
Araştırma ve Kültür Vakfı (AKV), Türkiye''nin tanınmış simalarını konuk etmeyi sürdürüyor. AKV''nin siyaset, bürokrasi ve iş dünyamızın temsilcilerinden oluşan seçkin bir davetliler topluluğunun katılımıyla geleneksel hale getirdiği aylık "İstanbul Toplantıları"nın bu ayki konuğu, eski İçişleri Bakanlarımızdan Meral Akşener''di.
Akşener, AKV''nin toplantısında, Türk siyasetinin en kritik dönem/eç/lerinden birinde İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak Türkiye''nin içine sürüklendiği ekonomik krizi çeşitli yönleriyle, boyutlarıyla değerlendirdi ve sürgit kronikleşen krizler yumağından çıkış yollarına ilişkin dikkate değer önerilerde bulundu.
Akşener, Türkiye''nin içine sürüklendiği bunalımlar yumağının kökeninde Türkiye''nin değişen sosyolojik yapısının yattığını -özetle- şöyle açıkladı: "Türkiye''de rahmetli Menderes''in, DP ile başlattığı toplumun taleplerini siyasete taşıma girişimi, 1990''lı yılların başlarından itibaren siyasette, ekonomide ve kültürel hayatta Anadolu çocuklarının iktidardan ve ülkenin nimetlerinden pay alma çabalarını gözle görülür şekillerde hızlandırdı. Bu durum, ülkeyi, toplumun çıkarlarını ve taleplerini değil, salt kendi çıkarlarını öne alarak idare edeceklerini düşünen siyasi, ekonomik elitlerle Anadolu siyasetçilerinin, işadamlarının temsilcilerini karşı karşıya getirdi. Böylece, merkez''le (yani sistemin sahipleri olan küçük bir azınlık ile), çevre''sel güçleri (yani ülkenin ve toplumun çıkarlarını ve taleplerini önceleyen Anadolu sermayesi ve siyasetçilerini) ilk kez yüzleştirdi. Ve ne olduysa işten bundan sonra oldu: 28 Şubat süreciyle birlikte, sistemin sahipleri olan Ankara''nın derin siyaset odakları ile ülke ekonomisini ellerinde tutan İstanbul dükalığı, Anadolu çocuklarının siyasette söz sahibi olma, ekonomiden pay alma, kültürel hayatta yerli değerleri ve dinamikleri öne çıkarma talep ve girişimlerine ''dur!'' dediler."
Akşener''in dikkat çektiği bir başka önemli nokta da şuydu: "Kendi sorunlarımızı bile başkaları seslendirdi. Biz konuşmadık; bizim değerlerimizi ve dinamiklerimizi paylaşmayan ama bize sempati beslediğini düşündüğümüz kişileri, figürleri konuşturduk. Sonuçta, Anadolu çocukları, kendi sorunlarını başkalarına havale edince, işler iyice karıştı. Söylemleri birdenbire başkalaştırıldı; dönüştürüldü. Oysa bu, bir aşağılık kompleksi, öz-güven kaybı durumudur."
Akşener''in de vurguladığı gibi, toplumumuzun temel dinamiklerinin ve taleplerinin temsilcisi demek olan "Anadolu insanı", yaralanan, tahrip edilen "siyasi, ekonomik, kültürel ve zihinsel beden"ini kendisi korumak zorunda. Başka türlü "bedensel sıhhat"ini de, zihinsel melekelerini de koruyabilmesi, dolayısıyla ayakları üzerinde doğrulabilmesi mümkün değildir. Oysa bu, tam bir "bitkisel hayat" vaziyeti demektir. Türkiye''nin "bitkisel hayat" yaşayarak varlığını sürdürebileceğini söyleyebilmek elbette ki abesle iştigaldir.
Ancak Türkiye''de sistemin sahipleri olan tüm elitler de Türkiye''nin sorunlarının çözümünü her zaman olduğu gibi dışarıya havale etme hastalığıyla maluller. Dün New York Times gazetesinde yayımlanan bir haber, bu gerçeği bir kez daha doğruluyor. Haberde şöyle deniyor: "ABD, Türkiye ile bugüne kadar yeterince ilgilenmedi. Ama son krizden sonra Türkiye ile ilgilenmenin zorunlu olduğunu kavradı."
Gazetede ABD''nin Türkiye ile ilgilenmesinin en önemli gerekçesinin "istikrarsız bir Türkiye''nin, ABD''nin Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya''daki çıkarlarının alt üst olmasına zemin hazırlayacağı korkusu" olduğu belirtiliyor ve "ABD''nin Türkiye''ye yardım etmesinin zorunlu olduğu" vurgulanıyor.
Ancak haberde, Türkiye''deki siyasi durumun ABD''yi kaygılandırdığı belirtiliyor ve ABD''nin Türkiye''ye yardım edebilmesi için, ABD''nin destekleyeceği (örneğin Derviş gibi) kişilerin veya başka oluşumların siyaseten zayıf olmaması, zayıflatılmaması isteniyor. ABD''nin Ankara büyükelçisi Pearson''ın koalisyon partnerlerini ziyaret etmesinin ve Derviş için destek talep etmesinin nedenleri de burada gizli.
Bir dönem Türkiye''nin AB temsilciğini yapan Cem Duna, gazeteye şöyle bir açıklama yapmış: "İstikrarlı ve Batılı sistemin bir parçası olan Türkiye, içe-dönük, içine kapanmış ve güvenini yitirmiş bir Türkiye''den daha iyidir. İstikrarlı bir Türkiye, ABD ve Avrupa''nın yardımı ile varolabilecek bir Türkiye''dir."
Hayret! Türkiye''yi başka seçenekleri olmayan bir ülke olarak görmek, hangi üstün zekanın ürünüdür, anlamak güç doğrusu gerçekten.
Görüldüğü gibi, Türkiye''nin elitleri, topluma güvenmiyor, toplumu kendi haline bırakmaktan ürküyorlar. ABD ve Avrupa da, Türkiye''yi kendi haline bırakmaktan korkuyor ve Türkiye''yi sürgit "kurtarılacak bir ülke" olarak görmek istiyor.
Toplumdan ürken elitlerimiz de buna teşne zaten. Elitlerimiz, işe, toplumu, toplumun iradesini ve müdahalesini karıştırmamak için, Türkiye''yi sürekli olarak "dışardan kurtarılacak bir ülke" haline getiriyorlar ve böylelikle "suç ortaklığı" yapmış oluyorlar.
Türkiye''nin ayağa kalkabilmesi, yürüyebilmesi ve yeniden bir dünya devleti olarak koşabilmesi için, Akşener''in altını çizerek vurguladığı gibi, toplumun kendi sorunlarına kendisinin sahip çıkması, bu ülkenin sorunlarının başkalarına havale edilmesi kompleksine son verilmesi gerekiyor. Yoksa Toynbee''nin Osmanlı''nın çöküşü için yaptığı "Osmanlı''nın durdurulduğu" şeklindeki saptama Türkiye için de gerçek olabilir ve "Türkiye''nin durdurulması" demek olan "Türkiye''nin başkaları tarafından kurtarılması"nın önünü alabilmek mümkün olmayabilir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.