|
Bir Amerikan kâbusu: Liberallerin katliamı, Cumhuriyetçilerin ırkçılığı

Desperate Housewife'ı izleyenleriniz vardır. Dizinin ilk bölümlerinde, Amerikalı ev kadınlarının, kusursuz bahçeleri, muhteşem evleri, özenilesi hayatları vesaire konu ediliyor zannedersiniz ancak birkaç bölümden fazla izlediğinizde, bu görünenin yalnızca vitrin ve PR çalışması olduğunu, kusursuz görünen Amerikalı ev kadınının, aslında soğukkanlılıkla cinayet işleyebilen biri olduğunu, arka bahçesinde gömülü cesedin üzerinde gül yetiştirdiğini görürsünüz. Tabi bunlar dizi, ancak bu senaryonun reele dönüştüğü bir yer var; Amerikan demokratları, liberalleri, Barack Obama, Hillary Clinton.



Cumhuriyetçi George Bush, Irak'ı işgali edip, bölgeyi tarumar halde bıraktıktan sonra göreve, kısmen bizler için de olumlu bir figür olacağını sandığımız Obama geldi. STK kökenli, sempatik, üstelik siyahi, âile kökenlerine bakınca Müslümanların olduğunu görüyorsunuz, bir de başkanlık konuşmasına selâm, âyet falan da ekleyince, alın size ideal lider!



Obama'nın 8 yıllık yönetimine baktığımızda gördüklerimiz özetle şunlar; işgal edilen Irak'ı İran'a bırakmak ve bölgede mezhepsel gerilimi tırmandırmak. Suriye Savaşı'nı izlemek ve dünyaya DAEŞ'i armağan etmek. Mısır'daki darbeye doğrudan destek vermek. Terör örgütü PKK'nın uzantısı PYD'yi ısrarla müttefik edinmek. Türkiye'nin, Brezilya ile birlikte İran nükleer programı meselesini çözme girişiminde bulunmasıyla birlikte FETÖ'ye doğrudan destek vermek ve 15 Temmuz'u dolaylı olarak desteklemek. Çeşitli finans kurumları ile ekonomik operasyon çekmek. Yemen'de sivilleri katletmek. Afganistan'da "yanlışlıkla" düğün konvoyu vurmak. Mülteci krizinin oluşumuna sebebiyet vermek, mültecileri kabul etmemek, Akdeniz'de onlarca mültecinin ölmesine neden olmak… Libya'da Kaddafi param parça edildiğinde Hillary Clinton'un bir kahkaha atması vardı ki, vicdanlara zarar... Daha bir sürü vahim gelişme. Dünyaya umut olarak pazarlanan Amerikan yönetiminin icraatları özetle bunlardı.



Amerika'daki seçimlerden Hillary Clinton'un kesin olarak çıkması bekleniyordu ki, seçim sonuçları Donald Trump'ın zaferi ile nihayet buldu. İşte o andan itibaren, Amerika toprağından dünyaya dönüp demokrasi dersi vermeye kalkan liberal demokratların nasıl sokakları yaktığını, medya eliyle Trump'a operasyon çekmeye başladığını gördük. Hatta seçimler sonrası tüm Batı bir araya geldi ve Trump'a yönelik küresel protestolar organize edildi.



Donald Trump, seçim çalışmaları sırasında, kadınlara, mültecilere, Müslümanlara yönelik ayrımcı ve hatta nefret söylemi sayılabilecek bir dil ile hitap etti. Bir kadın ve bir Müslüman olarak bunları kabul etmem mümkün değil.



Trump ile ilgili olarak, göreve geldiğinde seçim sürecinde kullandığı sert üslubu yumuşatacağını düşünüyorduk. Maalesef öyle olmadı, ilk icraatı mültecilere yönelik kabul edemeyeceğimiz bir uygulamaya imza atmak oldu. Doğal olarak bu tutuma tepki dolu ifadeler ile yaklaşıldı. Ancak bir de madalyonun öteki yüzü vardı.



ABD seçimlerinin iki vaadi vardı; birisi, İslâm coğrafyasını, kendisine tabi olmayan ülkeleri, "gülümseyerek" tarumar eden liberal, demokrat tayfa, ki bunların sinsiliği nedeniyle işledikleri suçlarda delil bırakmaması, söylediklerinin aksini yapmaları, kendileri ile ortak bir zeminde buluşmayı imkânsız kılıyordu. Diğer yanda ise, yaptığı ve ettiğinin kabul edilemez olmasına rağmen açık ve net olması nedeniyle önümüzü görerek adım atabileceğimiz bir zemin vardı. Doğal olarak, flu düşmandan yana olmak yerine mert düşmanı tercih ettik.



İmdi, Türkiye'ye, Trump'çı olmakla, Trump'a destek vermekle ilgili ithamda bulunanlar var ya, onlara yönelik ifade edebileceğimiz işte bu kadardır; kimse Trump destekçisi değil, Obama ve Clinton örtülü şerrinden ise Trump'ın aşikâr şerrini tercih ettik.



