bürokratik oligarşi

Aralarında kan bağı var mı bilmiyorum, ancak Sadrettin Sarıkaya ile Ferhat Sarıkaya yürüttükleri soruşturmalar nedeniyle "dosya akrabaları" oldular.

Ferhat Sarıkaya, Şemdinli''de Umut Kitabevi''nin bombalanması soruşturmasına dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt''ı da koymuştu.

Ferhat Sarıkaya, daha sonra HSYK tarafından görevinden alınmıştı. Şemdinli olayının sanıkları, iddianamede ileri sürülen suçlamalar nedeniyle 6 yıl sonra da olsa, mahkum edildiler. 39''ar yıl hapis cezası aldılar.

Avukatlık bile yapamayan Ferhat Sarıkaya, yapılan yasal düzenlemelerle tekrar savcılık görevine geri döndü.

Son günlerin özel yetkili savcısı Sadrettin Sarıkaya''nın başına da önceki gün aynı şey geldi. KCK soruşturması kapsamında Sarıkaya''nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş ile iki MİT mensubunu daha "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye çağırmasıyla başlayan süreçte, Fidan hariç ifade vermeleri için diğerleri hakkında tutuklama kararı çıkartmasından sonra soruşturmadan el çektirildi.

Aynı soyadını taşıyan iki savcının teknik olarak neredeyse aynı sebeplerle görevden alınmaları, soruşturmadan el çektirilmeleri de aynı sonuca işaret eder mi?

Her iki savcının da haklı olduğu veya doğru olanı yaptıkları ileri sürülebilir mi mesela?

Teknik olarak, ayrıca ''hukuken'' değil ama ''kanunen'' bu sorulara görünümleri itibariyle "evet" cevabı verilmesi mümkün.

Yeri gelmişken bir iki noktanın altını hemen çizelim: Yargı, emniyet, MİT üçgeninde yaşanan son olayda, hükümet/devlet klasik "korumacı" refleksini anında göstermiştir. Hükümet, devletin iki kurumunun karşı karşıya gelmesi sonrasında korumacı refleks sergileyerek özel kanunla kurulmuş olan MİT Müsteşarlığı için yeni bir kanuni düzenleme yoluna başvurmuştur.

Diğer önemli bir husus, tüm demokratikleşme çabalarına rağmen devlette bürokratik oligarşi hastalığının ağır bir biçimde devam ettiğini gözler önüne sermiştir.

Daha önce bürokratik oligarşiden sürekli şikayet eden hükümet son iki üç yılda bunu tamamen unutmuşken, yargı-emniyet kaynaklı bir bürokratik oligarşi ile karşı karşıya gelmiştir.

Sarıkaya''lar olayına dönecek olursak... Ferhat Sarıkaya olayında asker, siyasi iktidar ve yargı üzerinde "vesayet" ilamında bulunmuştu.

Kısmen başarılı olduğu da söylenebilir. Bu ilam, Ferhat Sarıkaya''nın tekrar göreve dönmesi ve Şemdinli sanıklarının mahkum edilmesi ile bozulmuştur.

Sadrettin Sarıkaya olayında ise -Hakan Fidan''ın MİT Müsteşarı olarak atanmasından sonra hedef olarak seçildiğini bir kenara not ederek- doğrudan siyasi iktidarın politikaları hedef haline alınmış gözükmektedir.

Dosyada ne olduğunun tam olarak bilinmemesi bu gerçeği ortadan kaldırmıyor...

MİT Müsteşarı ve eski MİT''çiler ile görevdekiler KCK soruşturmasında, görevlerine giren bir alanda "şüpheli" sıfatıyla ifadeye çağrılmış olmaları bunu tespit etmeye yetiyor.

Savcının, emniyetçilerin dosyada her ne iddia bulunuyorsa, her ne öğrenmek istiyorsa, MİT ile görüşerek bunu edinebileceği halde, tutuklama kararı çıkartmaya varan bir meydan okuma kanunların gereğini yerine getirmeye değil, başka bir şeye işaret eder.

MİT''in, gerek Oslo''da gerekse başka yerlerde olsun PKK ile olan görüşmeleri, KCK içine sızma veya teması hem yapısı gereği görevidir hem de siyasi iktidarın politikalarının icrasıdır.

Perde arkasında nelerin yaşandığı veya hedef alındığını söylemek şu an güç olabilir.

İktidarın, Kürt sorunu konusunda güvenlik politikalarına saptığı, çözümden uzaklaştığı noktalarında sonuna kadar eleştirilebilir. Ki, bu köşeden son birkaç haftadır buna ağırlıklı olarak yer veriyoruz.

Ancak bugünkü fotoğrafın ön yüzünde görünen şudur:

Ferhat Sarıkaya, vesayete karşı bir soruşturma ile ortaya çıkmıştı.

Bugünkü fotoğrafta savcı rol değiştirmiş görünmektedir. Siyasi iktidar ve politikaları üzerinde yargı-emniyet menşeli oligarşi neşet etmek istemiştir.

Mevcut manzara şu soruyu da kaçınılmaz kılıyor.

Hükümet, Uludere faciasında bu kadar tökezlemez, gereğini yerine getirmiş olsaydı bugün böyle bir durumla acaba karşılaşır mıydı?

Üçüncü bir Uludere olayına hayır.

12 yıl önce
İki Sarıkaya ve bürokratik oligarşi
Amcakızım cinsiyetsiz tuvalette
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?