Deprem yalanları üzerinden siyaset yapmak…

04:0021/02/2023, Salı
G: 21/02/2023, Salı
Mehmet Metiner

Depremin ilk günü Adıyaman’a ulaşmak için can havliyle yola çıkmıştık DEMBİR-DER Genel Başkan Yardımcımız değerli hukukçu Ebubekir Elmalı’yla.O gün akşama doğru Nurdağı ilçesinde karşılaştığımız manzarayı unutamam. Sonra Türkoğlu ilçesinden geçerken gördüklerimiz alelade bir depremle değil, bir küçük kıyametle karşı karşıya olduğumuzu göstermişti bize.Adıyaman merkezinde karşılaştığım tablo, bu küçük kıyametin devasa boyutu niteliğindeydi. O güzelim şehir yerle yeksan olmuştu. Asıl kıyamet, sayısız

Depremin ilk günü Adıyaman’a ulaşmak için can havliyle yola çıkmıştık DEMBİR-DER Genel Başkan Yardımcımız değerli hukukçu Ebubekir Elmalı’yla.

O gün akşama doğru Nurdağı ilçesinde karşılaştığımız manzarayı unutamam. Sonra Türkoğlu ilçesinden geçerken gördüklerimiz alelade bir depremle değil, bir küçük kıyametle karşı karşıya olduğumuzu göstermişti bize.

Adıyaman merkezinde karşılaştığım tablo, bu küçük kıyametin devasa boyutu niteliğindeydi. O güzelim şehir yerle yeksan olmuştu. Asıl kıyamet, sayısız dostumuzun can kaybıyla alakalıydı. Her duyduğumuz haberle birlikte yüreğimizin bir yanı çöküyordu adeta.

Sadece şehir merkezimizde değil, ilçe ve köylerimizde de ölüm kol geziyordu. Her ailenin nasibine düşen ölümle Adıyaman’ımız adeta “ölüler şehri”ne dönüşmüştü. Topyekun bir yıkım ve hiç kimsenin bir diğerinin yardımına koşamadığı, herkesin yalnızca kendi canının derdine düştüğü bir küçük kıyamet hali Adıyaman’ımızı Acıyaman’a dönüştürmüştü.

O korkunç depremi yaşayanların travmasına eklenen ölümlerin ruhlarda ve yüreklerde açtığı derin yarık, tarifsiz bir acıyla sarmalanarak büyümüştü. İlk şoku atlatanların önünde şimdi devasa bir belirsizlik oluşmuştu: Şimdi ne olacaktı? Ne zaman biteceği belli olmayan bir tür muhacirlik dönemi başlamıştı. Başka yerlere göçüp gidenlerden tutunuz da artık başını sokacağı bir evi olmayan on binlerce insanın evvela bir çadır da olsa başını sokabileceği bir yer bulma telaşı, hicretin dramatik boyutunu oluşturuyordu. İnsanın kendi şehrinde bir tür muhacir olarak yaşamasının nasıl bir duygu olduğunu bir gün yaşayanlar yaşadıklarını kaleme aldıklarında öğreneceğiz elbette. Bir de başka yerlere kendilerini can havliyle atanların gittikleri yerlerde yaşadıklarını tabii.

Bizimkisi dışarıdan bir bakış. Biz bile gördüğümüz acı karşısında çöküyorsak, o acıyı iliklerine kadar yaşayanlar kim bilir nasıl bir çöküntü içindedirler. O yüzden yürekten sarıp sarmalamanın önemi büyük. Birbirimize her anlamda sarılarak birbirimizi ayağa kaldırmamızın önemi büyük. Milletimizin manevi moral değerleri, bunu sağlamaya fazlasıyla elverişli. Yeter ki bu acılı günlerde acıyı dindirecek söz ve davranışlar sergilenebilsin. Yarayı kaşıyacak ve acıyı derinleştirecek söz ve davranışlardan kaçınılsın. O yüzden diyoruz ki gün acı üzerinden siyaset yapma günü değil. Acısı olan diyebilir. Bazen öfkesini kırıcı şekilde de dışa vurabilir. Ama siyasetçilerin bu acıdan ve öfkeden yararlanmaya kalkışması, hele de yalanlar üzerinden yarayı kanatmaya çalışması doğru değil. Büyük siyasetçiler muhalefetlerini böyle zamanlarda gösterirler ancak. Yarayı enfekte ederek, en fenası yalanlarla derinleştirerek siyaset yapanların küçüklükleri, ülkeye büyük kayıplar verir. Yarayı sarıp sarmalayan, acının yol açtığı öfkeyi dindirerek çözüme katkı sunan siyasetçilerin büyüklükleri ise kendileriyle birlikte ülkeye de kazandıran bir anlayışa dönüşür.

Yalana tenezzül edenlerin siyaseti, en başta kendilerini küçültür.

Depremin yaralarını sarmaya çalıştığımız günlerde ortaya atılan yalanların haddi hesabı yok. Asıl büyük yalanlara eşlik eden artçı yalanların haddi hesabı yok. Bir yalan üretim merkezi depremle birlikte harekete geçirildi.

O kadar çok yalan tedavüle sokuldu ki o yalanlarla baş etmek mümkün değil. Yalanın ne yazık ki bu tür psikolojik ortamlarda alıcısı olabiliyor. İşiniz yoksa bir de bununla uğraşıp durun.

Bu yalanların her birine ayrı ayrı değinmek bu yazının konusu değil elbette.

Sadece insanlık adına fazlasıyla utanç verici olan bir yalana değinmek istiyorum.

Adıyaman’a şöyle bir uğrayıp geçen bir siyasinin televizyon ekranında sarf ettiği şu sözlere bakalım: “Enkazın altında AK Partililer varsa gereken yapıldı. Garibanlar için bir şey yapılmadı. Garibanlar öldü.”

Muhalif bir parti genel başkanının, üstelik düne kadar Erdoğan’ın dizinin dibinden ayrılmayan bir siyasetçinin “Halk böyle diyor” diyerek gerçekle ilgisi olmayan bir iddia üzerinden siyaset yapması sizce de üzücü değil midir?

O genel başkana kendi partilileri söylemediyse biz diyelim o vakit: AK Parti’nin Adıyaman Milletvekili Yakup Taş 28 kişilik ailesiyle birlikte enkazın altında can verdi. AK Partili aidiyetleriyle temayüz etmiş olan isimlerin pek çoğu enkazdan kurtarılamadı. Adıyaman’ın AK Partili belediye başkanı sevgili kardeşim Süleyman Kılınç’ın yaklaşık 300 akrabası yaşamını yitirdi. Buna benzer sayısız örnekler vermek mümkün ama gereksiz.

Eğer bu iddia doğru olmuş olsaydı enkazın altından devletin büyün imkânları seferber edilerek evvela AK Partili vekilin kurtarılması gerekmez miydi? Buna cevap vermek bile böylesi bir günde ayıp iken bunu dillendirmek ayıpların en büyüğü olmaz mı?

Bir genel başkanın velev ki öfkeli bir vatandaştan böyle bir şey duymuş olsa bile bunu dile getirmekten kaçınması, hatta bu tür iddiaları dile getirmenin yanlış olduğunu söylemesi gerekmez mi?

Muhaliflik adına siyasetin düşürüldüğü bu durum hakikaten içler acısıdır.

“Ben sahada hiç AK Partili görmedim” diyen o siyasiye bilmem ki ne demeli! Hepimiz her yerdeyiz ama gün siyaset yapma günü değil. Ne yani AK Partililer parti flamalarıyla ve rozetleriyle mi dolaşsınlar?

Sen aklımıza mukayyet ol Yârabbi!

Birkaç saatliğine uğradığın bir şehirde o veya bu partilileri sahada görmediğini söylemenin ne gereği var?

Adıyaman’da depremin ilk gününden itibaren iki değerli bakanımız, merkezde koordinatör valimiz, ilçelerimizde koordinatör vali ve kaymakamlarımız, Türkiye’nin her yerinden kalkıp gelen AK Partili belediyelerimiz, milletvekillerimiz ve ülkenin dört bir yanından koşup gelen AK Parti teşkilatları gece gündüz demeden çalışıyorlar.

