|
MHP, merkez sağ, erken seçim

MHP''nin "taktik manevraları" sürecek gibi görünüyor. Üstelik Merkez Sağ -bu manevralardan bağımsız- yeni bir sürece girdiğinden siyasi tablo daha da ilginçleşecek. Bu çerçevede Sn. Devlet Bahçeli''nin "erken seçim" konusundaki son açıklamaları dikkat çekici. Bunun hangi dinamiklerden kaynaklandığını gösterebilmek için biraz geriye dönmem gerekiyor. Sık sık yinelemeye başvurduğum için, kimi zaman bazı okurlarımızdan tepki alıyorum. Ancak bunun nedeni "Bakın, ben söylememiş miydim!" gibi anlamsız bir tutuma sahip olmam değil, üzerinde durduğum gelişmeler gündemde ağırlıklı yer tutunca, aynı formülleri "yeni tümcelerle yineleyerek" okuru kandıramayacağımı bilmem. Dolayısıyla "benim bu konuda söyleyeceklerim bu kadardı" demekle yetiniyorum aslında. Şimdi, kendi konumumu açıklığa kavuşturduğumu umarak, kimi eski yazılara şöyle bir göz atalım isterseniz.

31 Mayıs 1999: "DSP ve MHP''nin yükselişi sürecek mi? Abartılı tahminleri bir yana bırakacak olursak, bugün DSP''nin oyu yaklaşık olarak yüzde 25, MHP''ninki ise yüzde 20 civarındadır. Bu durum değişmedikçe, beklenmedik bir ''erken seçim'' hep ihtimal dahilinde olacaktır. DSP-MHP eksenli bir hükümet bu yükseliş eğilimini karşılıklı olarak besleyecek mi? Seçimden başarılı çıkan partiler ekseninde kurulan koalisyonlarda, iktidarın iki ana ortağının tam bir ''uyum'' değil de belli bir ''çatışma dinamiği''ni beslemesi ne tür sonuçlar doğurabilir? Bu durum, eğer bu iki parti dışında çok güçlü bir ''siyasi odak'' var ise, her ikisinin de oy kaybına uğramasına, ya da ikisinden biri ''yapay'' bir yükseliş ritmi yakalamışsa, diğer partinin bu parti aleyhine büyümesine neden olabilir. Diğer seçenek ise, başka herhangi bir belirleyici odağın ''siyaset sahnesi''nde yer almaması nedeniyle, söz konusu ''çatışma dinamiği''nin her iki partiyi birden büyütmesidir. Türkiye''de mevcut durum -tabii şu an itibariyle- böyledir.

5 Haziran 1999: "DSP ile MHP''nin karşılıklı yükseliş eğilimi belli bir zaman dilimiyle sınırlıdır ve bu sürenin sonuna doğru her iki parti de bir ''erken seçim'' için istekli hale gelecektir. Özellikle de FP''nin kapatılması ve bütün milletvekilliklerinin düşmesi gerçekleşirse, ortaya çıkacak ''ara seçim'' zorunluluğu -genel kanının aksine- bir ''erken seçim'' ihtimalini artıracaktır. Ancak ''erken seçim'' ihtimali sadece bu koşula bağlı değildir. Mevcut ''parlamento aritmetiği'' gelecek yılki Cumhurbaşkanlığı Seçimi için uygun bir tablo oluşturmamaktadır. Bu makama yönelik tercih netleştikçe, parlamentonun ömrü de kısalabilir. Gelgelelim, bu ''uygunsuz aritmetik''ten doğan denklemin hem ''belirleyeni'' hem de ''bilinmeyeni'' niteliğindeki öğe Merkez Sağ''ın konumudur."

Bugün Merkez Sağ''ın konumu söz konusu dinamiği derinden etkilemeye başladı. Anımsarsanız, "5+5"i öngören Anayasa Değişikliği Teklifi''nin reddini "gerici bir adım" olarak nitelemiştim. Cumhurbaşkanlığı Seçimi için oluşturulan yapay çözüm on yıldır "doğru biçimde siyasallaşmakta olan" bu makamı eski konumuna döndürmekle birlikte, söz konusu dinamiği ortadan kaldırmayıp yalnızca kısa bir süre için erteledi. "FP''nin kapatılması ihtimali", MHP açısından, erken seçim için yalnızca bir "gerekçe" oluşturuyor; yoksa "seçim isteğinin özünü" değil! MHP, geçenlerde sözünü ettiğim "MHP-FP diyalektiği"nden kurtulmak yönünde adımlar atıyor sanki. Dolayısıyla, FP''nin tartışmayı bu zemine çekmek istemesi kendi konumu açısından doğru, ama girişim olarak "yararsız" gibi görünüyor. FP "denklem dışında kalmamanın yolları"nı bugün de keşfedebilmiş değil ve bu konuda en çok güvendiği "MHP-FP diyalektiği" kısa süre sonra MHP tarafından etkisiz hale getirilecek kanısındayım. Bu tablo MHP''nin yeni manevralara girişmesini ve Merkez Sağ''ın bundan doğrudan etkilenmesini kaçınılmaz kılıyor. Önümüzdeki günlerde hem MHP hem Merkez Sağ üzerine nice yeni senaryo üretmek durumunda kalacağız.

Ancak MHP, kendi konumunu açısından "doğru taktik manevralar"ın yanına kimi "anlaşılmaz tutumları" eklemeyi de başarıyor. Sn. Mehmet Ağar''la ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu''nda MHP''li üyelerin tutumu buna iyi bir örnek oluşturuyor. Komisyondaki tablo, hiç kuşkusuz, Sn. Ağar''ın "siyasal konumu"nun netleşmesi açısından ne kadar olumlu ise, MHP''nin durduğu zemin açısından da o kadar olumsuz. MHP''nin seçim başarısına hangi süreçlerin nasıl etkidiğini bir kez daha anımsatmak gerekiyor. Bunun için de yine geçmişe dönüp 29 Mayıs 1999 tarihli yazımdan bir paragraf aktarmakla yetineceğim:

"Susurluk sendromu. Kimi kesimlerin ''tarihsel bir rövanş olanağı'' olarak gördüğü bu olay, hiç de kurgulanan sonuçlara ulaşmadı. Toplumun neredeyse tamamına yayılan düşsel bir tepkisellik varsayıp daha sonra da kendilerini bu varsayımın gerçekliğine inandıranlar şöyle bir tabloyla karşılaştı: Bu olay, toplumun büyük bölümü açısından ''devlet''e karşı bir tedirginlik ve karşıtlık uyandırmak şöyle dursun, oldukça ''rahatlatıcı'' bir işlev taşıdı. Eylül 1998''de başlayan süreç de bu ''toplumsal bakışı'' haklılaştırdı ve toplumun, ''milli'' kabul ettiği hususlar ile ''devlet''e ilişkin tartışma başlıkları konusunda ne tür bir duyarlık taşıdığını ortaya koydu. Ancak bu olayın daha önemli bir yanı var: Toplumun bu olayla netleşen ''devlet'' tasarımı ''içe dönük'' değil, tam tersine, devletin yapabildikleri (ya da toplumca, yapabildiği varsayılan hususlar) açısından, son derece ''dışa dönük''tür. Diğer deyişle, toplum bu olayla birlikte devletin işlevselliğinden, onun dünyadaki güç merkezlerine benzer bir işlev sergileyebileceğinden emin olmuştur."

MHP seçim başarısının ardındaki dinamikleri "doğru çözümleyemez" ise, onca manevradan sonra kendini başladığı noktada bulabilir.

24 years ago
MHP, merkez sağ, erken seçim
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset