İslam'da din adamı var mıdır? (3)

04:0019/12/2025, Cuma
G: 19/12/2025, Cuma
Mahmut Ay

Bazen şöyle bir söylemle karşılaşabiliyoruz: “İslam’da din adamı yoktur. Herkes din adamıdır; zira her Müslüman dininin adamı olmak zorundadır.” Bu tarz beylik lafların pratikte hiçbir karşılığı yoktur. Benzer durum başka dinlerde de mevcuttur. Mesela teorik olarak her Yahudi hahamdır. (Bk. F. Kaufmann-J. Eisenberg, “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik”, Din Fenomeni, çev. ve der: Mehmet Aydın, s. 94). Ancak pratikte böyle değildir. Zira dinin de bir bilgi boyutu vardır. Herkes din bilgini olamaz.

Bazen şöyle bir söylemle karşılaşabiliyoruz: “İslam’da din adamı yoktur. Herkes din adamıdır; zira her Müslüman dininin adamı olmak zorundadır.” Bu tarz beylik lafların pratikte hiçbir karşılığı yoktur. Benzer durum başka dinlerde de mevcuttur. Mesela teorik olarak her Yahudi hahamdır. (Bk. F. Kaufmann-J. Eisenberg, “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik”, Din Fenomeni, çev. ve der: Mehmet Aydın, s. 94). Ancak pratikte böyle değildir. Zira dinin de bir bilgi boyutu vardır. Herkes din bilgini olamaz. Ayrıca cemaatin manevî motivasyonunu canlı tutma, mabet ve ritüel organizasyonu anlamında din hizmetleri kolay şeyler değildir. Hem kabiliyetli olmayı hem de vakit ayırmayı gerektirmesi sebebiyle bunları herkes yapamaz. İslam’da da durum aynıdır. “İslam’da din adamı yoktur.” sözü, “İslam’da din âliminin hiçbir otoritesi yoktur.” ya da “İslam’da din hizmetlerini yerine getiren bir zümreye ihtiyaç yoktur.” anlamında söyleniyorsa, bu sözün naslarda ve vâkıada bir karşılığı yoktur.

Dinlerin genel özelliklerinin ve özellikle din kurucularına yüklenen niteliklerin, din adamlarının niteliklerini ve konumunu da şekillendirdiği söylenebilir. Mesela Yahudilik, bir ırk dinidir. Yahudilerin gözünde Hz. Musa ve Hz. Harun, din büyüğünden ziyade Yahudi milletinin uluları gibidir. Yahudilikte özel bir din adamı sınıfı olan “kohen” olabilmek için Hz. Harun’un soyundan gelmek gerekir. Hristiyanlıkta Hz. İsa, aşırı yüceltilmiş ve tanrılaştırılmıştır. Benzer şekilde Hristiyan din adamlarına da aşırı bir yetki ve otorite verilmiştir. İslam’da ise Hz. Muhammed (sav) hem beşer-kul hem de peygamberdir. Onun bu dengeli vasıfları İslam’da “âlim, fakîh, hoca, müftü, ârif, şeyh, mürşit vs.” olarak anılan din adamının konumunu da şekillendirmiştir. Onlara oldukça saygın ve itibarlı bir konum verilirken imtiyazlı bir konum ve aşırı yetkiler verilmemiştir.

Her sahanın uzmanları vardır. Dinler de şu iki yönüyle uzmanlık ister: Bilgi sahibi olma ve ibadetleri/âyinleri yönetme. Bu iki konuda uzmanlaşmış insanlar, doğal olarak bulundukları toplulukların dinî liderleridir. Bu anlamıyla “İslam’da din adamı vardır.” denilebilir. Türkçe ve Arapça kadim dinî kitaplarda “din adamı/raculü’d-dîn” tabiri yoktur. Türkçemizde “Din adamı” tabiri, modern bir tabirdir. Muhtemelen Batı dillerindeki “clergy”nin karşılığı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu da bir ihtiyacın neticesinde ortaya çıkmış olmalıdır. Bazen bu tür genel ve kapsayıcı tabirler kullanmaya mecbur kalıyoruz. Mesela tüm dünyada insanların ibadet için inşa ettikleri kilise, sinagog, tapınak gibi mekânlar vardır. Bunlara “mabet” diyoruz. Müslümanların da ibadetlerini yerine getirdikleri mekân olan camileri de “mabet” kavramının kapsamında değerlendirebiliriz. “Mabet” kavramı, tüm dinlerde insanların ibadet ettikleri mekânı ifade ettiği gibi Müslümanların ibadet ettikleri mekânı da kapsayabilir. Benzer şekilde tüm dinlerde mabetlerde görev yapan, ritüelleri yöneten, yeterli bir dinî bilgiye sahip olan ve toplumda dinî lider olarak görülen kimselere “din adamı” denilebileceği gibi bu manada Müslümanlar içinde de “din adamları”ndan söz edilebilir. Ancak nasıl ki her dinin mabedi ve oradaki ibadet şekilleri birbirinden farklı ise her dinde din adamlarının vazifesi, rolü ve etkinliği de farklıdır. Şu hâlde “İslam’da din adamı vardır ama diğer dinlerdekine benzemez; kendine mahsus özellikleri vardır.” demek en makul açıklama olsa gerektir. Dolayısıyla “Bizim din adamlarımız diğer dinlerdeki din adamları gibi değildir. Aralarında şu farklar var.” denilebilir. Ancak “İslam’da din adamı yoktur.” sözünün ne teorik ne de pratik açıdan bir karşılığı vardır.

