|

En büyük potansiyel Türkiye'de

İslami finansta hızlı büyüyen ülkeler grubu olan QISMUT’un, sektörün küresel gelişiminde baş aktör olması ve 2019 yılında 1,8 trilyon dolarlık bir katılım bankası sektörüne sahip olması bekleniyor. Grubun içindeki motor gücün ise, Türkiye ve Endonezya olacağı öngörülüyor. Zaten sektördeki potansiyel anlamında da, Türkiye en önde gösterilen ülke… Bu fırsatı iyi değerlendirmesi durumunda, Türkiye’nin bölgenin İslami finans merkezi olabilme ihtimali var.

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/05/2015 пятница
Güncelleme: 21:21 - 30/04/2015 четверг
Yeni Şafak

Dünya ekonomisinde son yıllarda yaşanan keyifsiz gidişatta, keyfi yerinde olan dikkat çekici bir sektör var: İslami finans. Küresel ölçekte 2 trilyon dolar civarı bir büyüklüğe ulaşan ve gerek Batı'dan Doğu'ya, gerekse gelişmişten gelişmekte olan ülkelere yoğun ilgi gören sektörün temel dinamiği ise, hiç şüphesiz katılım bankaları…


2009-2013 yılları arasında global İslami bankacılık aktifleri yıllık %17'lik ciddi bir büyüme sergileyerek konvansiyonel bankacılıktan daha hızlı olduğunu ispatladı. Sektör, karlılık anlamında da mutlu görünüyor. Küresel sektörün toplam karı tırmanışını sürdürerek kendi rekorunu kırmaya devam ediyor. Söz konusu karın, 2019 yılına gelindiğinde 37 milyar dolara varması bekleniyor.



TÜRKİYE VE ENDONEZYA MOTOR GÜÇ OLACAK


İlgili yükseliş beklentileri, sektörün belli başlı ülkelerde hız kazanacağı öngörüsünden yola çıkıyor. Bugün Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi Arap pazarlarında, katılım bankacılığı yüksek bir hâkimiyete sahip... Bu tür yolunu epeyce almış ekonomilerin yanı sıra, son dönemde Endonezya da, katılım bankacılığındaki hızıyla göze çarpıyor. Dev Müslüman nüfusu ve giderek artan İslami finans farkındalığıyla çift haneli güçlü gelişim oranları kaydeden bu pazarın yanına, uzmanlar Türkiye'yi de özellikle eklemeden geçmiyor.


Hatta İslami finansın yıldızları olarak nitelendirilebilecek ve Katar (Q), Endonezya (I), Suudi Arabistan (S), Malezya (M), Birleşik Arap Emirlikleri (U) ve Türkiye'yi (T) kapsayan bir meşhur QISMUT bloku var. Alanda hızlı büyüyenler grubu olan QISMUT'un, söz konusu küresel gelişimde baş aktör olması ve 2019 yılında 1,8 trilyon dolarlık bir katılım bankası sektörüne sahip olması bekleniyor. Grubun içindeki motor gücün ise, Türkiye ve Endonezya olacağı öngörülüyor. Zaten potansiyel olarak da, Türkiye dünyada en önde gösterilen ülke… Tabii esas olan, bu potansiyeli ortaya çıkartıp hayata geçirebilmek…



HEDEFİMİZ, PAZAR PAYININ %15 OLMASI


Nitekim Türkiye'de çok ciddi bir potansiyel olmasına rağmen, pazar payı henüz tatmin edici değil ancak şartlar olgunlaştıkça bir patlama yapmaya müsait. Bugün katılım bankacılığımız henüz %6'ya yakın bir pazar payına sahip olup, bunun 2023 itibariyle %15'e çıkarılması hedefleniyor.


Bunun başarılabilmesi için ise, hiç şüphesiz banka sayısının artırılması şart. İşte bu anlamda, son dönemde kamu eliyle de katılım bankacılığına destek çıkılmasının, anlamlı bir girişim olduğunun altını çizelim. Bu atılımın, özellikle müşteriye geniş erişim avantajının kullanılması açısından hızlı bir katkı sağlaması bekleniyor. Öte yandan, Türkiye'de İslami finansın güçlenmesi için, ürün çeşitliliğinin sağlanması ve buna ilişkin farkındalığın artırılması da gerekli. Takaful adı verilen İslami sigorta ve Sukuk olarak adlandırılan İslami tahvil, bunun örnekleri.



