|

Yeni savunma hattı Misak-ı Milli sınırları

Türkiye’nin yeni savunma anlayışı sınır ötesi operasyonlar ve başta terörle mücadele olmak üzere olası tüm tehditlere karşı savunma yerine taarruz politikasına geçilmesiyle gözle görülür hale geldi. Türkiye, savunma hattını, Misak-ı Milli sınırları olarak yeniden tanımladı. Halkın 15 Temmuz’da kazandığı zaferin gücüne dayanan ülke savunmasındaki yeni anlayış önümüzdeki günlerde Türkiye’nin çok da alışık olmadığı, çok daha farklı ve bir o kadar da riskli hamleleri gündeme getirecek. Gerçek Hayat, yeni sayısında Türkiye'nin sınır ötesi hamlelerini konunun uzmanlarına sordu.

Yeni Şafak
14:19 - 31/10/2016 Pazartesi
Güncelleme: 18:52 - 31/10/2016 Pazartesi
Gerçek Hayat
Türkiye sınır ötesi operasyonlarla yeni savunma hattını Misak-ı Milli sınırları olarak belirledi.
Türkiye sınır ötesi operasyonlarla yeni savunma hattını Misak-ı Milli sınırları olarak belirledi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye, savunma anlayışında felsefe değişikliğine gitti. Ulusal Savunma Doktrini değişmese de savunma anlayışındaki bu dönüşüm, Erdoğan doktrini olarak anıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından içeriğine dair mesajlar verilen bu yeni felsefe somut olarak sınır ötesi operasyonlar ve başta terörle mücadele olmak üzere olası tüm tehditlere karşı savunma yerine taarruz politikasına geçilmesiyle gözle görülür hale geldi. Türkiye, savunma hattını, Misak-ı Milli sınırları olarak yeniden tanımladı. Tehditle yerinde mücadele benimsendi. Halkın 15 Temmuz'da kazandığı zaferin gücüne dayanan ülke savunmasındaki yeni anlayış önümüzdeki günlerde Türkiye'nin çok da alışık olmadığı, çok daha farklı ve bir o kadar da riskli hamleleri gündeme getirecek. Bu anlayışın içinde terörü yerinde yok etmek de var, doğrusal olmayan savaş da var, yeni ittifaklar da. Silahlı mücadelenin yanı sıra silahsız mücadele sistemlerinin kullanılması da yeni savunma anlayışının unsurları arasında.



15 Temmuz ruhunun getirdiği yeni anlayış


Türkiye'nin ülke savunmasında “etkin ve etkili" mücadeleye evrildiği, sınırları aşan yeni savunma anlayışında milat 15 Temmuz'a dayanıyor. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin aktörleri, hedefleri, nihai gayesi ve bu süreçte destek bulduğu veya bulamadığı müttefiklerinin duruşu gibi çok çeşitli verilerin analizinin ortaya koyduğu sonuçlar üzerinden Türkiye yepyeni bir sürece girdi. Bu yeni süreç, ülkeye yönelen tehdide karşı büyük bir mücadele veren halkın gücünün verdiği destekle başlatıldı. Bir yandan tepeden tırnağa bir temizlik ve millileşme süreci yürütülürken, bir yandan da içeride PKK terörüyle mücadele, dışarıda bölge ülkelerinde yaşananların Türkiye'ye etkisini en alt seviyeye çekmek üzere savunma anlayışı da değişti. Kimine göre bu anlayış yeni bir felsefe kimine göre bugüne kadar zaten olması gereken kudretin açığa çıkarılması.



  1. Savunma değil taarruz
  2. Yapılan analizler üzerinden savunma anlayışındaki en büyük değişiklik, “savunma yerine taarruz" oldu. Güneydoğu'da terörle mücadelede etnik kimlikler üzerinden oynanan oyunlara fırsat vermemek üzerine hassas bir mücadele yürüten güvenlik güçleri, yöneltilen tüm eleştirilere karşı sadece savunma anlayışıyla hareket ediyordu. Ancak yeni dönemde PKK terörünün kökünü kazıyacak taarruz anlayışına geçildi. Askeri, polis, istihbarat başta olmak üzere sahip olunan gücün tüm unsurlarıyla top yekün bir taarruz başlatıldı. Teröristlerin her yeni hamlesine çok daha ağır hamlelerle karşılık verildi. Öncelikli hedefe terörist liderler yerleştirildi. Siyasi isimlere yönelik suikastler kesildi, ülkede kaos saldırıları planlayan canlı bombalar teker teker yakalandı. Terörün sadece silahlı değil sivil unsurlarına karşı da mücadelenin startı verildi.




Çok daha geniş ve komplike bir savunma hattı


Yeni savunma anlayışıyla ülke savunma hattının sınırları genişletildi, resmi sınırları aşan bir vizyona taşındı. Misak-ı Milli sınırları, yeni savunma hattı olarak benimsendi. Millilik en üst seviyeye çıkarıldı. Düşman algısını da dönüştüren bu yeni anlayışla Türkiye, bugüne kadar uygulamadığı yeni yöntemleri ve çözümleri devreye soktu. Bunlardan biri, tehdidi ülke sınırları içine girmeden durdurmaya dayanıyor. Fırat Kalkanı harekatıyla ilk adımı atılan bu anlayış doğu ve güneydoğu sınırlarını tehdit eden bölgesel gelişmelere karşı daha aktif, operasyonel olduğu kadar diplomatik çözümlerin de dışlanmadığı, uluslararası dinamiklere uyum sergileyen, dengeleri gözetmekle birlikte savunma ihtiyaçlarının karşılanmasında kaynak çeşitliliğini benimseyen, çıkarlarını korumakta kararlı milli bir savunma politikasını ortaya koyuyor. Bugüne kadar mazlumların yanındaki duruşuyla kardeş toplumlar arasında liderlik vasfı üstlenen Türkiye, mazlum toplulukları ve bu toplulukların menfaatlerini korumanın yanı sıra ülkesine yönelecek tehditleri bertaraf etmeyi amaçlayan yeni çözümler üretiyor. Bu çözümler de kendisini, bölgede yeni ittifak arayışları, güvenli bölge anlayışıyla sınırlarda hem insani dramların önüne geçecek hem de tehditleri bertaraf edecek koruma hattı girişimleriyle gösteriyor.



Milli savunma, güçlü ekonomi, kamu diplomasisi


Emekli Tuğgeneral İhsan Başbozkurt yeni savunma hattı için şu ifadeleri kullandı;



“Türkiye Cumhuriyeti'nin artık milli harp silah ve araçlarına sahip olması, dışa bağımlılığı azaltması ve milli silah sistemimizin yüzde 60-70'ler seviyelerine gelmesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaşma azim ve iradesini arttırmış, daha aktif ve hareketli hale getirmiştir. Bu da dosta güven, düşmana korku salmaktadır. Bunun için savunma anlayışının değişmesi gerekir. Bunda, Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin bulunduğu iyi seviyenin de payı büyüktür. Dünyada bu kadar kriz var iken Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomik olarak çok iyi seviyeye gelmesi, çok önemli projeleri gerçekleştirmesi, aktif savunma anlayışına yansımaktadır. Yine dördüncü güç olarak bilinen medya ve sosyal medyayı her zaman yanınızda hissetmeniz, dünyaya kendinizi anlatmanız ve kamu diplomasinizi çok iyi yapmanız da sizi kendiliğinden aktif savunma anlayışına yöneltmektedir."



  • Mazlum halklar çağırıyorsa duramazsınız
  • “Uluslararası ilişkilerde haklı olmanız da yeni savunma anlayışının oluşmasında bir başka etkendir. Politik destek, uluslararası kamuoyu desteği, özellikle Suriye, Irak, Filistin, Afganistan ve Libya'da yaşayan gözü yaşlı mazlum halkların yaşam ve hürriyetini düşünmekten başka gayesi olmayan Türkiye Cumhuriyeti liderine ve devletine güven duygusunun artması, kendiliğinden savunma anlayışının değişmesini ortaya koymaktadır. Mazlum halklar sizi kurtarıcı olarak görüyor ve sizi kurtarılması, kurtuluşa ermesi için çağırıyorsa siz sınırlarınızın içinde bekleyemezsiniz."

Tüm milli güç unsurları harekete geçti


“Güçlenen, büyüyen, dünyanın gündemini belirleyen Türkiye'nin yeni savunma anlayışında hem içeride teröristle mücadelede hem de sınırlarımızın dışında tehditleri yerinde bertaraf eden, çözüm odaklı fikirler üreten, tehditleri önceden gören ve tedbir alan bir anlayışa geçmeli ve bu fikre sahip olmalı. Dünya ordularında ve NATO'da olduğu gibi, TSK'nın uyguladığı “etki odaklı harekat konsepti" yeni savunma anlayışında daha da önem kazanmıştır. Yani harbin siyasi hedeflerine ulaşması maksadıyla tüm milli güç unsurlarının harbin tüm seviyelerinde sinerji oluşturacak şekilde ve bir sistem yaklaşımı içinde uygulanması önemli. Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyadaki bu haçlı zihniyeti devletleri ve mezhepsel yaklaşım içindeki devletlerle mücadele ederken akıl ve bilimin kabul ettiği çözüm odaklı daha aktif savunma anlayışı ile hareket etmeli. Çünkü güçlü ve milli bir anlayışa sahip bir lider var ve kahraman bir millete sahip."







FETÖ temizlendikçe kudretimiz ortaya çıkıyor


Emekli Özel Harp Subayı, Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar ise, yeni savunma anlayışında milat olarak 15 Temmuz'a işaret ediyor. “Türkiye, devletin yıkılmasını, vatanın parçalanmasını ve ordunun dağılmasını amaçlayan bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Cumhuriyet tarihinde karşı karşıya kalmış olduğu en büyük saldırıydı belki de. Çünkü sonuçta devletin içerisine, halkın içerisine, güvenlik kuvvetleri içerisine yuvalanmış bir yapı büyük bir etki üretmeye kalktı ve o gece bunu başarmasına da ramak kalmasına karşın, Allah korudu, başaramadı. Şimdi devlet bununla ilgili mücadeleye girişti, temizlik yapıyor. Ne kadar büyük temizlik yaparsa kudreti de o kadar çok ortaya çıkıyor" diyen Ağar, geçmişte de büyük bir devlet olmasına karşın bu kudretin ortaya çıkmadığını, çünkü sürekli manipüle edildiğini vurguladı. 15 Temmuz'da zafer kazanmış ancak ağır yara almış Türkiye'nin coğrafyasında kurulan kurguları bozduğunu, elde ettiği bu avantajdan istifade ile de kendisine karşı üreyen tehdidi kaldırmak üzere bir kararlılık üretmeye başladığını anlatan Ağar, yeni stratejiye ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:



Asıl mücadeleyi dışarıda yapacağım dedi


“Türkiye, 'ben artık tehdidi kendi içerimde kabul etmeyeceğim. PKK ile, DEAŞ ile, şununla bununla, bu terör örgütleriyle kendi sınırlarım içerisinde mücadele etmeyeceğim. Evet bu mücadeleyi yapacağım. Bunların Türkiye'de bir etkinlikleri var. Ama asıl mücadeleyi dışarıda yapacağım' dedi. Burada 'dışarıda yapacağım' cümlesi çok önemli. Hem kararlılık üretiyor, hem de uluslararası mücadele arenasında rol almak gibi temel bir yaklaşımı var. Biz bir şekilde terör örgütleriyle mücadele ediyoruz ama bir diğer tarafıyla da oradaki varolan küresel iradelerle, bölgesel iradelerle ve yerel unsurlarla mücadele ediyoruz. Bu anlamda büyük bir değişim dönüşüm var."



  • Bu bir değişim değil, zaten yapılması gerekenler yapılıyor
  • “Bunu konseptten, anlayış değişiminden ziyade, zaten yapılması gereken şeyin yapılmaya başlanması olarak yorumlamak, bu şekilde ifade etmek bence en doğrusu. Kullanılan ifadelerden ziyade sahada neyin yapıldığı önemlidir. Şu ana kadar ortaya koymuş olduğumuz etkiler aslında operatif etkiler, stratejik seviye değil. Topyekün unsurlarımızın dahil olduğu bir şey değil. Ama kamu diplomasisi anlamında üretmiş olduğumuz etki stratejik. Çünkü oralar bizim hinterlandımız. Bir şekilde hem tarihi bağlarımız var, hem orada ittifak etmiş olduğumuz unsurlar var. Hem de kan bağımız olan insanlar var. Bu insanlar 100 yıl öncesinde yapılan dizaynda oralarda kalmışlar, ama hala Türkiye'den bir şeklide medet umuyor, yardım bekliyor, destek istiyorlar. Bunlar bir anlamda mazlumlar. Onların da bir şekilde haklarının korunması gerekiyor."