AK Partili bakanlarımızın, milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın ve teşkilat mensuplarımızın hiçbirinin üstünde AK Parti rozeti yok. Ve hiçbiri hiçbir şekilde siyaset yapmayı aklının ucundan dahi geçirmiyor.

Diyeceğim o ki, ben de sahadayım, en ücra dağ köylerimize kadar gittim, halkın kahir ekseriyetinden “AK Partilileri kurtardılar, garibanları ölüme terk ettiler” şeklinde bir laf hiç duymadım.

Siyasetini yalan üzerine kuranların akıbeti hayrolmaz.

Bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyorum: Gün, siyaset yapma günü değildir. Hele de bu şekilde yapma günü hiç değildir. İlla da siyaset yapılacaksa, o vakit yalana tenezzül etmeden yapılmalı ki siyasetin de siyasetçinin de itibarı yerle yeksan olmasın.

ÇADIRKENTİMİZ FAALİYETE GEÇTİ

Adıyaman merkezde kurduğumuz modern çadırkent faaliyete geçti.

700 kişilik çadırkentimizde yok yok. Tuvalet, banyo, çamaşırhane, kadın ve erkekler için mescit, üç öğün yemek, 30 yataklı sahra hastanemiz vs… İnşallah bir de çocuk oyun alanımız olacak…

Demokrasi ve Birlik Derneği’mizin (DEMBİR-DER) öncülüğünde kurulan çadırkentimize ASL inşaat firmasının sahibi, eski milletvekili arkadaşım, hayırsever işadamı Abdülkadir Kart sağ olsun maddi anlamda her türlü katkıyı sağladı. Niğde Belediye Başkanımız Emrah Özdemir seyyar tuvalet, banyo ve çamaşırhane ihtiyacını karşıladı. Çocuklarımız için gerekli olan oyun parkını da kısa sürede bitirmiş olacaklar.

Adını Sevcan Hastanesi olarak koyduğumuz Sahra hastanemiz için gerekli tüm imkânları Sağlık Bakanlığımıza bağlı UMKE sağladı. Ayrıca İstanbul’dan ilk gün gelen gönüllü hemşire ve doktorlarımız o zor koşullarda fedakârca hizmet verdi. Vermeye devam ediyorlar.

Burak-Burcu Aydın kardeşlerin sahibi olduğu BRC organizasyon, olağanüstü bir çalışmayla, her görenin takdirle karşıladığı gerçekten de numune niteliğindeki çadırkentimizi Adıyaman’ımızın hizmetine sundu.

Başta değerli işadamı Abdülkadir Kart olmak üzere Niğde Belediye Başkanımız Emrah Özdemir’e, Sağlık Bakanlığımıza, BRC organizasyona, yerin tahsisinin dışında her talebimize anında olumlu yanıt veren Koordinatör Valimiz Tuncay Sonel’e ve Belediye Başkanımız Süleyman Kılınç’a, bu hizmetin her aşamasında olağanüstü fedakârlıklar yapan DEMBİR-DER’ genel başkan yardımcıları Av. Ebubekir Elmalı ve Ekrem Karademir ile Av. Zahit Tırkız’a Adıyaman halkı adına en kalbi teşekkürlerimi sunarım.

Yeri gelmişken belirteyim: Biz bu çadırkent projesini bir aylık süre için tasarlamıştık. Lakin sahada gördüğümüz manzara bu kararımızı değiştirdi. Süreç normale dönünceye kadar biz DEMBİR-DER olarak çadırkentimizi sürdürme kararı aldık. Bu çerçevede bize tahsis edilen geniş alanı inşallah başka projelerle de çeşitlendirip burayı bir yaşam kampüsüne dönüştürmek niyetindeyiz. Bu konuda katkı sunacak hayırsever işadamlarımızla istişareye ve yardımlaşmaya hazırız.

Biz birlikte güçlüyüz.

Biz birbirimiz için varız.

Ve biz birlikte Türkiye’yiz.

Haydi Bismillah!

#Deprem
#Dezenformasyon
#DEMBİR-DER
#Mehmet Metiner