|
Klâsik Edebiyat Bilgisi-Belâgat

Sözü yerinde/zamanında, doğru ve güzel söylemeyi öğreten belâgat bilimi bizim kültürümüz içinde yüzyıllar boyunca önemli bir bilgi alanı oldu.

İnsanın kendi var oluşunu başka hiçbir şeyle kıyaslanmayacak ölçüde belirlediğini, sınırladığını farkettiği "dil" ile yakın ilişkiler kurması, üzerinde düşünmesi, onunla daha hızlı ve sarsıntısız bildirişim yollarını geliştirebilmesi gerekir. Sonuçta, Saussure''ün teorisine bağlı kalmak üzere "dil" toplumsal olan bildirişim imkânlarının bütününü, "söz" ise onun kişilerce uygulanmasını ifade etmekte olup, bu yüzden "dil" imkânlarımız hep aynı olduğu hâlde her birimiz ayrı ayrı söz gücüne sahip bulunuyoruz. Kimimiz etkileyici, vurucu, tatlı sözlü iken kimimiz kırıcı, bozucu, acı sözlüyüzdür. Aslında kişi eğer acı sözlü olmayı kastedip bunu becerebiliyorsa bu bir dil başarası sayılmalıdır. Ya sözümüzün değerini ölçüp biçemiyorsak? İşte bu kötü! Gelişmiş kültürler kişilerin dil kullanımıyla, yani sözlerinin değeriyle ilgili bir takım kriterler geliştirmişler, bunu bir bilgi alanı hâline getirmişlerdir. Batı''da retorik bizde belâgat kişilerin "söz"lerini doğru ve etkileyici bir bildirişim aracı hâline getirmeyi amaçlamakta, bunun yollarını öğretmektedir. Sözü yerinde/zamanında, doğru ve güzel söylemeyi öğreten belâgat bilimi bizim kültürümüz içinde yüzyıllar boyunca önemli bir bilgi alanı oldu. Ne var ki, 20. yüzyılda belâgat gittikçe daha çok gözden düşen, gittikçe daha çok değersizleştirilen bir bilgi alanı oldu. Var oluşunu "dil"in belirleyip sınırladığı insanın ve insan toplumunun dil karşısında böyle cahilleştirilmesi; dilde doğru-yanlış, güzel-çirkin, açık-müphem olanın anlaşılmaz bir hâl alması; insanların sık sık "maksadını aşan sözler" söyleyip sonra bunlardan dönmesi veya toplum yönetiminin aslında "ne demek olduğu" belli olmayan "söz"lere dayandırılması ancak dil kriterlerinin toplum dışı bırakılmasıyla mümkün olabilmiştir, diye düşünüyorum. O kriterlerin toplamına ise "belâgat" denilmektedir.

Doç. Dr. A. A. Yekta Saraç''ın "Klâsik Edebiyat Bilgisi-Belâgat" isimli eseri bu bağlamda önemli ve etkisi ileride daha çok görülecek bir araştırma olarak yayımlandı bu günlerde (R Yayınları, İstanbul. Tel. 0212. 531 56 29). Gerçi bundan önce de belâgati konu alan kimi kitaplar yayımlanmıştı. Ancak bunların çoğu bilhassa Tanzimat sonrası telif edilen metinlerin günümüz alfabesine veya diline çevrilmesinden ibaretti.

Yekta Saraç, kitabında belâgatin bir bilgi alanı olarak bugün eğitim sistemimizden neredeyse kovulmuş olmasını, belâgat kitaplarının diline, öğretim metoduna, örneklerinin günümüz diline uzak oluşuna bağlıyor. Gerçekten de Saraç''ın kitabında belâgat sadece bir "edebî sanatlar" konusu olarak değil bir "dil" konusu olarak ele alınmış olup örnekler de günümüz Türkçesinden geçmişe doğru bir takvim sırası izlenerek verilmiş. Yazar böylece belâgatin dilin bugünü için de uygulanabilir, fayda veren, dili geliştiren bir bilgi alanı olduğunu göstermek istemiş. Böylece sayın Saraç''ın kendisinden öncekilerin yaptığı gibi, başkalarının kitaplarında nakledilegelen örneklerle de yetinmediği, geniş bir tarama yaptığı, belâgatin günümüz Türkçesine nasıl uygulanabileceği sorunu üzerinde ciddi şekilde kafa yorduğu anlaşılıyor. Eserde Cahit Sıtkı''dan, Behçet Necatigil''den, Necip Fazıl''dan, hatta kimi popüler şarkı sözlerinden örneklere yer verilmiş olması bu bilgi dalının uygulama alanlarını gösterecek, ufkunu açacak bir yaklaşım olmuş. Sayın Saraç, eserinde esas olarak geleneğe yaslandığını ifade etmektedir. Bu elbette anlaşılır, olması gereken bir yaklaşım tarzı. Eğer bu bilim dalı evrenselse ve bunun kriterleri aslında yüzyıllardır bilinmekteyse yeni keşif gayretkeşliğine girmenin ne anlamı olabilir? Sayın Saraç bu işi, gelenek zincirini kırmadan, ama anlaşılmazlık engeline de düşmeden başarmaya çalışıyor. Bu alanda yapılacak çok iş olduğunda eminim. Sonuç olarak, Yekta Saraç''ın yaptığı iş sevinçle ve memnuniyetle karşılanması, tebrik edilmesi gereken yorucu bir emek ürünüdür. Dil''ini sevenler, sözünü yerinde/zamanında, doğru ve güzel söylemek isteyenler artık anlaşılabilir, uygulanabilir bir belâgat kitabına sahipler. Devamının gelmesi dileğiyle.

24 yıl önce
Klâsik Edebiyat Bilgisi-Belâgat
Devir ve ıskat ne demektir, ne kadar şer’idir?
Bir bu eksikti...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!