Toplumları yönlendirenler, liderlerdir. Dindar toplumların inşası ve doğru bir şekilde yönlendirilmesi için lider vasıflı din adamlarına ihtiyaç vardır. Bir yerde dindarlığı güçlü bir toplum varsa orada mutlaka güçlü din adamları vardır. Müslümanların bugün en çok ihtiyaç duydukları, eksikliğini en fazla çektikleri şey; yüksek ahlâklı, derin bilgili, geniş ufuklu ve lider vasıflı din âlimleridir. Dolayısıyla Müslümanların en öncelikli vazifesi, bu vasıfları haiz âlim ve ârifleri yetiştirmektir. Bazı Müslümanlar tarafından iyi niyetli olarak kullanılan “İslam’da din adamı yoktur.” söylemi, dolaylı olarak da olsa adına ister âlim ister ârif, ister fakîh ister şeyh denilsin, Müslüman din adamlarının konumuna ve saygınlığına zarar vermektedir. Bu durum da kurumsal dindarlığın zayıflamasına ve sekülerleşmenin yaygınlaşmasına neden olacaktır.

Konuyla alakalı önceki yazılarımızı da kapsayacak şekilde şöyle bir özet yapabiliriz:

1. “İslam’da rahbâniyet (ruhbanlık) yoktur.” sözü, lafzen hadis olmamakla birlikte benzer manaya gelen hadisler olduğu için manen hadis sayılabilir. Ancak hadis-i şeriflerde zikri geçen “rahbâniyet” din adamlarının otoritesi anlamında değil, dünyadan el etek çekip evlenmemek ve toplumdan tamamen uzak bir hayat yaşamak anlamında kullanılmıştır.

2. “İslam’da rahbâniyet (ruhbanlık) yoktur.” sözünün “İslam’da din adamı yoktur; İslam’da din adamı sınıfı ve otoritesi yoktur.” manasında kullanılması modern dönemde ortaya çıkmıştır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla bu anlamıyla ilk kullanan Elmalılı Hamdi Efendi olmuştur.

3. “İslam’da din adamı/ruhban sınıfı yoktur.” söyleminin yoğunlaştığı dönemlere bakıldığında, bunların sekülerleşme taleplerinin arttığı zamanlara denk geldiği görülecektir.

4. “İslam’da din adamı yoktur.” söylemi, din adamlarının etkinliğini ve itibarını zayıflatır ve böylece kurumsal dindarlığı zedeler. Bu sebeple sekülerleşmeye dolaylı bir katkı sunar.

5. Hoca, şeyh, âlim, müftü, vaiz, imam vs. gibi vasıfları kullanan bazı kimselerin yaptıkları büyük hatalar karşısında “İslam’da din adamı yoktur.” söylemine sarılmak doğru değildir. Her sahanın sahtekârları olduğu gibi din sahasının da sahtekârları olabilir. Bunlar hakkında uyarı yapılırken İslam’da “âlim, ârif, şeyh, hoca vs.” gibi kavramların kirlenmemesine özen gösterilmelidir. Tıpkı yalancı peygamberler hakkında konuşurken “İslam’da peygamber yoktur.” demediğimiz gibi dini menfaatleri uğrunda kullanan sahtekârlar hakkında konuşurken “İslam’da din adamı yoktur.” demek doğru değildir.

6. Din sahası, bilgi ve ibadetlerin yönetilmesi boyutlarıyla uzmanlaşmayı gerektirir. Bu sahada uzmanlaşanlara “din adamı” denir. Bu anlamıyla “İslam’da din adamı vardır.” denilebilir.

7. Her dinin kendine mahsus özellikleri olduğu gibi her dinde din adamlarının yeri, etkinliği ve otoritesi de farklılık gösterir. Dolayısıyla “İslam’da din adamı vardır.” demek, “Aynen Hristiyanlıktaki gibi vardır.” anlamına gelmez. “Kendine özgü vasıflarıyla ve İslam’ın belirlediği ölçüler dahilinde İslam’da din adamı vardır.” denilebilir.

8. Dindar toplumları, liderlik vasfına sahip güçlü din adamları inşa edebilir. Şu hâlde dindarlaşma talebi olan Müslümanların, her şeyden evvel lider vasıflı, yüksek ahlâklı, geniş ufuklu ve derin bilgili din adamları yetiştirmek için gayret sarf etmeleri gerekir.


#aktüel
#hayat
#din
#mahmut ay