|
Felsefenin yeni tutarsızlığı II Metafiziği felsefe ile inşa projesinin başarısızlığı

Sosyal teori temelde metafiziğe karşı mesafe içinde. Çünkü metafiziği algılama, yorumlama ve tanımlama kudreti yok. Tamamen dünya içinde durarak dünyayı anlamaya çalışıyor. Beşeri varlığı, yine beşeri düzlemde kalarak araştırıyor. Antropoloji insan ve kültürü, sosyoloji toplumu, siyaset güç ve yönetim ilişkilerini, tarih zamanın geçmiş olarak var oluşunu hep beşeri sınırlar içinde kalarak anlama gayretinde. Burada beşeri düzlem iki şekilde gerçekleşiyor. Birincisi, bilimi yapan bilinçle ilgili. Bilimi yapan şahsın zihni, tutumu ve bilinci kendisini beş duyusal alan içinde tutarak kurgular. Bu kurgu çerçevesinde de varlığı ve hayatı kavramaya yönelir. Modern dönemin Alman idealist filozofları bunun çerçevesini çizerler. Hegel, Fiche, Herder… Nietzsche, Feurbach ve hatta Kant bile bu tutuma sahip. Felsefe veya varlığı kavrama öncülü olan zihin –akıl, dünyevi alan içinde durarak var olur. Modern akıl, salt dünya aklıdır. Bilimi de bununla yapar.

İkincisi ise materyalizm ve pozitivizm felsefi tutumlarla temsil edilir. Hakikat zihin dışındaki nesnel gerçeklik temel alınarak araştırılır. Marx da Comte de hakikate inanıyor. Ancak onlar hakikati tamamen nesnel dünyada, doğada arıyorlar. Bundan dolayı ikisi de natüralisttir. Sosyolojileri bile naturalist. Zihin büyü ve din üzerinden hareket ederek doğayla ilişki kurar. Evrimsel bakış içinde geçmiş ilkel ve aşılmış bir düzey olarak görülür. Doğa yine doğayla ilişki kurularak açıklanır. Bu da gelişmeyi, modernliği ve uygarlığı ifade ediyor. Bilim de aslında bir doğadır. Doğrudan doğaya yoğunlaşır, onu kavramaya çalışır. Ne kadar fazla zihinden, duygudan ve özneden uzak durulursa doğa doğa olarak o kadar iyi kavranır. Toplumu ve hayatı kavramak için de aynı yaklaşım savunulur.

Modern dönemde felsefe de sosyal teori de dünya içinde durarak hareket ettiği için metafizikten tamamen kopmuştur. Ancak bu da peşinden yeni bir değişmez ilke arayışını getirir. Çünkü değişmez ilke ile ancak belirsizlikler aşılabilir ve doğrulara ulaşılabilir. Ya da en azından doğruya gitmek için tutunan ilke olur. Buna bağlı olarak modern felsefe ve sosyal teori kendisini “seküler metafizik” olarak inşa ederek hareket etmeye kalkışır. Doğaüstü alanla ilişki kurarak metafizik yapma tutumu yerine bu defa doğa alanında yer alarak metafizik yapma tutumu geçmeye başlar. Bütün modern felsefe bu arayışı anlatıyor. Hegel Ruhun Fenomenolojisinde, Heidegger Varlık ve Zaman eserinde bunu denemeye çalışıyorlar. Heidegger hakikati varlık ve zaman ilişkisi içinde inşa etmek istiyor. Metafiziği, metafizik alanın dışında sunmak… Hakikati, dünyanın gerçeğinde keşfetme ve inşa etme peşinde. Sonuç tam bir başarısızlık! Modern felsefe metafizik inşa etme çabasında başarısız bir projedir. Çünkü doğaüstü gerçekliğine uzanmayan metafizik olmadan hakikat olmaz. Seküler metafizik de ancak bilim, akıl, toplum/ulus, özne gibi seküler olgulara dayanarak hakikat bulmaya ve inşa etmeye çalışıyor. Nitekim Heidegger de başarısızlıkla hayal kırıklığına uğruyor, bunu da aşmak için hakikati Alman ruhu ile özdeşleştiriyor. Bu ruh da dünyevidir, Almandır, nasyonalisttir. Hakikat olmayanın kendini hakikat olarak görme ve dayatma sonucunda korkunç gerçeklikler yaşandı. Kilise metafiziğinin din üzerinden giderek yaşattığı yıkımı, bu defa Alman nasyonalizmi seküler hakikat olarak gördüğü Alman ruhu ile yaptı.

Sosyal teori ya metafizikle yeniden barışacak ya da sınırlarını dünyada tutarak mütevazılığını gösterecek. Sosyoloji bir bakıma dinin toplumsal tezahürlerini araştırmakla kendisini sınırlar ve bu mütevazılığı ortaya koyar. Hermenötik, tarihsellik, fonksiyonalizm ve post-yapısalcılık nesnel alanı anlamamız için bize katkı sağlayan beşeri tecrübeler. Ancak hakikat olmak ve hakikati bulmak gibi bir kudretleri yok. Bunu yapmaya kalkıştıklarında din haline geliyorlar: Sosyolojizm, antropolojizm, pozitivizm budur. Dünyanın üstündeki gerçeklik alanının dışında, dünyada bir gerçeklik bulmaya çalışıyorlar. Sosyal teoriyle böyle ilişki kurmak, sosyal teorinin bizzat ruhuna ters. Çünkü sosyal teori kendisini hakikat, değişmez ebedi ve ezeli prensipler koleksiyonu diye sunmaz. Ondan ne iman beklenir, ne de hakikat. Bu nedenle onun bilgisiyle hakikat alanı da kavranamaz. Dünyanın gerçeğiyle, dünya gerçeği kavranabilir.

Metafizik, salt dünya düzleminde kalarak inşa edilemez. Modern felsefecilerin en önemli tutarsızlıklarının başında bu gelir. Hakikati, ‘Tanrı’yı felsefe ile ve felsefe alanında bulmak beyhude bir çaba. Keşfedilen kimi doğrular hakikat taklidi kimi filozofların görüşleri ve ideolojileri. ‘Tanrı/hakikat’ değil, ‘Tanrı’ ile ilgili görüşlerdir.

#Felsefe
#Metafizik
#İnşa
#Tutarsızlık
3 yıl önce
Felsefenin yeni tutarsızlığı II Metafiziği felsefe ile inşa projesinin başarısızlığı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’