|
Ana çatı bilgisayar

İngilizce kelimelerin pekçoğu, yeni çıkmış, uydurulmuş kelimeler değil. Bunlar zaten İngiliz dilinde olan, kullanılagelen kelimeler.

Geçenlerde oğlum bankamatikler üzerinden işlemlerin nasıl yapıldığını anlatırken ana çatı bilgisayarlardan bahsetti. Ben her ne kadar bu işlemlerin temel mantığını bilsem de "ana çatı bilgisayar"ı bilmiyordum. Bir sözlüğe bakıncaya kadar da ne olduğunu çıkaramadım. Meğer ana çatı "mainframe" demekmiş. Oğlum bu kelimeyi Tübitak''ın gençler için çıkardığı büyüklere de elverişli "Bilgisayarlar" kitabından öğrenmişti. Benim için "ana çatı" nasıl hiçbir şey ifade etmiyor idiyse, onun için de "mainframe" herhangi bir anlama gelmiyordu. Ben artık ana çatı''nın ne olduğunu biliyorum.

Aslında yabancı dil sorunumuz büyük ölçüde ana çatıda yapılan işte gizli. Main "ana", frame ise "çatı" anlamlarına geliyor. Bir bilgisayar terimi olarak mainframe''i Türkçeleştirmek istediğinizde basitçe ana çatı olarak tercüme ediyor ve aynı terimsel karşılığı yüklüyorsunuz. Böylece dilinize yabancı kelime girmemiş oluyor.

Bundan sonra da "Ama efendim, main''in İngilizcede şu anlamı da var, frame''in bu anlamı da var. Şimdi mainframe''e ana çatı deyince tam olmuyor ki, efendim, tam karşılamıyor ki!" diye de söylenip durmazsınız.

Bu tam karşılamama aslında çok bilmiş aydın ukalalığından başka bir şey değildir. Adam alışmış ya İngilizce laflara, şöyle der: "Ne yani, şimdi bilgisayar oturup para sayar gibi bilgileri sayıyor mu?"

Computer, motherboard, memory, output, input, hardware, software, cursor, desktop publishing, printer, scanner.... gibi yüzlerce kelime Türkçe''ye çevrilmemiş olsaydı, bu adamlar oturup şunu söyleyecekti : "Dilcilerimiz uyuyor mu? Neden bu kelimelere karşılık bulmuyorlar?" Allahtan, iş dilcilere kalmıyor, dilini seven bilim adamları kendi alanlarındaki terimleri Türkçeleştiriyorlar... Bu sayede bugün bilgisayar, ana kart, hafıza, girdi, çıktı, donanım, yazılım, imleç, masa üstü yayımcılık, yazıcı, tarayıcı... gibi kelimeler kullanabiliyoruz İngilizcelerinin yerine.

Siz de, tamam artık, oturdu bu Türkçe karşılıklar dilimize, diyecekken, hanımefendi soruyor ağzını yaya yaya: Kompuytürünüzü hangi konfügüreyşında alırdınız? Normal mi? Süper mi"

İngilizce kelimelerin pekçoğu, yeni çıkmış, uydurulmuş kelimeler değil. Bunlar zaten İngiliz dilinde olan, kullanılagelen kelimeler... Ama yeni nesneler, yeni kavramlar bulununca eski kelimeler yeni nesne ve kavramları da karşılama görevini üstleniyorlar.

Chat İngilizce''de basitçe "senli benli sohbet" demek. Bu işi ağ üzerinde yapmaya başlayınca yeni bir kelime uydurmamışlar da eskiden beri var olagelen bir kelimeye yeni bir anlam yüklemişler. Aslında yeni anlam yükledikleri de yok. Adamlar sohbet ediyorlar. Ama chat bize gelince dokunulmaz oluveriyor. Kardeşim gel, açtığın servis sağlayıcıda şuna "sohbet" de, chat room yerine "sohbet odası" de! Olmaz, karşılamıyor ki!

İngilizler yüzyıllardır mail kelimesini kullanıyorlar, posta anlamında. Bilgisayarla ağ üzerinden mektup (belge) alışverişine de elektronic mail''den kısaltıp e-mail demişler. Bu sefer dilciler pek de geç kalmayıp buna bir elmek karşılığı uydurmuş, elektronik mektup''tan kısaltarak. Aydınlarımızda ana dil bilinci yeterince yüksek ya, sanırsınız hemen kullanacaklar.

-Gel Aydıncığım, e-mail yerine elmek kelimesini kullan.

-Yok!

-Niye? Bak kısa ve söylenişi de e-mail''den kolay.

-Bana ne, bana ne! Hem benim aklıma ilmek kelimesini getiriyor. Korkuyorum.

-Korkma Aydıncığım, elmek seni ısırmaz.

-Ama ben İngilizce de biliyom, meyil diycem! Hem İngilizcede meyil ne demek sen biliyon mu?

-Bak Aydıncığım, hep sen ağlıyordun, yabancı sözlerin Türkçesi yok diye. Birileri seni düşünmüş bu kelimeyi yapmış. Yok anlamıydı, yok şekliydi, nazlanıp durma, diyeceksen de!

-Ama meyil daha yaygın, elmek yaygın değil! Kimse bilmiyo!

-Aydıncığım, sen kullanırsan yaygınlaşır, halkımız öğrenir. Hele sen bir kullan..

-Ama bana ne, bana ne! Yenim dar!

-Bana bak! Senin yenin dar benim yerim! Yoksa bu senin Çengelköy bademivari davranışın üzerine birkaç laf ederdim ama, yürü sen ne dersen de

24 yıl önce
Ana çatı bilgisayar
Aksaray’ın örnek valisi ve Aksaray’da unutulmaz iki gün…
Pişti!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…