Çok dikkatli oynamalıyız


“Türkiye, bir kararlılık, bir etki üretiyor. Ama bunu yaparken de uluslararası konjonktüre uygun olarak hareket etmeye çalışıyor. O coğrafyada varolan ülkelerle birlikte koordine olarak adım atıyor. Bağımsız olarak bir şeyler yapması çok büyük risk. Böyle bir durumda hem doğrusal hem de dolaylı etkilerle karşı karşıya kalabileceğinin farkında Türkiye. Çok zor bir alan, çok zor bir coğrafya. Herkesin bir şekilde birbirinin ayağını kaydırmaya çalıştığı bir alandayız. Girmek zorundayız, inisiyatif üretmek zorundayız, kararlılık üretmek zorundayız, kendi başımıza da hareket etmek zorundayız ama bu çok zor. Hamaset yapamayız. Orada oyunu kurallarına göre oynamamız, çok dikkatli oynamamız gerekiyor. Şunu da unutmamalıyız: Türkiye, bu hamlelerine karşı hamlelerle karşılaşacak. Türkiye'nin karşısında da bir pozisyon oluşturuluyor."







İttifaklar oluşuyor yeni kavramlar, metodlar konuşuluyor


“Yeni savunma konsepti, anlayışı dediğimizde, ittifaklar önemli burada. Örneğin Barzani ile ittifak. Irak'ın kuzeyinde peşmergelerle birlikte güvenli bölge oluşturulması. Bu ilk defa konuşulan, çok farklı bir kavram ve çok önemli. Türkiye'nin çok farklı ittifaklar geliştirdiğini önümüzdeki süreçte görebiliriz. Sadece Barzani ile sınırlı kalmayıp ittifaklarını da çeşitlendirmek isteyebilir Türkiye. Stratejik anlamda yeni ittifaklar oluşturabilir. Ve bu ittifakları sayesinde tehditlere karşı önceden önlem alır. Bunun dışında non-linear war denilen, yani doğrusal olmayan savaşta değişik argümanlar kullanma ihtiyacı duyabilir. Bize karşı kullanılan aparat güçler var. Türkiye de bu aparat güçleri kullanabilir. Aslında vekalet savaşları cümlesinin doğrusu. Doğrusal olmayan savaş metodları. Gayri nizami harp unsurlarını kullanabilir. Yurtdışı operasyonu yapacak kuvvetlerini yurtdışı operasyon yapacak şekilde tertipleyebilir, kullanabilir. Örneğin bizim hep adını duyduğumuz özel birimlerimizi çok farklı alanlarda, çok farklı yerlerde farklı işler yaparken görebiliriz. Sahada tüm bunları kullanabilirsiniz. Ama bunun geri dönüşlerini de iyi hesaplamanız gerekir. Bir diğer tarafıyla yüksek teknoloji gerektiren, kontrol ve koordinasyon sistemlerini, iletişim sistemlerini kullanabilirsiniz. Bizim varolan üst uzay unsurlarımız bu işte etkin olarak rol alacaktır.




  1. MADDE MADDE SAVUNMA KONSEPTİ
  2. -Ülke savunma hattının sınırları genişletildi. Misak-ı Milli sınırları, yeni savunma hattı olarak benimsendi.
  3. -Olası tüm tehditlere karşı savunma yerine taarruz politikasına geçildi.
  4. -Savunma sanayide millileşmeye verilen önem daha da artacak.
  5. -Türkiye yeni ittifak arayışlarına girecek.
  6. -Güvenli bölge anlayışıyla sınırlarda hem insani dramların önüne geçecek hem de tehditleri bertaraf edecek.
  7. -Bugüne kadar asker-sivil ilişkilerini gergin tutan, darbelere zemin hazırlanmasında da koz olarak kullanılan irtica tehdidi algısı gibi Türkiye'yi kendi iç mücadelelerine bağlayan suni kavgalar geride bırakılarak, güvenlik koşulları uluslararası koşullarla örtüşecek şekilde yeniden oluşturulacak.
  8. -Gerektiğinde doğrusal olmayan savaş metodları kullanılabilecek.


Gerçek Hayat'ın tüm dosya yazılarını ve haberlerini takip etmek için

adresini ziyaret ediniz.

#Gerçek Hayat Dergisi
#Misak-ı Milli
#Savunma
7 yıl önce