6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunundaki amaçlar ile sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerezler kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.

Tehlikeli kutu: Televizyon
- Twitter'ta paylaş
- Facebook'ta paylaş
- BiP'te paylaş
- Telegram'da paylaş
- Whatsapp'ta paylaş
- Pinterest'te paylaş
- Flipboard'da paylaş
- E-posta gönder
- Türk dizi sektörü nasıl tanınır hale geldi?
- Diziler Türk aile yapısına uymuyor
- Uyarlama diziler kitap okuttu
- Çocuklara nasıl zarar veriyor?
- Şiddet, hareketsizlik, asosyallik
- Senaryolar tükendi
- Diziler neden bu kadar uzun?
- Senaristler ve oyuncular isyan etti
- Yurt dışına satışta dudak uçuklatan rakamlar
Türk dizi sektörü nasıl tanınır hale geldi?
Dünyada onlarca ülkeye ihraç edilen Türk dizileri, internet ve sosyal medya ile birlikte ulaşılabilirliğini artırdı. İzleyicinin de birebir dâhil olduğu, eleştirdiği, sorguladığı Türk dizileri 60’lı yıllardan bugüne ekranların en önemli program türü haline geldi. Bundan 20 yıl önce yabancı diziler satın alınırken, artık Türk dizileri Amerika’da, Avrupa’da, Balkanlar’da ve özellikle Orta Doğu’da milyonlarca insan tarafından izlenir hale geldi.
Rekabetin git gide kızışmasıyla edebi eserler de ekrandaki yerini almaya başladı. Riski azaltan bu uyarlama yapımlar reyting rekorları kırdı. İzleyici önceden aşina olduğu bir konuyu ekranda görmeyi sevince, Türk edebiyatından onlarca eser diziye uyarlandı. Türk toplumunun ahlaki ve kültürel değerleriyle uyuşmayan bu diziler hem çok eleştirildi hem de reyting rekorları kırdı. Uyarlama diziler ile Türk dizi tarihi bir eşik atlayarak, yurt dışında da rağbet görmeye başladı.
Diziler Türk aile yapısına uymuyor
Günümüz dizileri yüksek reyting kaygısıyla yapıldığı için sosyal ve kültürel değerler önemsenmiyor. İnsanların duyguları, düşünceleri ve beklentileri ile oynayan bu yapımlarda çarpık ilişkiler göz önünde tutuluyor. Kötü örnekler ve ahlâkdışı, gayrimeşru yaşantılar, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozuyor. Sanat, felsefe ve estetikten uzak bu yapımlarda Türk kültürünün mihenk taşı olan “aile birliği” ihmal ediliyor.
Televizyonun büyüsüne kapılan çocuklar ve gençler, olup biten ile bütünleşiyor. Gerçek hayat ile dizi senaryolarını birbirine karıştırarak bocalama yaşıyorlar. Türk kahramanlarını, kültürünü öğrenmeden büyüyen yeni neslin karşısına Batı kültürü “doğal” olarak çıkarılıyor.
Uyarlama diziler kitap okuttu
Televizyonun edebiyatın estetiğinden uzak olduğunu düşünenlerin yanı sıra, uyarlama dizilerin kitap okuttuğunu savunanlar da var. İzleyiciyi kitapçıya çeken bu diziler, belki de farkında olmadan yarar sağladı. Tamamen bir kitap alışkanlığı oluşturmasa da dizilerin yayınlandıkları dönemlerde eserleri tekrar gündeme getiren yapımlar arasında bugüne kadar en fazla satılan ve izlenen kitaplar Aşk-ı Memnu, Yapak Dökümü, Dudaktan Kalbe ve Huzur Sokağı oldu.

Çocuklara nasıl zarar veriyor?
Ekrandan en fazla etkilenen çocuklar ve ergenler soyut ile somutu birbirine karıştırıyor. Televizyonda gördüğü şiddet sahnelerine özenen ve okuldaki arkadaşlarına karşı hoyrat davranmaya başlayan çocuklar için televizyonun tam bir tehlike olduğunu söyleyen uzmanlar, aileleri uyarıyor. Uzmanlar, çocukların televizyondan ve dizilerden gördükleri zararı şöyle anlatıyor:
“Çocukların psikolojisini olumsuz etkiliyor. Özellikle okul çağı ve daha küçük çocukları dizilerdeki şiddet, silah, öldürme, sahtekarlık, dolandırıcılık gibi temalar daha olumsuz etkiliyor. Soyut düşünce döneminde olmayan sadece somut düşünen çocuklar dizilerde sunulan birçok şeyi model alıyor ve doğru olduğunu düşünüyor. Örneğin, abartılı zengin bir hayat, zenginlik için adam öldürmek, haksızlık, kin, öfke içeren durumlar normalleşiyor ve çocuklar dizilere özeniyor.
Şiddet, hareketsizlik, asosyallik
Çocuklar arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde dizilerdeki davranış modellerini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Gördükleri şiddet içerikli sahneleri model alarak arkadaşlarına zorbalık yapıyorlar. Televizyonu çok fazla izlemek bağımlılığa, hareketsizliğe, obezite, duruş bozuklukları gibi birçok probleme neden oluyor. Sosyal becerileri gelişmiyor ve saldırganlık dürtüleri ortaya çıkıyor.
Çocuklara sunulan içeriklerde büyüklere saygı küçüklere sevgi gibi temel ahlak kuralları işlenmiyor. Öfke patlamaları, anlayışsızlık, saygısızlık birçok olumsuz konular işleniyor. Çocukların ahlaki ve kültürel değerlerine yabancılaştırılıyor. Bütün bu nedenlerden dolayı diziler kesinlikle çocuklara uygun değil. Diziler Çocukları yanlış yönlendiriyor ve psikolojilerini olumsuz etkiliyor.

Senaryolar tükendi
2016-2017 televizyon döneminde yayın hayatına başlayan 30 diziden 22’si final yaptı. En popüler oyuncuların baş rolü paylaşması da bilindik senaryoları izlenir hale getirmedi. Senaristlerin “dünyada başka örneği yok” diye anlattığı 120-150 dakikalık dizilere senaryo yazmak imkânsız oldu. Aynı elden çıkmış hissi uyandıran dizilerde gayri meşru çocuklar, ilişkiler, cinayet, kaçırılma, holdingi sahibi aileler, gasp, mafya, zengin-fakir ayrımı, fidye, entrika yoğun olarak işleniyor. İzleyiciler de artık her gün saatlerini televizyon başında aynı senaryoları izleyerek geçirmiyor. Bu nedenle yüz binlerce lira harcanan diziler yayın hayatına başladıktan kısa süre sonra final yapıyor. Her gün 2,5 saatini televizyon karşısında geçirmek istemeyen izleyiciler 40 dakika süren yabancı dizilere rağbet ediyor.
Diziler neden bu kadar uzun?
İzleyicisinden yapımcısına herkesin şikayetçi olduğu bir diğer konu ise dizilerin bölüm süreleri. Son sezonda 150 dakikaya varan diziler nedeniyle senaristler vakit doldurmak zorunda kalıyor. Bölümün tamamlanması için bol bol dram, cinayet, kavgaya yer veren senaristler okuyucunun önüne benzer hikayeleri koyuyor. Televizyon eleştirmenleri dizilerin maliyetlerinin çok yüksek olduğunu ve bunun ancak reklamla karşılanabildiğini söylüyor. Bu nedenle de çok uzun tutulan dizilerin arasında ekrana gelen reklam kuşakları ve reklam yerleştirmeleri dizilerin milyonlarca liralık maliyetini karşılıyor. Reklam kuşaklarının dizi aralarında izleyiciye gösterilmesi için bir bölüm 150 dakikaya kadar uzayabiliyor.
Senaristler ve oyuncular isyan etti
Sık sık 60 dakikalık diziler ile ekrana gelmek istediklerini belirten oyuncular ve senaristler Mart ayında bir bildiriye imza atarak isyan etti. 98 aktif senarist tarafından imzalanan “Yerli dizi yersiz uzun” başlık bildiride şu ifadelere yer verildi:
“140 dakika, çarpı 30 küsür hafta boyunca, hikâye anlatmaya çalışırken, dramanın gereği olan tüm temel ögelerden verdiğimiz tavizlerden ötürü, temposuz, akmayan, uzun bakışmalar, müzik-altılar ve flashbackerle şişirilmiş bölümler yazmaktan ötürü mutsuzuz. Süreler yüzünden hikayelerimizi hızlı tükettiğimiz, sonrasında top çevirerek kendi hikaye ve karakterlerimize ihanet eder duruma düştüğümüz için mutsuzuz…”

Yurt dışına satışta dudak uçuklatan rakamlar
Ülkemizden ihraç edilen TV dizilerinden elde edilen gelir son sekiz yılda 30 kat arttı. 2008 yılında sadece 10 milyon dolar olan dizi ihracatı geliri, 2016 yılında 300 milyon dolara ulaştı. En fazla ülkeye ihraç edilen dizi Muhteşem Yüzyıl olurken, en çok hasılat geliri elde edilen dizi ise Kara Para Aşk oldu. Ortadoğu, Balkanlar ve Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Güney Amerika ve Orta Asya dizi ihracatında en güçlü olduğumuz pazarlar olsa da günümüzde neredeyse dünyanın her yerinde Türk dizileri izleniyor. Bundan beş yıl önce 50’ye yakın ülkeye yapılan ihracat bugün 142 ülkeye yapılıyor.
Türkiye’de bir bölümü 160 dakikayı bulan diziler yurt dışında 60 dakikayla sınırlandığı için yapımcı bir bölümden üç bölüm çıkarmış oluyor. Bir sezonluk diziyi iki sezon hatta bazen üç sezonluk olarak dışarıya satan şirketler elde ettikleri kazanç nedeniyle sistem değişikliğine sıcak bakmıyor.