
Hegel''in aşkın mahiyeti üzerindeki mülahazalarına itibar edecek olursak, aşk ilişkisinde ilk hareketin (aşkı başlatan momentin) maşuk tarafından başlatıldığını kabul etmemiz gerekecektir. Çünkü o, aşk ilişkisinin de, tıpkı Efendi/Köle diyalektiğinde olduğu gibi, iki özerk benin kendini karşı tarafa tanıtmanın mücadelesi olarak görüyor. Şu farkla ki, Efendi/Köle diyalektiğinde başlangıçta her iki taraf da eşit şartlarla ve eşit şartlarda mücadeleye başlamışken ve mücadelede yenen taraf efendi, yenilen taraf köle olarak belirlenirken; aşk ilişkisinde taraflar erkek ve kadın olarak ortaya çıkıyor ve ilişkiyi sevilme isteğinde bulunan taraf başlatıyor ve onun mücadelesi kendini sevdirme mücadelesi olarak başlıyor. Bu mülahaza tarzı biraz tuhaf görünmektedir. Aşk ilişkisinde etken tarafın âşık, edilgen tarafınsa maşuk olduğu varsayımı burada tepetakla oluyor. Aşk ilişkisini başlatanın, zorunlu olarak âşık olduğunu varsaymamız gerekmektedir. Her ne kadar sevilen sevilmezse seven sevemez biçiminde ifade edilen bir fehvaya da itibar etmek durumunda bulunuyor olsak da, bu fehvanın bağlamı sürecin başlamasından sonraki bir momente tekabül eder. Başlangıçta, maşukunu arayan, âşıktır.
Öte yandan aşk ilişkisine Efendi/Köle diyalektiğini uygulamanın bu ilişkinin mahiyetine uymayan başka aykırı sonuçları da ortaya çıkıyor. Şöyle ki, sevilme isteğini karşı tarafa kabul ettirmeyi başaran taraf (ki burada bu tarafın âşık mı yoksa maşuk mu olduğu hususu tümüyle birbirine karışmaktadır), aynı zamanda, efendi konumunun zorunlu bir yansıması olarak mütehakkim durumuna geçiyor. Böylece aşk ilişkisinin tahakküm etme insiyakı (ve talebi) ile başladığını kabul etmek gerekecektir. Fakat acaba gerçek durum böyle midir? Eğer aşk ilişkisini başlatan tarafın zorunlu olarak âşık olduğu kabulünden yola çıkarsak, âşıkın daha başlangıçta, etken olmakla birlikte aynı zamanda ilişkinin madun tarafı olduğunu da kabullenmemiz gerekiyor. Aşık, karşı tarafa tahakküm etmek üzere değil, bilakis kendini karşı tarafa kabul ettirmek üzere yola çıkıyor. Hegel''in terminolojisini ödünç alırsak, âşık efendiliğini kabul ettirme istikametinde bir mücadeleye girişmiyor; bilakis karşı tarafın kölesi olarak mücadelesini başlatıyor ve köleliğinin kabulü için mücadele ediyor.
Hegel''in aşk açıklaması, bizi, zorunlu olarak âşıkın maşuk üzerinde tahakküm kurması vargısına ulaştırır. Aşk tarafların (veya yalnızca âşıkın) karşı taraf üzerinde tahakküm kurma arzusu ve talebi ile mi başlıyor ve böyle mi sonuçlanıyor, yoksa âşıkın maşuku temaşa etme arzusu ve talebi ile mi başlıyor ve bu talebin kabul ettirilmesiyle mi sonuçlanıyor?
Aşıkın biricik hedefi maşuku tarafından kabul edilmesini sağlamaktan ibarettir. Kendini kabul ettirebilirse o, muradına ermiş sayılacaktır. Onun muradı, maşuk üzerinde tahakküm kurmak değil, fakat onu temaşa etmektir. Nitekim cennetteki en yüce mevkiin de, kul tarafından cemalullahın temaşa edilmesi olarak betimlenmesi manidardır. O konuma (temaşa konumuna) ulaşmak âşık (kul) için ulaşılabilecek mertebelerin en yücesi sayılmaktadır. Bu bağlamda, âşıkın sevgilisine "tanrım!" "tanrıçam!" diye seslenmesinde de boşuna olmadığı anlaşılmaktadır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.