Kemal Derviş"i neden Başbakan yapmıyoruz!

00:002/03/2001, Cuma
G: 11/09/2019, Çarşamba
Mustafa Karaalioğlu

Dün, öğle saatlerinde karanlık ufkumuzda bir güneş gibi parlayan, "Ekonomi Mesihi, büyük kurtarıcı, Kemal Derviş"in gelişi üzerine ortaya çıkan "umut külliyatı", zaten pek normal işlemeyen zihinlerimizi iyice allak bullak ediyor. Bugüne kadar hiçbir bürokratik atamada yaşanmayan CV deklarasyonu, hiçbir tayinde görülmeyen alkış Kemal Derviş için yapılıyor. Daha gelmeden görevlerden görev beğendirilemiyor, uçağının tekerlekleri havaalanının pistine değmeden Merkez Bankası''nın tamamen özerkleştirilmesi

Dün, öğle saatlerinde karanlık ufkumuzda bir güneş gibi parlayan, "Ekonomi Mesihi, büyük kurtarıcı, Kemal Derviş"in gelişi üzerine ortaya çıkan "umut külliyatı", zaten pek normal işlemeyen zihinlerimizi iyice allak bullak ediyor. Bugüne kadar hiçbir bürokratik atamada yaşanmayan CV deklarasyonu, hiçbir tayinde görülmeyen alkış Kemal Derviş için yapılıyor. Daha gelmeden görevlerden görev beğendirilemiyor, uçağının tekerlekleri havaalanının pistine değmeden Merkez Bankası''nın tamamen özerkleştirilmesi için yasa tasarısı hazırlıkları başlıyor.

Gelen kişinin sıradan bir bürokrat adayı olması mümkün değildir!

Merhum Özal''ın ABD''den getirttiği uzmanlar ki hepsi birer "prens"ti, bu kadar alkışlanmamış, böylesine pohpohlanmamışlardı. Demek ki Kemal Bey, Derviş olmadığı gibi prens falan da değil, basbayağı Padişah olacak. Valilik tecrübesi kazanmak için uzak vilayetlerden birinde görevlendirilen veliaht prensmiş de Türkiye''nin haberi yokmuş. Zaten, "büyük kurtarıcı" için zamanında rahmetli Özal bile, "Gel Türkiye''ye solun başına geç. Sana karşı seçim kaybetmeye razıyım" demiş. Evet, gazeteler böyle yazıyor. Bu ülkede bir insan için bundan daha büyük bir referans bundan daha güvenilir bir kefalet olur mu?

Demek oluyor ki Kemal Bey, sadece dünya çapında bir ekonomist değil, "rahmetli"den bile büyük adammış!

Şu ülkeye bakın ki, Dünya Bankası-IMF ortak yapımı bir ekonomik istikrar programı ile 2 yıldan beri kemer sıktıktan ve tam huzura çıkacağını umduğu sırada; bir gecede yüzde 40 fakirleştikten sonra bile ellerini kavuşturup, boynunu Dünya Bankası''ndan gelecek kurtarıcıya uzatabiliyor. Bırakın, bankanın 26 adet başkan yardımcısından biri olan Kemal Derviş''i, hepsi birden gelse ne olacak? Türkiye''nin sorununun bir-iki bürokrat değil; KİT''leri özelleştirecek, kamu bankalarını yılmadan satacak, oy hesabına takılmadan kamu reformu yapacak bir siyasi irade ve bu iradeyi rahat bırakacak asker-sivil bürokrat yapı olduğunu, değil Dünya Bankası dünyanın bütün bankaları bilmiyor mu?

Hal böyleyken Türkiye''yi, 12 Mart rejiminin utanç modellerine, "harika çocuk" günlerine döndürmenin anlamı nedir?

Yoksa, bu anlam birkaç aydır karanlık kulis mekanlarından dillendirilen ülkenin gerçekten bir "teknokratlar kabinesi"ne, daha doğrusu bir ara rejim hükümetine gitmekte olduğu iddiasında mı gizlidir?

Bu soruları cevaplayabilmek için, Türkiye''yi batağa sürükleyen ve politikalarına bizden başka kimsenin inanmadığı Dünya Bankası - IMF ikilisinin, "Merkez Bankası Başkanı değil, ekonomiden sorumlu bakan yapın" diyebilme küstahlığının temeline inmek lazımdır.

Bu geliş belki de, Robert Kaplan''ın 27 Şubat''ta (tarihe dikkat) New York Times''ta yayınlanan yazısının şu paragrafına tekabül etmektedir: "Bush yönetimi, ekonomik bunalımdaki ülkelere destek çıkmayacağını açıkladı. Ama söz konusu Türkiye olduğunda, son mali krizin jeopolitik kriz boyutuna ulaşmaması için, Türk siyasi sisteminin modernleşmesini himayesi altına almaktan başka çaresi olmadığını anlamak durumunda kalabilir."

Temelinde sıcak ya da kaydi para hareketi bulunan ve belirtileri döviz, faiz ve gecelik faiz enstrümanlarıyla tahakkuk eden bütün ekonomik krizlerde olduğu gibi, 19 Şubat''ta yaşanan krizde de; sadece rantın nereye kaydığını değil, siyasetin mağmasında hangi fizyolojik hareketlenmelerin olduğunu tesbit etmek de zordur. Eğer istikrar denilen şey gidip de bir bürokratın varlığına bağlanmışsa, istikrarı korumak da o bürokratı kollamak ve geliştirmekle mümkün olabilir demektir. Bu krizin, "aylardır konuşulan hükümet senaryolarının ardında ve yaklaşan DSP Kongresi''nin önünde" ifade ettiği politik değeri düşünerek anlamaya çalışamazsak bile, yaşayarak öğreneceğiz. Pek yakında...