|
Hayat; kadere karşı verilen bir mücadelenin romanı

Burçin Bildik''i o meşhur 11833 reklamıyla tanımıştık. Tanımakla sevmemek, sevmemekle ''kalksın bu reklam, bitsin, gitsin'' demek bir olmuştu. Ne de olsa, ısrarla ve hala, işimize gelmeyen şeylerin yasaklanmasını, yok sayılmasını isteme hakkımız mevcut.

Derin rahatsızlık duyanlar, rahatsızlık duyacak başka şey bulamayanlar kazandı ve 33 karakterinin ekran macerasına son verildi. İşte ben 33''ün gidişi için çekilen o reklamı çok sevmiştim. Allahaısmarladık 33 diyerek giderken her ne kadar yerini edep ve haya duygularına halel getirmeyecek kardeşine bırakıyorsa da (yani kendisine, yani aslında Bildik devam edecekti reklama, dolayısıyla kazancı da sürecekti) bir burukluk vardı. Öyle sezmiştim. Burçin Bildik o karakteri sevmişti, sevmeyenlere karşı savunmuştu çünkü. Ama ve sonuçta ekranı terk etmek zorunda kalmıştı.

Yine de bir şekilde üne kavuşmuş olmanın huzuru içindedir diye düşünüp geride bıraktığımız sanatçıdan yeni bir haber alışımız eşinin ölümüyle oldu.

Hep beraber üzüldük bu defa (ben öyle umut ediyorum ya da). Gülüşüyle tanıdığımız adamın kadere karşı mücadele ederkenki (eşinin beyin ölümü gerçekleştiği ancak umutların sürdüğü anlarda ) hali karşısında yani beklenmeyen ölüm karşısında donduk kaldık.

Ne zaman bir ölüm haberi alsak ardındaki dramatik hikayeden haberdar oluyoruz. Oyuncu ve eşi Zeynep Elçin Bildik''in, şöhretin gelişiyle birlikte ilk defa beş yıldızlı bir tatile çıktıklarını öğrendik şimdi de. Kader! Bir gece önce ekranda fıkır fıkır dans ederken astımdan ölen Defne Joy''un hikayesi gibi. Kayseri''de kaybolan üç çocuğun şeker toplamak için katilin kapısını çalmaları gibi. Sonra konuya ilişkin çıkan tüm haberleri okuma hali… Neden? Artık bizim de acımız oldu diye mi? Belki… Bir evlilikle ilgili çıkan haberleri takipte mutluluğa ortak olmak güç. Birilerinin mutlu olduğuna ikna olmak güç çünkü. Oysa acı apaçık orada duruyor. Hiç şüphe yok.

Sadece ünlüler değil etrafımızda duyduğumuz ölüm haberlerinin ardından masumluk anıtına dönüşen pek çok merhumla ilgili duyduğumuz, dinlediğimiz, hemen ardından başkalarına aktardığımız öyküler de iç parçalıyor. Romanlara konu olacak dramatik öyküler bunlar.

Sonra gittiğimiz bir filmde, okuduğumuz bir romanda benzerini görüyoruz bu öykülerin. Dinlenildiğinde veya bizzat yaşandığında keder veren durumlar bir sanat eserine dönüştüğünde hoşumuza gidiyor bu defa. Ne güzel resmediliyor bir aldanış, daha güzel anlatılamaz oluyor bir ölüm, bir yitiriş.

Garip bir şekilde bile isteye gidip talibi oluyoruz işte. Ortağı oluyoruz. Bildik''e olduğumuz gibi. En azından kendi adıma rahmet diliyorum. Ve sabır…

Bir evlilikle ilgili çıkan haberleri takipte mutluluğa ortak olmak güç. Birilerinin mutlu olduğuna ikna olmak güç çünkü. Oysa acıyla ortaklaşmak mümkün. Apaçık durur çünkü acı. Hiç şüphe duyulmaz.
13 yıl önce
Hayat; kadere karşı verilen bir mücadelenin romanı
Kara dinlilerle milletin savaşı
ABD, Türkiye’deki ailelerini neden tahliye ediyor?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm