Ne değişti?

04:0112/09/2023, Salı
G: 12/09/2023, Salı
Ersin Çelik

Dün okullar açıldı. Çocuklar kadar anne-babaların da heyecanına şahitlik ettim. Çünkü ben de kızlarımı yeni başladıkları imam hatip orta okuluna götürdüm. Okulun kapısından girerken, orta bire başladığım günü anımsadım. İzmit İmam Hatip, evimize 12 kilometre uzaklıktaydı ve bu yolun bir kısmını yürümem gerekiyordu. Hatırladım da ilk gün benimle kimse okula gelmemişti . Yine hatırlıyorum okulun bahçesi velilerle dolup taşmamıştı . Sabahları Yuvacık’tan İzmit’e giden minibüse biniyor, çarşıdaki Hastane

Dün okullar açıldı. Çocuklar kadar anne-babaların da heyecanına şahitlik ettim. Çünkü ben de kızlarımı yeni başladıkları imam hatip orta okuluna götürdüm.

Okulun kapısından girerken, orta bire başladığım günü anımsadım. İzmit İmam Hatip, evimize 12 kilometre uzaklıktaydı ve bu yolun bir kısmını yürümem gerekiyordu. Hatırladım da ilk gün
benimle kimse okula gelmemişti
. Yine hatırlıyorum
okulun bahçesi velilerle dolup taşmamıştı
.
Sabahları Yuvacık’tan İzmit’e giden minibüse biniyor, çarşıdaki Hastane Yolu durağında inip yukarıya doğru yürüyordum. Dikkatinizi çekerim,
okul servisi
diye özel bir hizmetten henüz
haberdar değildik
o zamanlar.

İlk günler, minibüsten indikten sonraki aşama olan okula ulaşmayı, ya mahalleden büyük abilerin peşine takılarak ya da ceket cebi üzerinde yeşil İzmit İHL arması olan öğrencilerin peşine takılarak halletmiştim. O zamanlar tren yolu İzmit’in içinden geçerdi. Okul yolunda bir de hemzemin geçit vardı. Çocuklar için tehlikeliydi. En sıkı tembihi bu geçit için yapardı annem. O kadar.

Aileler çocuklara, çocuklar da kendilerine güveniyordu
demek ki. En önemlisi de
köşedeki simitçi
den,
durakta bilet kesen amca
sına kadar sosyal çevre de büyük güven veriyordu.
Koruyup kolluyorlardı
.
Anneme, o kadar yola beni tek başıma nasıl gönderdiğini sordum. Öncelikle, “mecburduk” dedi. Neye mecbur olduğumuzu 90’ların imkanlarıyla anlattı. Ama annemin şu gözleminin üzerinde durmak gerekiyor: “
Şimdiki çocuklar gibi değildiniz
. Cesurdunuz, ataktınız. Biz de güveniyorduk. Çevre de iyiydi. İnsanlara da güveniyorduk. Olanları duymuyor, görmüyorduk bir de. Haberimiz olmayınca da korkmuyorduk galiba.”
Ya şimdi? Aradan 30 yıl geçti. Şimdi bizler okul çağlarındaki çocukların anne-babaları olduk. Peki ben annem gibi yapabilir miyim? Mümkün değil. Bir olumsuzluk vurgusu olarak “
dünya değişti
” denir ya hani. Kimseler de çıkıp “biz değiştik, değiştirildik” demez. “Neden anne babalarımız gibi olamıyoruz” sorusuna yanıt ararız ancak. Niye mi?

Anlık iletişimin ev telefonu asgarisinde, ulaşımın kısıtlı, güvenlik kameralarının kayıtta olmadığı ancak asayişin berkemal olduğu yılların çocukları şimdi neden böyle tedirginler?

İlk okul terk annemin teşhisine dönecek olursak; can sıkıcı, tedirgin edici hadiseleri duymamak, görmemek çok önemliymiş meğer. Güven duygumuzu nelerin sarstığı ise malum. O halde klişe bahanemize dönelim ve son 30 yılda dünyamızı nasıl değiştiğine bakalım.
İnternet
in insanlığın hizmetine girdiği
1993
yılını
milat
saymalıyız. Şunu da kabul etmeliyiz artık; internet teknolojisi,
hayatımızı resmen ele geçirdi.
Sonra
sosyal medya
ile tanıştık ve
bağımlısı olduk.
Günlük yaşamımızı
kendi ellerimizle gasp ettirdik
.
Elimizden hiç düşürmediğimiz
cep telefonlarınıza şöyle bir bakın;
kolunuz-bacağınız
kadar işlevsel bir organ hükmündeler değil mi? Bu kadarla değil. Dünya internetle gerçekten de
küçük bir köye dönüştü
. Öbür ucundaki bir hadise anında manşet olarak önümüze düşüyor. Oturup WhatsApp gruplarında Meksika’nın bir köyünde yaşanan bir hadiseye ya gülüyor ya da kıyasıya tartışıyoruz.
Telefondan kafasını kaldırıp çocuğunun
gözlerinin içine bakamayan anne-babalar
var. Aynı anne-babalar çocuklarının sokakta ve okulda tehlike altında olduğunu düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Özellikle şehirler çok kalabalık,
asayiş eskisi gibi berkemal değil
. Lakin sosyal medyadan virüs gibi yayılarak nesilleri ele geçiren, çocukları daha bir yalnızlaştırıp korkunun, dehşetin esiri yapan tehlikeler var.
Kimse
TikTok’un sokaklardan
daha güvenli
olduğunu
iddia edemez
mesela.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıkladığı, öğrencilerin okullara cep telefonu götürmesinin
kesinlikle yasaklanması
ve en az bu uygulama kadar önemli olan öğretmenlerin de
sınıflara telefonla giremeyecek
olması, olması gerekendi. Ancak geldiğimiz noktada
gereğinden fazla önemsenmeli
.
Ne değişti
” sorusuna yanıt arayanlar,
elindeki telefona
baksa eminim birçok soruya yanıt bulacaktır. Anlık iletişimsiz ve sosyal medyasız yılların çocukları,
hızla değişen dünyanın son şansı
dır belki de…
#okul
#iletişim
#sosyal medya
#çocuklar