|
Arakan/Rohang Ve Hint Müslümanlığı-2

Hint altkıtasının İslam dünyasındaki yeri ve etkisi sadece bunlarla sınırlı olmayıp, buradan yetişen ulemâ ve meşayih İslam dünyasının birçok noktasında etkin olmuşlardır. Ticari alanda da aynı durum sözkonusu olmuştur. Yemen ve Umman başta olmak üzere Arap yarımadasının Hindistan''la olan ticari ilişkileri bu alakayı çok gerilere götürmektedir. Baharat yolu bunun en önemli bağı olmuş asırlarca Ortadoğu ve Ön Asya''ya baharat Hindistan''dan gelmiş, sadece baharatı ile değil Hint kumaşı da aynı şekilde günümüze değin şöhret bulmuş, deyimlere konu olmuştur.

Önceden de belirttiğimiz gibi Hindistan''ın Keşmir ve Haydarâbad başta olmak üzere çeşitli eyaletlerinde, 60 küsur yıldır Myanmar/Birmanya''nın Arakan ve Kachin eyaletlerinde Müslümanların karşılaştığı büyük sorunlar, katliam sürgün vb. trajedilerin asıl kaynağı Hint altkıtasının İngiliz sömürgeciliği döneminde yaşadığı serüven ve İkinci Cihan Harbi akabinde parçalanmasıdır.

Oysaki, Hindistan Gaznelilerden başlayarak sömürgecilik dönemlerine kadar ekseriyetle Müslümanların idaresinde hakimiyetinde olagelmiştir. Hindistan''ın neredeyse her eyaletinde Müslüman racalar bulunmaktaydı. Delhi''deki Müslüman-Türk hanedanı ile daha sonraki Timurlu-Babür hanedanı merkezi olarak da güçlü hanedanlıklar mahiyetindeHindistan''ın büyük bölümünü ellerinde tutmuşlardır. İngilizlerin kanlı sömürgecilk dönemlerinde bile yerel idareciler yine büyük oranda Müslümanlardan oluşmuştu. Asırlarca Hindistan''da yönetim geleneği Müslümanların elinde olagelmiştir. Müslümanlar bu dönemde dahi bir şekilde hakim unsur olma konumlarını sürdürmüşlerdir.

Bu yüzden, bağımsızlık hareketleri sözkonusu olduğunda Müslümanların ileri gelenlerinin büyük çoğunluğu eyaletlerden oluşan tek bir merkezi idareden yana olmuşlardır. Mevlâna Ebu''l-Kelâm Azad, Sanaullah-ı Armitsârî, Muhammed Ali Panipetî, Ebu''l-A''la El-Mevdûdî gibi İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi içinde olup, bu yolda hapislere maruz kalan şahsiyetler bölünmeye karşı çıkmışlardır.Ancak Muhammed İkbâl''in hayalleri, Muhammed Ali Cinnah''ın ihtiras ve kaprisleri Hint altkıtasını parçalanmaya götürdü. Halbuki, öteden beri Müslümanlarla yakın ilişki içinde olup, Müslümanlara çocukluğundan beri sempati duyan Mahatma Gandhi, parçalanmaya karşı çıkıp, Müslümanların oluşturulacak yeni idaredeki ağırlığını kabul etmekteydi. Nitekim Mahatma Gandhi''nin oğullarından biri de Müslüman olmuştu. İsmailî kökenli bir aileden gelen M. Ali Cinnah ise , Muhammed İkbâl''in hayalleri paralelinde Kuzeybatı ve kuzeydoğu Hindistan''da Müslümanların mutlaka ayrı bir bağımsız devlete sahip olmasını savunup öngörmekteydi. 1940 yılında Lahor''da bir kongre toplayan Cinnah bağımsız ayrı bir devlet kurmayı kararlaştırır. Buna karşın Mevlâna Ebu''l-Kelâm Azad, Nehru ile birlikte ayrı bir kongre tertip eder ve birleşik Hindistan''ı savunur. Mahatma Gandhi bir Hindu milliyetçisi tarafından öldürülür. 14 Ağustos 1947''de ise, Pakistan adı ile ayrı bir devlet kurulur. Pakistan Batı ve Doğu Pakistan olmak üzere iki ana bölgeden oluşmaktaydı. Bu iki bölge birbirinden uzak olup, aralarında yine Hindistan toprakları yer almaktaydı. Yeni kurulan Pakistan Batı Pencab, Belucistan, Azad Keşmir, Sind, Güney Peştun bölgeleri ile Batı Bengal eyaletini kapsamaktaydı. Batı Bengal eyaleti Doğu Pakistan topraklarını teşkil ediyordu. Pakistan 1947''de kurulmasına karşın 1956''ya kadar İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth Of Nations) üyesi olarak İngiliz dominyonunda kaldı. Pakistan''ın kuruluşu ile Müslümanlarla Hindular arasında mübadele, sürgün, savaş ve katliamların ardı arkası kesilmedi.Daha ilk etapta 12 milyon insan yer değiştirdi. Buna rağmen bir hayli Müslüman nüfus Hindistan tarafında kaldı. Deobend, Bombay, Kalküta, Bhopal, Caypur, Gaziabad, , Gücerât, Panipet, Haydarâbâd, Eski Delhi, Feridabad, Ahmedabad, Azimabad, Devletabad, Muradabad, Srinagar, Ayodha, Amritsar, Turpüşt, Keşmir, Sirhind, ,Agra, Binares, Sultanpur, Leknev (Lucknow), Bihar, Saidpur gibi ekseri nüfusu Müslüman olan bölgeler ve çok önemli ilim, kültür ve medeniyet merkezleri Hindistan''ın elinde kaldı.

