|
"Büyük dönüşüm" ve Hamas

''On dokuzuncu yüzyıl uygarlığı çöktü'' diye başlar Karl Polanyi, piyasa toplumunun çöküşünü anlattığı Büyük Dönüşüm isimli kitabına. Polanyi, piyasa toplumunu insan doğasına aykırı bulduğu gibi ''karmaşık bir toplumda insan nasıl özgür olur?'' sorusunun peşindedir.

Dönüşüm, kendi doğasına aykırılık ve karmaşa içinde var olma mücadelesi… Tam da bugünlerde yaşadığımız bölgenin içinde bulunduğu ahvale rehber nitelikte tanımlamalar. Birçok aktör, değil Ortadoğu, dünya değişip dönüşürken bu sarmalın içinde, yeni denklemlerde var olma mücadelesi veriyor. Son günlerde buna en ilginç örneklerden biri ise Hamas oldu.

Sekiz gün süren İsrail bombardımanın ardından gelen ateşkesle beraber sanırım birçok insan Hamas''ın söylemlerindeki değişimi, dönüşümü kendince sorgulamıştır.

Öncelikli olarak İsrail''in varlığını tamamen inkâr eden bir Hamas değil de, 1967 sınırlarına geri dönmeye razı olan bir Hamas var bugün karşımızda. Hamas artık radikal bir grup olmaktan öte siyasi bir oyuncu olarak varlığını sürdürecek. Mısır''daki Müslüman Kardeşler ile yakınlaşması, kendini diğer dini gruplardan ayrıştırması zaten bu niyetin en önemli kanıtı. Zira yıllardır Gazze''de abluka altında yaşayan Hamas ya daha radikalleşecek ve El Kaide çizgisinde yer alacaktı; ya da ılımlılaşarak-bölgesel sistem içerisindeki diğer majör akımdaşları gibi- siyasal varlığını sürdürecekti. Aslında iki alternatif de Hamas için yapısal bir dönüşüm: Birinde var olabilmek için ideolojisinden ve operasyonel yapısından, diğerinde ise ideolojik efsanesini sürdürebilmek için meşruiyetinden vazgeçmek durumunda kalacaktı. Hamas birinciyi seçti; siyasal meşruiyet kazanarak hayatta kalabilmeyi. Mısır devriminin kahramanları olan Müslüman kardeşler ile yakınlaşması, Suriye krizinden sonra bölgenin gaz ve para deposu Katar''ı kendine üs seçmesinin arkasından İsrail''e karşı sert tutumu da yumuşadı.

Sekiz günlük çatışmalar sonrasında kim kazandı, kim kaybetti sorusuna cevaplar arandı. İsrail basının bir kısmı dahi Hamas''ı kazanan taraf ilan etti. Ancak ben bu süreçte en iyi kazananın İsrail ve Mısır olduğunu düşünüyorum. Mısır Arap-İsrail sorununda Arap dünyasının gönülden istediği arabulucu, barışın garantörü oldu. Obama''ya İsrail ile dirsek temasında kalabileceğinin garantisini verdi. Türkiye''den 1 milyar dolar krediyi kaptı. Ama bu arada Türkiye de Mısır''a ilk insansız hava aracı satışını gerçekleştirecek. Öte yandan bölge meselelerinde biraz geride durabilme şansını elde ettik. İsrail başbakanı Benjamin Netenyahu ise İsrail''deki sağcılara istediği zaman hala Gazze''yi vurabileceğini; liberallere ise Filistin ile barışa yakın durabileceğini gösterdi. Sanırım 22 Ocak seçimini şimdiden açık ara farkla aldı bile. Demir Kubbe savunma sistemini test etme imkanı bulan İsrail, bu sistemin geliştirilmesi içinse ABD''den ikinci 600 milyon dolarlık fon aldı. Herşeyden önemlisi halkına hala Obama ile dost olduklarını gösterdi. Öte yandan İran''ı tehdit ve tahkire de devam ediyor.

