
İnsan kendini devletin yerine koyarsa veya daha açık bir söyleyişle kendini devlet sanırsa kapris de yapar. Kimileri kendinin devlet olduğunu söylemek dürüstlüğünü gösterebilmiştir. XIV. Louis: “Devlet benim” diyebilmişti. O kadar dürüst olmayan veya bu sözü söyleyecek kadar cesareti bulunmayan kimse de, kendinin devlet olduğunu düşünür fakat bu düşüncesini dile getiremez, ancak davranışlarıyla dışa vurmayı yeğleyebilir. Bir tiranın, bir despotun, bir kralın veya bir şahın, padişahın, çarın, kendi aczini veya kaprisini devlete izafe ederek, kendi kaprisini devlete mal ederek açığa vurması anlaşılabilir, hatta anlayışla da karşılanabilir. Fakat demokratik ve cumhurî yönetimlerde devleti temsil eden kimsenin kendi kaprisini devlete mal edip kendi acziyetini devletin haysiyeti gibi gösterme cingözlüğünü kimse anlamaz, açıklayamaz, anlayışla karşılamaz ve bağışlamaz. Demokratik ve cumhurî yönetimlerde veya devlet temsilcilerinin kendi temsil yetkilerinin nerede başlayıp nerede bittiğini, devletin şahsiyetini hangi sınırlar içinde temsil ettiklerini bilen ve bunun bilincinde olan yönetimlerde, yöneticilerin “devlet benim” imasına yol açacak beyanları şayet küstahlık olarak telakki edilmiyorsa, olsa olsa o temsilci(ler)in kişisel zaafıyla ve aczıyla ilişkilendirilir.
Devlet kapris yapar mı? Hukukun üstünlüğünü şiar olarak benimsemiş, hakka, hukuka riayeti ilke bellemiş, adalet tevziini yerine getirmeyi başaracak sistemini kurmuş bir devlet niçin kapris yapsın? Böyle bir devlet, yurttaşının hizmetinde olmak üzere örgütlenmiştir. Böyle bir devlet için yurttaşının çıkarını sağlamak, savunmak, onun güvenliğini teminat altına almak, kendi kendine biçeceği görevlerin en başında gelir.
Böyle bir devlet, yurttaşını zor durumda bırakmaz. Yurttaşına zorbalık, işkence uygulamaz. Kendi inisiyatifi dışında yurttaşı zorbanın eline düşmüşse, onu kurtarmak için ne vatandaşına karşı, ne zorbaya karşı kapris yapmayı düşünür. Devlet, zorbayla pazarlık yapılamayacağı gibisinden masum görünen gerekçelerin arkasına sığınarak yurttaşını zorbanın eline terk etmez. Devletten kimse zorbayla pazarlık yapmasını istemeyi içine sindiremez belki, fakat zorbanın ele geçirdiği yurttaşı böyle bir gerekçenin arkasına gizlenerek ve sureti haktan görünerek ve aczini meziyet gibi göstererek görevden kaçmak isteyenleri de istemez ve içine sindiremez. Devlet, kendi yurttaşını zorbaya kaptırmışsa, bunun sorumluluğu en başta o devletin zatına yüklenir. Devletin görevi, yurttaşını kurda kuşa kaptırmamaktır. O, bu görevini yerine getiremiyorsa niçin devlet olmuştur ve kime devlet olmuştur? Onu temsil etme iddiasıyla ortalarda gezenlerinse, kendi acziyetlerini devlete yamayarak sorumluluktan kaçmaya hakları da, yetkileri de olmamak gerekir. “Devlet zorbayla pazarlık yapmaz” diyerek yurttaşını zorbanın elinde bırakanlar bu demagojiden başka bir çözüm üretemiyorsa, o zaman, onların işgal ettikleri makamlara liyakatleri olup olmadığı sorgulamaya açılmalıdır.
Not: İster inanın ister inanmayın, bu gün yazacak bir şey bulamadığım için 31 Ağustos ''96/C.tesi tarihini taşıyan bir yazımı iktibas ediyorum. Günün anlamına uygun düşüp düşmediğini de kaale almıyorum. Bu satırlarda günümüze telmihte bulunan bir şey var mı.. bilmem ki!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.