Bir de, son dönemlerde Trump'ı eleştirmek için, Müslümanların yanında duranların cemâziyel evveline bakalım:



Avrupa; Avrupa Birliği yıkıma doğru giderken, neredeyse tüm Avrupalı liderler vahim bir ırkçılığı, korkutucu bir İslâm karşıtlığını pompalıyor. Brüksel'de kalacak yeri olmadığı için istasyonda yatan 81 sığınmacı gözaltına alındı. Cameron, savaştan kaçan mültecileri kovdu. Almanya, mültecilere yönelik ırkçı saldırılarda, katilleri soruşturmuyor bile... İstismar mı edildi, yoksa satıldı mı, bilmediğimiz sığınmacı çocuklar nerede ve nasıl bir durumda?



Kanada; bugünlerde bizim iç oryantalistlerimiz tarafından mülteciler üzerinden PR'ı yapılan Kanada'da camiye yönelik ırkçı saldırıda, namaz kılan 40 Müslümandan 5'i katledildi.



Amerikalılar; kaç mülteci, sığınmacı aldınız? Sokaklarınızda siyahiler Obama'nın polislerince katledilip, o polisler devlet eliyle korunurken bu hassasiyetiniz neredeydi? Mısır'da yüzlerce kişinin katledildiği darbe sonrası, darbecileri tebriğe ilk giden sizin hükumetiniz değil miydi, o zaman neredeydi bu insani tutumunuz?



Türkiye; daha düne kadar başörtülü kadınları iş ve eğitim hakkından mahrum bırakanlar, başörtülü kadınların seçilme hakkına karşı olanlar, sokakta sakallı insanların DAEŞ'çi denilerek saldırıya uğramasını sağlayanlar ve izleyenler, sırf Müslüman dindar kesimin içerisinden çıktı diye demokrat ve muhafazakâr Ak Parti'ye yönelik kapatma davalarınız, operasyonlarınız, terör örgütlerini desteklemeniz, 15 Temmuz'u desteklemeniz, hafızlarımızda henüz taze, şimdi mi Müslüman dostu oldunuz? Bunları siz yaparken iyi de, Trump yapınca mı kötü?



Sıraladıklarımın cümlesinin Trump'tan tek bir farkını söyleyebilir misiniz? Hayır, ama ben bir tanesini zikredebilirim; Trump, konuşarak nefret suçu işliyor, bunlar demokrat ve adaletli olduğunu iddia ederek nefret suçu işliyor.



1. ve 2. Dünya Savaşlarının yarattığı yıkım sürecinde, ulus devlet siyasetinin desteklendiği yıllarda, ırkçılık yükselen bir trenddi. Yahudilere yapılanlar bunun en net örneği. Sonrasında dünyayı bir demokrasi ve insan hakları rüzgârının sardığı iddia edildi ancak bu doğru değildi. Modernizm, ilerlemeci bir tarih anlayışını dayatır ve ona göre gelecek, geçmişten iyi olacaktır. Maalesef durum böyle değil. Dün Yahudilere yapılanlar, bugün Müslümanlara yapılıyor. Muhtemelen bir asır falan sonra birileri çıkacak, birkaç müze yapacak ve bugünün günahını o müzede, anıtta çıkarmaya kalkacak. O günleri görür müyüz bilmiyorum ancak bunun yaşanmaması için önlemler almak zorundayız. Mevzu çok da basit değil, en az kendine muhalefet edenler kadar kötü olan Trump, bir çeşit nefret söylemini, ayrımcı tutumu, resmi ve belgeli bir hale getiriyor, daha net ifadeyle, ayrımcılığı "normalleştiriyor", bu kabul edilemez.



Her dönemin kendine ait bir ruhu vardır, bir dönem Türkiyeli Müslümanlar, derin devlet baskısı nedeniyle "özgürlükçü" oldu, liberaller ile aynı safta durdu. Zira, siyasi açıdan yasaklanmış, eğitim açısından engellenmiş durumdaydılar ve hâkim söylem de liberal demokratlar elinde olduğu için, bu sıkışıklıkta kendilerine orada alan açtılar. Tabi bu süreçte o açılan alanı en iyi istismar eden FETÖ'ydü, uzun soluklu yapı olmasına rağmen, şartlar ancak izin verdiği için o dönemde su yüzüne çıktı. Ve başımıza gelenler malumunuz. Bugün ise başka bir hâkim söyleme geçiliyor, mütemadiyen sıkıştırılmaya çalışılan Türkiye ve Müslüman nüfus, mevcut zeminde doğal olarak kendisine bir alan açacak, bu açılan alan pragmatik davranmamız gereğince yer yer genel tutumuzla örtüşmeyebilir. Bu durumu, "şimdilik" şerhiyle tercih ettiğimizi sık sık ifade etmek, bunu içselleştirmememiz gerektiğini vurgulamalıyız. Zira, bu sıkıştığımız zeminde, nefes almak için alan aradığımız durumlarda, arzu etmediğimiz yapılar da fırsat bulup baş gösterebilir ve hatta konum edinebilir. Bir Amerikan kâbusu gördüğümüz kısa dünya tarihimizde, kendi ülkemizde bir musibeti def ederken, bir başka musibete kapı aralamamak temennisiyle.


#Barack Obama
#Hillary Clinton
#Liberaller
#Cumhuriyetçiler
#ABD
7 yıl önce
default-profile-img
Bir Amerikan kâbusu: Liberallerin katliamı, Cumhuriyetçilerin ırkçılığı
Aday memurlar dikkat edin geleceğiniz kararabilir
Oruç nasıl tutulur?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm