|
Tarihî dönemeç

Terör örgütü liderinin Türkiye''ye getirtilmesi, bir anda ülkedeki dengeleri alt üst etti. Seçimleri bile gündemden düşürdü. Hatta seçimlerin gündemini bile belirleyebilecek bir yer işgal etmeye başladı.

Öte yandan, medya''nın sorunu, sadece Apo''ya indirgemesi ve magazinleştirerek sunmaya devam etmesi de işin cabası. Medyanın, Apo''nun Türkiye''ye neden şimdi, hangi aktörlerin, ne tür "oyun"larıyla Türkiye''ye getirildiği gibi sorularla uğraşmak bile istememesi, aslında Apo''nun yakalanması dolayısıyla elimize geçirdiğimiz tarihi bir fırsatın kaçırılabileceği kuşkusunu uyandırıyor.

Yapay sorunları aşmak...

Oysa Apo''nun seçimlerin hemen arefesinde Türkiye''ye getirilmesi oldukça anlamlı ve düşündürücü. İktidar seçkinleri, her ne suretle olursa olsun bu olayın ülkemizde barış, huzur, kardeşlik ortamının yeniden tesis edilebilmesi için bir fırsat olarak değerlendirmek ve bunun için de ülkemizde demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, hukukun üstünlüğünün tam anlamıyla sağlanabilmesi amacıyla kollarını sıvamak zorundadırlar.

Bunun için iktidar seçkinleriyle toplumun kimliği arasındaki kopukluk, "çatışma" bir an önce giderilmelidir. Ülkemizin en önemli sorunu, Apo sorunu filan değil, Türkiye''de her geçen gün yepyeni yapay sorunların patlak vermesine yol açan ve her biri bir diğerinin arkaik bir versiyonu olan kimlik ve kültür çatışması sorunudur.

Gerek yerli gerekse yabancı sosyal bilimcilerin Türkiye''nin en temel sorununun elitlerle toplumun kimliği arasındaki çatışma olduğu konusunda hemfikir olduklarını anımsatmak isterim. Sözgelişi, Oxford Üniversitesi profesörlerinden Philip Robins, bu sorunu, "devletin kimliği başka, toplumun kimliği başka"; ve yine "Türkiye''de elitlerin kimliği ile toplumun kimliği birbirini beslemiyor; aksine itiyor" şeklindeki gözlemleriyle net bir şekilde ortaya koyar.

Tarihin işleyişini gözardı etmek

Osmanlı İmparatorluğu''nun "durdurulması"ndan sonra, Türk elitleri, Türkiye''de hayalî bir Batılı toplum yaratmak amacıyla bir kültür ve medeniyet değiştirme projesi başlattılar. Yüzyılların deneyimi, birikimi ve mücadelesiyle oluşan kültür ve medeniyeti, jakoben yöntemlerle tepeden, zoraki olarak değiştirmeye kalkışmak hem tarihin işleyiş mantığına ve değişim teorilerine terstir; hem de abesle iştigaldir. Toplumu adam etmeyi esas alan ve "toplum mühendisliği" olarak adlandırılan böylesine hayali bir projenin hayata geçirilebilmesi elbette ki, hayal olacaktı. Ortaya çıkacak manzara, ardı arkası kesilmeyen yapay sorunlar şeklinde tezahür edecekti.

Kendi kimliğini, kişiliğini; anlam haritalarını ve anlamlandırma pratiklerini oluşturan kültürüyle irtibatı, iletişimi ve ilişkisi kopartılan bir toplumun, hem başka kültürlerle yaratıcı ilişkiler kurabilmesi, hem de özgüvenini koruyarak kendi ayakları üzerinde doğrulabilmesi hayaldir. Çünkü hiç bir toplumun, başka toplumların bambaşka ihtiyaçları ve koşulları dolayısıyla geliştirdiği modelleri, projeleri aktararak kendisini yenileyebilmesi ve dolayısıyla çağdaşlaşabilmesi mümkün değildir. Kendi kimliğiyle, kültürüyle ilişkileri kopartılan ve sorunsallaştırılan bir toplumun başka kültürlerle sağlıklı ve yaratıcı ilişkiler kurabilmesini beklemek hayaldir. Dünya tarihinde böyle bir şey görülmemiştir.

Tarih ve kültür bilinci

Türk toplumunun geleceğe güvenle bakabilmesi için, güçlü bir tarih ve kültür bilincine sahip olması kaçınılmazdır. İşte ancak bundan sonradır ki, bizim başka kültürlerle yaratıcı ilişkiler kurabilmemiz imkân dahiline girebilir ve hem kendi sorunlarımızın nerelerden kaynaklandığını keşfedebilmemiz ve böylelikle kendi kültürümüzü ve başka kültürleri sıkı bir muhasebeye tabi tutabilmemiz; dolayısıyla yapay sorunlarla uğraşmak yerine temel sorunlarımızın neler olduğu konusunda salim bir şekilde kafa yorabilmemiz mümkün olabilir.

Apo''nun yakalanması ile önümüze bir şekilde çıkan fırsatı bu açıdan çok iyi değerlendirmek zorundayız.

Tarihî rol

Kürt sorununu ekonomik ve sosyal tedbirlerle kalıcı olarak çözüme kavuşturabilmek mümkün değildir. Her şeyden önce Kürt sorunu dış güçlerin gayretleriytle ırkçı bir niteliğe büründürülmüştür. Bunda Avrupa''nın da, ABD''nin de aynı ölçüde etkin bir rolü olduğu gerçeğini gözardı edemeyiz. Bu ülkede Kürt sorunu yok; insan hakları ve özgürlükleri, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi gibi hayati bir sorun vardır. Bu şu demektir: Bu ülkenin geçmişi ve geleceği demek olan toplumun temel değerleri, dinamikleri hiçe sayıldığı sürece bu ülkede huzuru, barışı, kardeşliği tesis edebilmek, kendi anlam haritalarımızdan yola çıkarak çağdaşlaşmayı temin edebilmek mümkün değildir. Bu ülke Türk''ü, Kürt''ü Laz''ı, Çerkez''i vesaire ile birlikte müslüman bir ülkedir. Müslümanlık bu toplumun en temel toplumsal gerçekliği ve ortak paydasıdır.

Türkiye''nin elitleri, bu temel gerçekten yola çıktıkları zaman Türkiye, Osmanlı''nın durdurulmasıyla birlikte bölgemizde oluşan vakumu (boşluğu) doldurabilecek tek ülke haline gelecektir. Çünkü Türkiye''den başka hiç bir güç bu boşluğu doldurabilecek birikime ve enstrümanlara sahip değildir. Osmanlı''nın durdurulmasıyla birlikte, bölgemizin kan gölü haline getirilmiş olması bunun en somut göstergesidir. Türkiye, bu tarihî sorumluluğundan kaçamaz. Önümüze çıkan fırsat, bu tarihî rolü üstlenebilecek adımların atılabileceği tarihi bir fırsattır.


25 yıl önce
Tarihî dönemeç
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi