|
Süslüman!

Her ne kadar güzel ülkemde, eylemden, gazdan, tartışmadan göz gözü görmüyor olsa da; bendeniz bugün derinden, sakince akan ama gayet can sıkıcı olan bir başka konudan bahsedeceğim. Bugün sıcak gelişmelerden uzağım yani; beni bağışlayın...

Sıcak meselelerden uzağım; çünkü uzun süredir başörtülülere yönelik -üstelik muhafazakar kesimce- geliştirilen tasnifçi; biraz zorlasanız tahkire varacak o aşağılayıcı dil, artık bir dur ihtarını hakediyor.

Dur ihtarı evet; çünkü biz tam da "Kur"an"da "ortamlarda kadınlarınızı dilinize dolayın, atıp tutun, sallayın, çekinmeyin" diyen bir ayet var da bizim mi haberimiz yok" derken, mahallenin stil belirleyici ağabeyleri el yükseltiyormuş. Oturup kendilerini sigaya çekmeleri gerekirken; "haramdan gözümü çevirebiliyor muyum?", "zinaya yaklaşmamayı başarabiliyor muyum?", "Faize bulaşmaktan geri durabiliyor muyum?", "İslam ahlakıyla ahlaklı mıyım?" filan gibi gayet varoluşsal soruların peşine düşeceklerine; meğer başörtülü kadınlar için yakıştırmadan yakıştırma beğeniyorlarmış. 28 Şubat döneminde Kemalistlerin yaftası sıkmabaşın yerini, muhafazakarların yakıştırması "süslüman" almış. Süslüman; genç, güzel, zengin, iyi giyinen, şık ve bakımlı örtülü kadınların yeni adıymış.

Meselenin iki vechesi var; ama ondan önce elbette ıstılahta aşırılık ve itidal denir iki kavram; makuliyet adında bir koruyucu mekanizma olduğunu hatırlatmak isterim. Başı örtülü bir kadının; yaka-bağır açık gezmesi, streç kot pantolanların üstündeki belde biten tişörtlerle ortalıkta salınması, daracık-şeffaf kıyafetlerle örtünüyor gibi gözüküp örtünme eylemini değersizleştirmesi gibi oksimoron görüntülerden bahsetmiyorum elbette; ama "Gencecik kadınlardan anneleri gibi giyinmeyi neden bekleriz? Zarif gözükmek niye arıza anlamına gelsin?" sorularının da makul cevabı var mı, bilmiyorum.

Örtülü kadınlar bilir, gayet zor ve meşakkatli bir eylem olan örtünmek Allah"ın buyruğu telakki edildiği için gerçekleştirilir. Hele yaz mevsimlerinde öyle bunaltıcı olabilir ki; yaradanın emri olmasa –Allah affetsin, şikayet gibi olmasın ama- çekilir gibi değildir. Değildir ama kadın bunun bir karşılığı olacağına inanır, iradesi o inanca yardım eder. Oysa Türkiye"de örtünmek; bireysel olarak Yaratıcı"nın buyruklarını tatbik etme, rızasını kazanma eylemlerinden sadece birisi olmaktan daha fazlasıdır. Bir lobisi vardır sözgelimi; Ortodoks papazlar gibi örtü stili dahil tesettür belirleyicileri vardır ve o lobinin kabul edeceği standartların; Hududullah"ın standartlarıyla kesişmeyen taraflarının olabileceği tartışması sadece bir detaydır. Bunlara göre, gençseniz, tesettür ayetiyle çelişmeyen bir zarafet arayışındaysanız, giydiklerinizde renk uyumunu filan önemsiyorsanız sözgelimi, kafadan süslümansınızdır artık. Örtülü olmak da, örtüden vazgeçmek de; o gruba girmek de çıkmak da bir derttir; örtülüysen başını şöyle ya da böyle bağlamamalısındır; hele örtüden vazgeçmeyi asla düşünmemelisindir, yoksa kararını burnundan fitil fitil getireceklerdir (bknz; Fadime Özkan örneği).

28 Şubat sürecinde örtülü genç kızların sokakta yürürken, yüzlerine karşı alaylı ifadelerle "teyze" diye hitap edilmesinin, elbette okula alınmamaya oranla çok da önemsenir bir tarafı yoktu. Ama sonuçta başörtülü olmak yaşlı/estetik yoksunu/hatta çirkin olmakla eşdeğer görülüyor, örtüneni kadın olmaktan bile çıkaran bir işlevi ihtiva eder hale geliyordu. Bugün de tersi geçerli; vitrinlerine sarışın, badem gözlü, dal gibi kadınları koyup örtülü kadını arkaya postalayan; evinden pijamasıyla değil grand-tuvalet kıyafetleriyle iki dirhem bir çekirdek çıkan marka düşkünü muhafazakar erkekler. O erkekler ve onlara katılan bazı kadınlar, başörtülülerin iyi gözükme isteğini anlayamıyor; onlara "süslüman" diyerek Kemalistlerle bir kez daha aynı safa düşüyor.

Olayın iki vechesi var demiştik; birincisi örtülülerin zarif-güzel görünme isteğini İslam"a tezat teşkil ediyormuş gibi algılamak; yani İslam"la estetiği bağdaştırmamak ki, kesinlikle tartışmalı bir konu. İkincisi de "süslüman" kelimesiyle lüks-tüketim üzerinden "kapitalizm" eleştirisi yapmak. Bunu yapanların genellikle kapitalizmin göbeğinde bulunanlar olduğunu hatırlatmama gerek var mı, bilmiyorum. Daha önce de söyledim bu ülkede kapitalizmi çeviren, onu var eden kadınlar değil; erkekler…

İslami moda dergisi olarak anılan Ala"dan fotoğraf çekimi için davet aldığımda; peşpeşe 10 kıyafet giyip fotoğraf çektirmektense o derginin okurlarına ulaşabilmek için "muhafazakarlık röportajı" karşı teklifinde bulunmuştum. Sözü her şeyden değerli bulan biri olarak kıyafet markalarının reklamını yapmaktansa, okura muhafazakarlık nedir sorusunun cevabını vermeyi öncelemiştim. Öncelemeyenler de olabilir, onlar da "zındık" filan değildir; zira İstanbul"un varoşlarında yaşayan örtülü genç kadınların bile birer Gucci, Cavalli, Valentino ya da Chanel marka güneş gözlükleri var artık. Tam da bu yüzden kapitalizm eleştirisini, kadınların başörtüsü üzerine taktığı güneş gözlüklerini örnek göstererek yapmamak gerekiyor. Zira böylelikle hem 80"lerde kalmış olmakla itham edilebilir, hem kapitalist sistemi değil sistemin sonuçlarını eleştirdiğiniz için yanlış sonuçlara varabilir, hem de bu eleştiriyi kadınlar üzerinden yaptığınız için ataerkilliğin derin dehlizlerine ışınlanabilirsiniz. Benden söylemesi...

11 yıl önce
Süslüman!
DEM’den İmamoğlu’na seçim itirafı ve mesajı: Bu oylar benimdir diyemez!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir