Yunus Emre Enstitüsü’nün çalışmaları

04:0021/06/2015, Pazar
G: 13/09/2019, Cuma
Ömer Lekesiz

Yunus Emre Enstitüsü'nün, dünyanın önemli kentlerindeki merkezleri aracılığıyla Türk dili, kültürü ve sanatını sınır ötesine taşımak için önemli çalışmalar yürüttüğü malumdur.Geleneksel, modern sanat atölyeleriyle, sergi alanlarıyla da tahkim edilmiş bulunan 38 merkezde, 2009-2014 yılları arasında 25.625 öğrencinin Türkçe kurslarına katılışı, dil öğretiminin Enstitü'nün genel faaliyeti içinde ağırlığını göstermeye yetiyor.Nitekim, bu ağırlığı somutlaştıran bir faaliyet olarak Enstitü, geçen hafta

Yunus Emre Enstitüsü'nün, dünyanın önemli kentlerindeki merkezleri aracılığıyla Türk dili, kültürü ve sanatını sınır ötesine taşımak için önemli çalışmalar yürüttüğü malumdur.

Geleneksel, modern sanat atölyeleriyle, sergi alanlarıyla da tahkim edilmiş bulunan 38 merkezde, 2009-2014 yılları arasında 25.625 öğrencinin Türkçe kurslarına katılışı, dil öğretiminin Enstitü'nün genel faaliyeti içinde ağırlığını göstermeye yetiyor.

Nitekim, bu ağırlığı somutlaştıran bir faaliyet olarak Enstitü, geçen hafta Belgrad'ta “Türkçe okutmanları Hizmetiçi Eğitim Programı”nı gerçekleştirdi; benimde dahil olduğum yazar ve akademisyenlerden oluşan bir grup da medeniyet, estetik, sanat, şiir, roman ve dil öğretme teknikleri konusunda okutmanlara yönelik konuşmalar yaptılar.

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Hayati Develi, programın açılış konuşmasında, Türkçe öğretimi kapsamında gerekli tüm araçları hazırladıklarını belirterek,

-A1 ve A2 seviyesinde, “Uzaktan Türkçe Öğretimi” uygulanmasının planlandığını,

- Web tabanlı bir “Eğitim ve Yönetim Sistemi”nin hazırlandığını,

- Yabancılara Türkçe Öğretimi Sertifika Programları ve Yurt Dışındaki Türkologlara Yabancı Dil Olarak Türkçe Eğitim Programları düzenlendiğini,

- Türkçe Yeterlilik Sınavı'nın (TYS) uluslararası tanınırlığı ve geçerliği ile ilgili akreditasyon için ALTE sürecinin devam ettirildiğini,

- İnternet sitesiyle eşzamanlı olarak çalışacak olan, “Yunus Emre Radyosu”nun web radyosu şeklinde yapılandırılmasına mahsus çalışmalara hız verildiğini müjdeledi.

Gerek bu zamana kadar gerçekleştirilen Türkçe öğretimi, gerekse Başkan Develi'nin müjdesini verdiği bu haberler, Yunus Emre Enstitüsü'nün, misyon ve faaliyet olarak, yurt dışındaki Türk kültür varlıklarını yeniden hayata kazandırmakla maruf TİKA'nın hizasına geldiğini açıkça gösteriyor. Geriye dünyanın dört bir yanındaki elemanlarının bilgilerini artırmak, deneyimlerini geliştirmek kalıyordu ki, Belgrad programı da bu maksatla yapılmıştı.

Haluk Dursun'un “Şehir ve Medeniyet” başlığı altında yaptığı İstanbul güzellemesinden sonra, ilk gün ben sanat, estetik ve medeniyet ilişkisini anlattım; Yılmaz Daşcıoğlu şiirdeki değişmenin toplumsal hayattaki değişmeyle mütekabiliyetini ve M. Fatih Andı da roman türü ekseninde edebiyat türlerindeki değişmenin zihniyet değişmesiyle olan ortak yönlerini anlattılar. İkinci gün akademisyen arkadaşlarımız, Türkçe öğretim teknikleri konusundaki düşünce ve görüşlerini okutmanlara aktardılar. İzleyen iki günde ise Enstitü'nün Ankara'dan gelen müdür ve uzmanları kurumsal meseleleri masaya yatıracaklardı.

Söz konusu programın gerek niyet gerekse uygulama açısından önemli olduğu aşikardır. Başkan Hayati Develi'nin okutmanlarla program saatleri dışında diyalog çabaları da gerçekten takdire değerdi. Ancak genel planda okutmanlardaki “öğretilmiş bir sessizliğin”, mütereddit bir duruşun, zikredilen konuların anlatıldığı esnada bile “dersten arazi oluşun” gözümüzden kaçmadığını belirtmeliyim.

Bunu, ilk bakışta okutmanlardaki muhtemel yol yorgunluğuna, yabancı bir mekanda bulunuyor olmanın ürkekliğine yormak mümkünse de asıl Paralel yapılanmaya mahsus bir iç rahatsızlığın bunda etkili olduğunu sanıyorum.

Çünkü Yunus Emre Enstitüsü, “Haşhaşi örgütlenmenin” en yoğun yaşandığı kurumlardan biridir ve Başkan Hayati Develi'nin yoğun gayretlerine rağmen merkez müdürleri büyük oranda değiştirilmiş olsa da, başta okutmanlar olmak üzere, Enstitü merkezindeki ve dış merkezlerdeki elemanlarla ilgili gerekli tasarruflarda bulunulamamıştır.

Okutmanların söz konusu durumlarının, doğrudan bu hususa bağlı kimi gerilimlerden oluştuğunu sanıyorum.

Enstitü Başkanı Hayati Develi, akademisyen ve yönetici olarak çok kıymet verdiğim, basiretine, iradesine ve dirayetine güvendiğim birdir. Zikrettiğim olumsuzluğu, onu kalıcı bir temizlik için harekete geçme yönünde etkilemek niyetiyle değil, yerinden yapılmış bir gözlem olarak, apaçık bir sorunun daha fazla halı altına süpürülmemesi için belirttim. Elbette Enstitü Başkanı olarak o ne yapılacağını herkesten iyi bilir.

Yunus Emre Enstitüsü, mevcut çabası ve planlanan çalışmalarıyla sınır ötesindeki medar-ı iftiharımızdır. Bu kurumun sorumluluklarının şu ya da bu nedenle aksatılması, ötelenmesi, geciktirilmesi rıza gösterilecek bir durum değildir. Kurumun davetiyle katıldığım programdan da gördüm ki, ilgili elemanların kurumlarına güvenmeleri, işlerini sevmeleri, çalışmalara samimiyetle katılmaları asıldır. Bunlar olduğu takdirde ancak birçok zorluk kendiliğinden kolaylaşmaya başlayacaktır.

Yunus Emre Enstitüsü, Başkan Develi ile girdiği dilin, kültürün ve sanatın dış dünyaya doğru ve etkili bir şekilde taşınması yolunda hiçbir kazaya maruz kalmamalı, bu yöndeki mevcut ve potansiyel bir ihtimalin ihtimali bile ivedilikle ortadan kaldırılmalıdır.

twitter.com/OmerLekesiz
#Yunus Emre Enstitüsü
#dil
#kültür