|

Keşmir’in acısına son vermenin zamanı geldi

Hindistan’ın 5 Ağustos 2019’daki yasadışı adımlarından bu yana iki yıl geçmiştir ama ne bölgeye söz verilmiş olan normalleşme gelmiş ne de o çok bahsedilen ekonomik kazanımlar elde edilmiştir. Aslında, bölge giderek artan bir istikrarsızlıkla daha fazla kaosa sürüklenmiş, Cammu ve Keşmir’in uluslararası düzeydeki önemi sadece yeniden doğrulanmıştır. Buna ek olarak, Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişki bu adımlar nedeniyle tamamen bozulmuştur.

00:00 - 5/08/2021 Perşembe
Güncelleme: 11:50 - 12/08/2021 Perşembe
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
MUHAMMAD SYRUS SAJJAD - QAZİ PAKİSTAN’IN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ

Hangi noktada adaletsizlik normal hale gelir, verilen bir söz ahlaki gücünü yitirir ve ezici güç haklı sayılabilir? Bunun kısa ve doğru olan cevabı şudur: “Asla”. Adaletsiz olanlar bu adaletsizliklerini yutturduklarını düşünebilir ama kandırılmış olan hiçbir zaman bu adaletsizliği unutmayacaktır. Benzer bir şekilde, verilmiş olan bir söz hiçbir zaman ahlaki gücünü yitirmez ve ezici güç hiçbir zaman haklı olamaz.


  • Ne yazık ki, bireyler ve milletler tarih boyunca bu gerçekleri yenebileceklerini sanarak kendilerini kandırmaya ve tarihi gerçeklerin onlara işlemeyeceğine kendilerini iknaya çalışmışlardır. Hindistan, Cammu ve Keşmir bölgesini yasadışı olarak işgal ettiği 1947 yılından beri içinde bulduğu ahlaki bataklığa, 5 Ağustos 2019’da daha da derinden saplanmıştır.

Bugün, Hint hükümetinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları’nı çiğneyerek yasadışı Hint işgalindeki Cammu ve Keşmir’in (IIOJK) özel statüsünü Hint Anayasası’ndan tek taraflı ve yasadışı olarak kaldırmasının ikinci yıldönümüdür.

  • BMGK Kararları, Keşmirlilerin kendi gelecekleri hakkındaki isteklerini gerçekleştirmek için BM yönetiminde özgür ve adil bir plebisit yapılmasını öngörmektedir: Keşmirliler Pakistan’a mı yoksa Hindistan’a mı katılmak istiyorlar? Plebisit yapılana kadar, ne Hindistan ne de Pakistan ortadaki durumu değiştirecek hiçbir adım atamazlar. 122 sayılı BMGK Kararı (1957) şunu belirtmektedir: “BM prensiplerine göre eyaletin tümünün veya bir kısmının gelecekteki şeklini ve yönelimini belirleyecek olan taraflarca atılacak hiçbir tek yanlı adım… Eyalete tek başına sahip çıkılması anlamına gelmeyecektir.”

Ancak, Hindistan 5 Ağustos 2019’da Cammu ve Keşmir’e özel bir statü tanıyan 35-A ve 370 sayılı maddeleri anayasasından çıkararak kesinlikle bunu yapmıştır.

Bu maddelerin iptal edilmesiyle Hindistan, Keşmirlilerin kimliğini yok etmek isterken karşısına çıkan son anayasal engelleri de ortadan kaldırdı. Şimdi, yasadışı işgal altındaki Cammu ve Keşmir bölgesi Hindistan’ın geri kalanından gelen yerleşimcilere açık olacaktır. Neredeyse her on Keşmirliye bir asker düşecek şekilde bir milyon kadar askeri olan Hint işgal ordusu şimdi Hint devleti tarafından cesaretlendirilen bir yerleşimciler ordusu tarafından takip edilecektir.

  • Bu anayasal sahtekârlığın öncesinde benzeri görülmemiş bir baskı dalgası geldi. İnternet engellendi. Gazeteler kapatıldı. Gazetecilerin peşine düşüldü. Sıradan insanların hareketleri kısıtlandı. Keşmirli liderler gözaltına alındı ve iki yıldır tutuklulukları sürmekte. Hindistan yanlısı Keşmirli liderler dahi gözaltına alındı. Belki de tarihte ilk kez, bu vatan hainleri yeterince vatan haini olarak sayılmadı. Bölgeye ek askeri birimler sevk edildi. Sokağa çıkma yasakları dayatıldı ve hareket serbestliği şiddetli bir biçimde kısıtlandı. Dini ayinler yasaklandı. Bu sınırlandırmaların neredeyse hepsi hala uygulanmaktadır. Keşmir dünyanın en ağır şekilde militarize olmuş bölgesidir. Çok doğru bir ifadeyle “açık hava hapishanesi” olarak adlandırılabilir. Ve Keşmirliler bu aşırı derecede ve alçaltıcı güce karşı koyduklarında Hindistan onları terörist ilan etti.

İşte Hindistan’ın düştüğü durumun en üst derecedeki ironik yanı bu şekilde sergilenmektedir. Kendisini dünyanın en büyük demokrasisi olarak tanımlayan bir ülke, bir halkın BMGK ve Hindistan’ın kendisi tarafından söz verilmiş olan en temel “kendi kaderini belirleme hakkını” reddetmek için dünyanın en büyük işgal ordusunu kullanıyor. Bu “demokrasi” böylece Keşmir’i bir anlaşmazlık bölgesi olarak ilan edip BM’nin “Ne Hindistan ne de Pakistan söz verilmiş olan plebisit gerçekleşene kadar bu durumu değiştirmek hakkına sahip değildir” şeklindeki kararlar dizisini reddetmektedir.

  • 5 Ağustos 2019’daki eylemlerini haklı çıkarmak için Hindistan, bu hareketlerinin bir “içişleri meselesi” olduğuna uluslararası kamuoyunu ikna etmek amacıyla bütün kelime oyunlarını kullanmıştır. BMGK’nin bu konu hakkında 5 Ağustos 2019’dan beri üç tane oturum düzenlediği gerçeği ise Hintlilerin söylemlerini boşa çıkarmıştır.

Hintli işgal güçleri yüzlerce Keşmirliyi öldürmüş, işkence etmiş, kordona alma ve arama operasyonları tezgâhlamış, rastgele tutuklamış ve gözaltında tutmuştur. 5 Ağustos 2019’dan beri, 300’den fazla Keşmirli IIOJK’de Hintli işgal güçleri tarafından şehit edilmiştir. Sadece bu yıl (2021), Hintli işgal güçleri aralarında genç erkeklerin ve kadınların da bulunduğu 85 masum Keşmirliyi yargısız infaz yoluyla öldürmüş, 537 Keşmirliyi rastgele tutuklayarak gözaltına almış ve 31 Keşmirlinin evini yıkmıştır.

  • Hindistan’ın IIOJK’de işlediği korkunç ve sistematik insan hakları ihlallerinin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Bürosu (OHCHR) tarafından 2018 ve 2019’da yayımlanan raporlarında, BM Soruşturma Komisyonu (COI) tarafından ruhsatlı olarak araştırılması gerekliliği vardır.

Sadece geçen hafta, Avrupa Parlamentosu’nun 16 Üyesi Avrupa Komisyonu Başkanı’na IIOJK’deki “endişe verici insan hakları ve insani duruma” dikkatleri çeken bir mektup göndermiştir. Bunun daha öncesinde, ABD Kongresi de Kasım 2019’da IIOJK üzerine bir oturum düzenlemiştir. Cammu ve Keşmir anlaşmazlığı aynı zamanda Ocak 2021’de İngiliz Parlamentosu’nda tartışılmıştır.

Hindistan’ın 5 Ağustos 2019’daki yasadışı adımlarından bu yana iki yıl geçmiştir ama ne bölgeye söz verilmiş olan normalleşme gelmiş ne de o çok bahsedilen ekonomik kazanımlar elde edilmiştir. Aslında, bölge giderek artan bir istikrarsızlıkla daha fazla kaosa sürüklenmiş, Cammu ve Keşmir’in uluslararası düzeydeki önemi sadece yeniden doğrulanmıştır. Buna ek olarak, Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişki bu adımlar nedeniyle tamamen bozulmuştur.

  • Uluslararası medya ve parlamentolar IIOJK’deki Hint zalimliklerine dikkat çektikçe yabancı hükümetlerin, uluslararası kanunların bu derece çarpık biçimde ihlalinden dolayı Hindistan’ı sorumlu tutması elzem hale gelmiştir. Hindistan’ın küresel güç politikasında sahip olduğu varsayılan vazgeçilmez rolü, hiçbir şekilde birçok diğer ülkenin de desteklediği aynı küresel kurallara dayanan düzene göre değerlendirilmesini engellemez. Başbakan Modi’nin Hindistan’ında sivil özgürlükler arka sıralarda yer alırken, bu aynı zamanda, başka yerlerde insan haklarını yücelten uluslararası topluluk için de ileriyi görmede ne kadar istekli olduklarına dair bir sınav niteliğinde olacaktır.

Türkiye’nin Cammu ve Keşmir halkına verdiği destek onlar için bu zor zamanlarında bir umut ve güç kaynağı olmuştur. Diğer ülkeler de Türkiye örneğini izlemelidir çünkü Türkiye tarihin doğru tarafında durmakta ve Keşmirlilerin davası için sesini yükseltmektedir. Uluslararası topluluğun öne çıkıp Hindistan’a, Keşmirlilere verdiği sözü tutmasını söylemesi gerekmektedir ve yetmiş dört yıllık ezici güç kullanımının Cammu ve Keşmir’i yasadışı olarak işgal etmesini haklı çıkarmadığını belirtmelidir. Bugün Keşmirlilerin muhabbetini kazanmaya yakın değil, her zamankinden daha uzak bir konumdadırlar.

  • Keşmirliler için vazgeçilmez olan “kendi kaderlerini belirleme hakkını” kullanmanın zamanı gelmiştir. Demokratik olduğunu iddia eden bir ülke içinse, bir plebisit yapılmasından korkma zamanı değildir.
#Keşmir
#Pakistan
#Hindistan
3 yıl önce