Son yarım asırda
solun hızla ekonomi tartışmalarından kopması,
neoliberalizmin vazettiği ekonomik akılcılığa tam teslimiyeti, kültürel kulvarlara geçişi tesâdüfî değildir. Bunu Sovyetler Birliği’nin çöküşünün doğurduğu bir entelektüel şok ve revizyon ile açıklamak da kısmî kalacaktır. Bu, bizzat kapitalizmin kendi iç çelişkisinin mahsûlüdür. Kapitalizmin bir
olarak başlattığı ve
(
)
karşılığını bulamayan bir üretim
(
)
iddiasının sönümlenmesine
dayanıyor. Bu açıkları kapatmak adına, ilk olarak
; daha sonra da
yolları tecrübe edildi. Lâkin ilki
diğeri ise
ve
ile neticelendi. Sermâye, emek yoğunluklu iş kollarından, teknolojik yoğunluklu işkollarına doğru merkez dünyâdan ayrılıp, ucuz mâliyetli ve düşük vergili yarı merkez ve hattâ çeper coğrafyalara kaymaya başladı. Hem üretim açıklarını açıklarını yamamak, hem de dünyânın artığını çekmeye devâm etmek için üçüncü yol, yâni rezerv para birimi olan ABD Doları üzerinden
finansallaşma sürecine girildi. Dünyâ çalışacak, üretecek, başta ABD olmak üzere merkez dünyânın toplumları eskisi kadar zahmet etmeden dünyânın artığını hortumlayarak tüketebileceklerdi. Bu yeni sürecin çevrimlerini sağlamak için musluklarını sonuna kadar açıp
tüketimi baskılayan barajların kapakları açılmalı
, vergi salan ve mâlî disiplinle düşünen
ve yeniden bölüşüme alışmış olan
gibi yapılardan gelen muhtemel dirençlerini dağıtmak gerekiyordu. Ulus-devlet veyâ devlet-ulus olarak bilinen yapılar nihâyetinde paternalist yapılardır. Bunun için üretim endişesi
taşımayan bir tüketkenliği seferber edebilmek için baba ile son bir hesaplaşma
gerekiyordu. Artık babadan uzaklaşmak, ondan özerklik elde etmek değildi mesele. Doğrudan doğruya
. Sâdece baba değil, onun temsil ettiği
. Özerklik değil, en konvansiyonel- pozitif karşılığıyla özgürlüktü mühim olan.
her nev’i kötülüğün kaynağıydı.
bir arılanma alanıydı. Sivil olan her şey kategorik olarak güzeldi. Babayı (Atayı) ve her türlü erilliği çağrıştıran
ve
kötü; lâkin
güzeldi. (Yurt ne kadar da Demeteryen, yurtseverlik ne kadar matriyarkal bir hissiyattır. Vaktiyle Babalar ve Oğullar’ın romanı yazıldı. Ah bir de bu coğrafyalardan bir edebiyatçı çıkıp
r’ı yazar mı acaba?) Ve tabiî ki o anaların anası, en kraliçe ana olan
… Eril üretim toplumunun ona yaptıkları… Bedeli sorulması gereken başka bir dosya… Ve, ve bunların tekmili ile çocuklaşmak arzusu… “İçinizdeki Çocuğu Keşfedin”, “Kendinizi Şımartın” başlıklı sayısız beşinci sınıf kitap…Babayı öldürerek onun temsil ettiği
.. Kantçılığın tasfiyesi.. Diğerkâmcılıktan vazgeçiş, Sartre’ın yakılıp kül edilmiş mirâsı, yâni
sorumsuz bir özgürlükçülük
,
kendine ve kendi çocukluğuna dönüş.
Sonra yazlık ve kışlık olmak üzere ikiye ayrılan kültürel gettolaşmalar geldi. Bu gettolarda babaerkillik ve erilliği temsil ettiği için dışarıda kalanlara karşı hınç biriktiriliyor ve âyinsel olarak boşaltılıyordu (Catharsis).. Burjuvalar 20. Asır’da kültürel olarak hadım edildi.
bunun başka adıdır. Hadımlaştırılmış ve burjuva karakterini kaybetmiş olan orta sınıfların bugünkü nesilleri ise sâdece çocuklaşmıştır. Çünkü çocuktur asla hayır demeyen, doymak bilmeyen, önüne
konulan her şeyi merak edip tüketmek isteyen
… Üretim iddiası olgunlaşmayı gerektiriyordu. Tüketim dünyâsı ise tam aksine çocukluğa dönüş; çocuklukta ısrârı.. Bu çocuklaşmaya
tüketimde narsisizm, siyâsette ise otizm
eşlik edecektir.