|

ABD tarihinin tedavi edilemeyen hastalığı ırkçılığın garip döngüsü: Kara suçluluk

17 yaşındaki siyahi bir çocuk olan Eugene Williams'ın, 1919'da Michigan Gölü'nde yüzdükten sonra beyazlar tarafından taşlanarak öldürülmesinin ardından başlayan siyahi mücadele 100 yıl sonra aynı şekilde devam ediyor. Amerika tarihinin bitmeyen bir kısır döngüsü olan bu ayaklanmaları bastırmak ve haklarını kullanmalarını önlemek için siyahi insanlar polis şiddeti ile çoğu kez suçsuz yere tutuklandı. Siyahi insanlar, tehlikeli bir ırk olarak algılandı ve aynı ten rengini taşıyan tüm insanlar suçlu sınıfından sayıldı. Dahası siyahilerinin suçluluğunu kanıtlamak için kültürel ürünler devreye sokuldu. Hollywood eliyle 'The Birth of a Nation' filmi ile bu 'kara suçluluk' kanıtlanmaya çalışıldı. Ve aynı oyun 20'nci yüzyıldan günümüze kadar aynı şekilde oynanarak geldi. Şuan ABD’de başlayarak tüm dünyayı saran hak arayışı, adaleti bireysel bir dava, hatta davaların ötesinde tanımlamak için bir dönüm noktası.

Kübra Tokuş
10:00 - 9/06/2020 Salı
Güncelleme: 11:48 - 9/06/2020 Salı
Yeni Şafak
ABD'de  siyahilerin kazandıkları tek özgürlük yine sadece beyazlar için çalışabilmek.
ABD'de siyahilerin kazandıkları tek özgürlük yine sadece beyazlar için çalışabilmek.

17 yaşındaki siyahi bir çocuk olan Eugene Williams, 1919'da Michigan Gölü'nüde yüzdükten sonra beyazlar tarafından taşlanarak öldürüldü. Bunun üzerine Chicago'daki siyahiler ayaklandı. Beyazların saldırısında 38 kişi öldü, 500'den fazla kişi yaralandı. Daha sonra şehirde yaşanan şiddetin olaylarının nedenlerini incelemek için bir komisyon topladı.

Vox’ta yer alan röportajda açıklamalarda bulunan Harvard Kennedy Okulu'nda tarih, ırk ve kamu politikası profesörü ve Siyahlığın Kınanması: Irk, suç ve Modern Kentsel Amerika'nın İnşası (
The Condemnation of Blackness: Race, Crime, and the Making of Modern Urban America)
kitabının yazarı Khalil Muhammed, “O gün kurulan komisyon, yaşananları ‘polisin mafya şiddetine sistematik katılımı’ olarak niteledi. Polis memurları, siyah insanları beyaz çete şiddetinden korumak yerine beyaz çetelere yardım etmeyi ve onları daha fazla ateşlemeyi ya da siyahı insanları silahsızlandırmayı ya da tutuklamayı seçtiler.” dedi.

Raporun derlenmesi sürecinde, beyaz uzmanlar ayrıca “polisin siyahi şüphelileri hedef alırken sistematik olarak ırksal ön yargıya kapıldığını” ifade etti. Rapor “Amerika'da sistematik polis ırkçılığının ve ayrımcılığının ölümü olmalıydı” ancak öyle olmadı.

100 yıl sonra aynı protesto

Neredeyse 100 yıl sonra, binlerce Amerikalı bugün sokaklarda, Chicago komisyonunun belgelediği aynı şiddeti ve ırkçılığı protesto ediyor. ABD'de siyahi George Floyd'un polis şiddeti sonucu öldürülmesinin ardından alevlenen gösteriler hız kesmeden devam ediyor.

Şimdiye kadar hiçbir şey değişmemiş gibi görünebilir, ancak Muhammed son birkaç haftada yaşananların bazı Amerikalılar için bu ülkede polisliğin gerçekten ne anlama geldiğine dair bir uyanış çağrısı olabileceğini söylüyor.

  • Bununla birlikte, bu uyanış bir yanıyla da polis şiddetinin tarihini gözler önüne serdi. Siyahiler ilk olarak 1917 de St. Louis’de bir ayaklanma başlattı. Ardından 1935 ile 1964 yılları arasında Harlem’den çeşitli şehirlere yayılan 240 ayaklanma yaşandı.
    Genç bir Siyahın 1964 yılında Harlem gettosunda bir polis memuru tarafından öldürülmesinden sonra büyük bir ayaklanma patlak verdi. Böylece Siyahların başkaldırısı başlarken, bunu yeni bir dizi ayaklanma izledi.
    1963 ‘ten 1968’e kadar 265 şehirde 341 ayaklanma, 1980 ve 1989 Miami’de 1992 Los Angeles’ta 2014 Oakland ve Missouri’de 2015 Baltimore’da 2016 Milwaukee ayaklanmaları yaşandı.

Bu ayaklanmaların birçoğu, polisin bir siyahı dövmesi veya öldürmesiyle başlayarak diğer şehirlere yayıldı.

Amerika tarihin kısır döngüsü

Muhammed, bu sürecin Amerikan tarihinde kısır bir döngü olduğunu, siyah insanların haklarını kullanmalarını önlemek için tutuklandıklarını hatırlattı. Pek tabii ki tutuklanmalardaki yüksek oranlar siyahileri haklarından daha fazla mahrum etmeye başladı.

Muhammed’in çalışmaları sistematik ırkçılık ve ceza adaletine odaklanıyor; 'Karanlığın Kınaması' üzerinden insanlara suçlu olsun ya da olmasın, suçlu etiketi yapıştırılması süreci olarak tanımladığı ‘kara suçluluk’ fikrini işliyor.

Bu sürecin incelenmesi, bugünün ne anlama geldiğini ve 2020 ve ötesini 1922'den farklı kılmak için ne gerektiğini anlamak için çok önemli.

‘Kara suçluluk’ fikrinin Amerika'da ortaya çıkışı

Suçluluk kavramı en geniş anlamda köle isyanları ve ayaklanmalar, siyahi insanların kölelik bağlamında baskılarına meydan okuma çabasıyla ilgili. Şiddet ve şiddet tehdidi aracılığıyla köleleştirilmiş insanların boyun eğmesini sağlamak için köle devriyeleri kuruldu. Ancak, bugün 1865'teki kölelikten sonrasına kadar onları düşündüğümüz şekilde siyahilik suçluluk kavramıyla bağdaştırılamaz. Yani her siyahi suçlu değildir.

Siyahilerin özgürlükleri cezai yaptırımlar nispetinde

Siyahilerin özgürlüğü, siyasi haklar, ekonomik haklar ve sosyal hakların tüm ifadelerinin cezai yaptırıma tabi olmasıdır. Beyazlar, oy kullanmak isteyen siyahi insanları suçlayabilir. Adil iş sözleşmeleri müzakere etmek isteyen insanlar suçlu olarak tanımlanabilir.

Yasadışı olarak nitelendirilmeyen tek şey, beyaz bir toprak sahibine topraklarında çalışmak için teslim olmaktı. Kısa bir süre sonra, Güney sanayileşerek siyah emek satmaya başladı. 70 yıl boyunca, sistem neredeyse tamamen ırkçı ve beyaz üstünlükçü bir politik ekonomi ile birlikte çalışan bir ceza -adalet sistemine dönüştü. Ve böylece insanları hapse atmak değil, sömürülebilmeleri için onları ikincil bir şekilde çalıştırmayı sürdürmek oldu.

Sosyal bilimcilerin algı oyunu: Her siyahi suçludur

Bu kitlesel suçlama Güney'de olurken Kuzey'de neler oluyordu? Halil Muhammed Köleliğin sona ermesinden önce Kuzey'de Afrikalı Amerikalılar vardı ve onlar da ayrışmaya maruz kaldılar. Suçlu olmaya eğilimli siyahi insanlar, tehlikeli bir ırk olarak algılandı ve aynı ten rengini taşıyan tüm insanlar, Kuzey'deki özgürlüklerinin tüm meyvelerine erişimlerini sınırlamanın bir yolu arandı.

Sosyal bilimciler bu algı oyununda çok büyük bir rol oynadı. Bugün “akademik uzmanlar” olarak adlandırdığımız kişiler, siyahi insanları Amerikan nüfusunda belirli bir suç sınıfı olarak tanımlama çabasının bir parçasıydı. Ve esasen yaptıkları şey, kölelikten sonraki ilk on yıllardan başlayarak Güney'den kaçan insanları her şartta kullanmaktı. 1890’da yapılan nüfus sayımı verilerinde Güney cezaevlerindeki rakamlar neredeyse üç katı fazla gösterilerek siyahilerin suçluluk oranının yükseliği üzerinden bir algı oluşturuldu.

Polis istatistikleri, siyahi insanların nasıl davranılacağı belirlemek için daha önemli bir hale geldi. Yani bu bir döngü: Siyahi insanlar Güney'de hapsedildi ve hapsedildikleri için, siyah insanların suçlu olduğu teorisinin tamamı bunun üzerine inşa edildi. İnsanlar verileri değer olarak aldırlar, sadece verilere bakarak siyahi insanların kötü olduğuna kanaat getirdiler.

Ve aynı oyun 20'nci yüzyıldan günümüze kadar aynı şekilde oynanarak geldi.

Hollywood eliyle ‘suçluluk kanıtlandı’

Bu bağlamda ilk büyük Hollywood filmi olan The Birth of a Nation (Bir Ulusun Doğuşu) filmi başta olmak üzere bir çok kültürel ürün algı yönetimin bir parçası olarak yayınlandı. Böylece ‘kara suçluluk’ Amerika'nın her yerinde yasal veya özel olarak ayrımcılığı haklı çıkarmak için en baskın temel haline geldi.

Mahallelere erişim, okullara erişim, hastanelere erişim, eğlence gibi pek çok alanda siyahiler özlük haklarından mahrum edildi. Beyazlar bu durumu polis ve güvenlik güçleri yardımı ile sağladı. Siyahi insanlar, siyahi reformcular, siyahi aktivistler, siyahi akademisyenler, siyahi gazeteciler kendilerine yapılanları belgeliyor ve her zaman direniyorlardı. Tüm güçleriyle sistematik polis ırkçılığına ve ayrımcılığına dikkati çektiler.

‘Mavi Kurdela’ simgesi ile tanınanACLU (American Civil Liberties Union-Amerikan Sivil Özgürlükleri Birliği) adlı kişi hak ve özgürlüklerini savunan sivil toplum örgütüne bağlı Mavi kurdela Komisyonu, isyanların nedenlerini inceledi. Komisyon tarafından hazırlanan raporda, Chicago’da polis tarafından mafya şiddetine sistematik katılımın olduğu ve polis memurlarının siyah insanları beyaz mafya şiddetinden korumak yerine onlara yardım etmeyi seçtiği sonucuna varıldı.

Beyazların adalet memuru olan çoğu polis sistematik olarak ırksal önyargıyla muamele ediyor. Siyahileri sebepsiz tutukluyor ve işlemeyecekleri suçlamalara maruz bırakıyor. Sorun, polisliğin inşa edilme şekli ve ne yapması gerektiği.

ABD’de siyahi insanın varlıklarının anlamı; beyazların servet biriktirmesi için tüm emeği vermesi ve karşılığında kazandıkları tek özgürlük yine sadece beyazlar için çalışabilmek. Şuan ABD’de başlayarak tüm dünyayı saran hak arayışı, adaleti bireysel bir dava, hatta davaların ötesinde tanımlamak için bir dönüm noktası. Ancak adaleti polis memurlarının yapabileceklerini sınırlayan bir biçim olarak tanımlanırsa bu yine Amerika'daki beyaz ayrıcalıkları korumak ile sonuçlanır.


#ABD
#Polis şiddeti
4 yıl önce