Hamas için en büyük zafer füzelerin ilk defa Tel Aviv''e ve Kudüs''e kadar ulaşması oldu. Bu atışlarla psikolojik menzilleri alt üst ettiler. Ayrıca El Fetih ile ciddi bir yakınlaşma gerçekleşti. Bu durum halkı mutlu etti, uzlaşının başlangıcı oldu. Hatta uzun zamandır istenmeyen kişi (persona non grata) konumunda olan Mahmud Abbas''ı da kızdırmadan, küstürmeden gönderebilecekler gibi gözüküyor. Abbas ise bu yakınlaşma sürecinde, zeytindalını tutarak gözlemci statüsüne düşen repütasyonunu kurtardı. Yani ucuz atlattı.

Yakın zamanlarda Hamas tarafında büyük isim Halid Meşal istifa etmişti, ama emekliye ayrılmamıştı. Hatırlanacağı üzere Hamas''ın iki devletli çözüme karşı çıktığı dönemlerde Halid Meşal ''Biz realistiz. Yanı başımızdaki İsrail varlığını inkar edemeyiz'' demişti. Hamas''ta ılımlılaşmanın ilk sinyallerini veren lider olarak, Filistin topraklarında başbakanlığına uzanacak bir siyasi kariyer bekliyor Halid Meşal''i.

Hemen hemen tüm oyuncular bir şeyler kazandı bu oyunda. Bana sorarsanız kaybeden tek bir oyuncu var; o da İran. Gazze Şeridi Hükümet Başkanı İsmail Heniye, ateşkes sonrasında önce Mısır''a, sonra İran''a bu süreçte yaptığı 50 milyon dolarlık yardımdan ötürü teşekkür etti. Ama gerçek acı şu ki İran''ın Hamas üzerindeki etkisi giderek zayıflıyor. İki taraf da gemileri henüz yakmadı; yakarlar mı, onu da bilmiyoruz. Ancak Hamas yeni bölge düzenini Sünni Müslümanların kurduğunu gördü ve bu trendi izliyor artık. Müslüman coğrafyada Suriye dışında pek dostu kalmayan İran ise yalnızlaşıyor.

Hamas''ın bombardımanlarda kullandığı silahların İran yapımı olduğu (bir kısmı İran tarafından Sudan''da ürettiriliyor) hemen herkesçe biliniyor. Kaldı ki Hamas''ı destekleyenlerin çoğu bunu her yerde zikrediyor, her ne kadar İran sadece Hamas''a teknoloji desteği verdiklerini iddia etse de.

Garip gelebilir ama ben İsrail''in bu sekiz günlük süreci biraz da idman niteliğinde gördüğünü düşünüyorum. Gerek İran''ın silah niteliğini, gerekse Demir Kubbe''nin orta ve uzun menzilli füzelere ne kadar dayanabileceğini test etmiş oldular. Şimdi ABD''den gelen parayla bu sistemi daha da geliştirecekler. Yani İsrail bombardıman sonrasında savunma açısından daha da güçlenerek çıkıyor. Ve korkarım bundan sonraki süreçte Hizbullah''ta olduğu iddia edilen 300km menzilli M600''leri de test etmek isteyebilir.

Geçtiğimiz hafta İslamabad''da gerçekleşen D8 zirvesinde İran''ın Ulusal Yüksek güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Said Celili şöyle söylemiş: ''İsrail''in sekiz gün içinde yenilgiyi kabul etmiş olması Siyonist rejimin gittikçe zayıfladığını kanıtlıyor. Direniş gün geçtikçe güçleniyor.'' Celili''nin sarf ettiği bu cümleler İran''ın gerçekle yüzleşemediğinin, dönüşümü, yalnızlaşmayı görmek istemediğinin göstergesi, maalesef.

Oysaki on dokuzuncu yüzyıl uygarlığı çöktü. Hatta ondan sonra yirmi birinci yüzyıl siyasal İslam anlayışı da bayağı bir dönüştü...

11 yıl önce
"Büyük dönüşüm" ve Hamas
Çözülen dünyâda irâdenin hâl-i pürmelâli
Koç ve Sabancı’nın Ramazan geceleri
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…