Yanısıra, 1947''deki ilk savaştan başlayarak Keşmir sorunu yüzünden Pakistan Ve Hindistan arasında birkaç kez büyük savaşlar vuku buldu. Burada da en büyük kaybı Müslümanlar verdi. Keşmir Hindistan egemenliğinde kaldığı gibi, Pakistan''la olan husumet yüzünden Keşmir''deki Müslümanlara yönelik zulüm ve baskılar halen de süregelmektedir. Pakistan''ın kuruluşu bu devletin topraklarında yaşayan Müslümanlara da huzur getirmedi.Aşırı nüfus yoğunluğunun da etkisiyle açlık ve sefalet bu insanların peşini bırakmadı. Pakistan''da 1956''da General Eyüp Han''ın gerçekleştirdiği askeri darbeden beri askeri müdahaleler ve darbeler eksik olmadı.Eyüp Han, General Yahya Han, General Ziyau''l-Hakk, General Pervez Müşerref darbeleri neredeyse birbirini izledi. 1947, 1965 ve 1971''deki Keşmir sorunu merkezli Hindistan-Pakistan savaşları hem Pakistan''a hem de tüm Hint kıtası Müslümanlarına zararın ötesinde bir şey getirmedi.

Özellikle, Doğu Pakistan''ın 1971 sonundaki savaşın akabinde Muciburrahman''ın liderliğinde Bengladeş adı ile ayrı, bağımsız bir devlete dönüşmesi yine Hint Müslümanlarının bir kez daha bölünmesine yol açtı. Muciburrahman ve diğer ayrılıkçı Bengladeşlilerin en önemli argümanı Bengladeş''in çok zengin tabii vs. sahip olduğu ve bunun Batı Pakistan, Ravalpindi yönetimince sömürüldüğü yönündeydi. Bengal ulusunun Pencab ve Sindliler tarafından baskı altına alındığına dair söylemler yaygınlaştırılmıştı.Oysaki, Bengladeş''in kuruluşundan bu yana askeri darbeler eksik olmadığı gibi, bağımsızlık, yeni ulus Bengladeş''te hiçbir açlık ve sefalet sorununu çözemedi. Bengladeş çok fakir, güçsüz ve zayıf bir devlet olarak.kendi nüfusunun çoğunu bile besleyip koruyamayacak hale geldi.

Pakistan 1947''de Müslümanlık kimliği üzerinden, bu gerekçe ile kurulmuş olmasına karşın, gerek Pakistan''da gerekse bugün Bengladeş''te dindar Müslümanlara yönelik baskılar eksik olmuyor. Pakistan İslam Cumhuriyeti adını taşımasına karşın Dindar İslami gruplar, sürekli baskılara, hapislere maruz kaldı. Son dönemlerde Afganistan''daki Taliban ve El-Kâide terörü bahane edilerek, bölge Müslümanlığının, ülkede Dini hayatın en temel can damarı olan Deobend ve Birelvi medreseleri ile Nakşibendî-Müceddidî dergâhları/zâviyeleri kapatılmak istenmekte, hatta zaman zaman bu medrese ve mescidlere ölümle sonuçlanan askeri operasyonlar dahi düzenlenmektedir. Bengladeş''te ise son yıllarda 28 Şubat süreci benzeri dindarlık karşıtı bir süreç yaşanmaktadır.

Kırk yıldır Arakan''daki,Rohingya''daki Müslümanlar,Bengladeş''e komşu olmalarına karşın bu komşuluğun rahatlatıcı, acıları bir nebze olsun dindiren,etkisi görülmedi.En temel insani sorunlarının çözümünde bir katkısını görmedi. Myanmar/birmanya-Arakan''dan Bengladeş''e sığınan Müslümanların büyük bölümü bu yüzden üçüncü ülkelere göç etmeyi tercih ettiler.

Bu durumda, neticede, şu soruyu sormadan edemiyoruz. Madem Müslümanlığa faydanız dokunmayacaktı, Dindarlara, Müslümanlığa, bahane ne olursa olsun, bu kadar baskı yapacak kadar Müslümanlık sizin için önemli değilse, neden Müslümanlık gerekçesiyle Hindu kardeşlerinizden ayrılıp, Hindistan''ı, dahası Hint Müslümanlığını parçaladınız.?

12 yıl önce
Arakan/Rohang Ve Hint Müslümanlığı-2
Bunlardan bir cacık olmuyor…
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!