İSTANBUL HUB OLABİLİR


Ayrıca belirtmek gerekir ki; sektörün, faizsiz bir sistemle hizmet vermenin yanı sıra, konvansiyonel finansa nazaran daha sağlıklı bir ortam sunduğunu da dünya âlem biliyor. Hatta son global kriz, dünyaya bunu ispatlamak için bir test ortamı oldu diyebiliriz. Bunda, sektörün sorunlu enstrümanlardan uzak durmasının önemli rol oynadığı söylenebilir. Bu bağlamda İslami finans, küresel sistemde giderek önemi artan bir aktör olma yolunda hızla ilerliyor. Bugün QISMUT ve diğer Ortadoğu piyasaları bir yana, İngiltere'den Japonya'ya arz ve talep anlamında güçlü gelişmeler yaşanıyor.



İşte Türkiye de, ilgili tüm niteliklere sahip bir ülke olarak, bölgenin de dünyanın da ilgisini çekiyor. Gerek sektörün büyüyor olması ve devletin bu konudaki kararlılığı, gerekse jeopolitik pozisyonumuz, Türkiye'yi gelecek vaat eden bir piyasa haline şimdiden getirmiş durumda. Dolayısıyla, hem ulusal hem de uluslararası yatırımcıyı çekerek güçlenmeye ve bölgenin İslami finans merkezi olmaya adayız. Açıkçası bu, Türkiye ekonomisi için orta ve uzun vadede en heyecan veren fırsatlardan biri olarak öne çıkıyor. Marifet ise, bu fırsatı en etkin şekilde değerlendirebilmek olacak. Zira alandaki uluslararası rekabet de giderek artacak.


twitter.com/drhaticekarahan




Katılım bankaları hızlı büyüyor

Türkiye'de İslami finans nasıl bir gelişim sergiledi?

Türkiye'de bilimsel disiplin ve sistem olarak “İslamî iktisat” düşüncesinin geçmişi 70'li yıllara kadar uzanır. Finans sektöründe somut biçimde tezahür etmesi ancak 80'lerde başlayan serbest piyasa sürecinde mümkün oldu. Bugün Türkiye'de faaliyet gösteren 4 Katılım Bankası'nın (KB) toplam aktif büyüklüğü yaklaşık 40 milyar dolara ulaşmış olup, toplam sektördeki payı %5,5'tir. Sektördeki bu küçük payına mukabil KB son yıllarda ortalama yıllık %25 büyüme göstermiş olup, bu rakam sektör ortalaması olan %12'nin bir hayli üstündedir. Dünyada 50'lerden itibaren üzerinde eserler verilen “ideal İslam iktisadı ve finansı” düşüncesiyle, bugün ifade edilen olgunun tam olarak örtüşmediğini ifade etmek gerekir.



İslami finans sektörümüzün potansiyeli nedir?

İslamî finansın toplamdaki payının düşüklüğünden ziyade, büyüme hızları dikkat çekmekted. World Islamic Banking Competitiveness Raporu'na göre, faizsiz bankacılık 2013'te yıllık %17,6 büyüdü. Thomson-Reuters'in “The State of The Global Islamic Economy” raporuna göre, İslami finans sektöründeki 'potansiyele' göre, Türkiye'nin orta vadede 775 milyar dolarla dünyada ilk sırayı yer alması bekleniyor.



Sektörün gelişmesi için yapılması gerekenler özet olarak şöyle:


*Katılım bankalarına özgü daha gelişmiş bir yasal altyapı oluşturulmalı.


* KB'lerin ürünlerinin İslami ilke ve kurallara göre denetimi daha şeffaf ve standart hale getirilmeli. Bu bir merkezi/ulusal Danışma Kurulu şeklinde olabileceği gibi, bankaların danışma kurullarına belirli bir standart getirme şeklinde de olabilir.


*Sadece bankacılığa hapsedilmemeli, sermaye piyasaları ve tekafül dediğimiz İslami sigortacılığa daha fazla yaygınlık ve derinlik sağlanmalı.


*Bu alanda günümüzde yeni yeni başlayan lisans ve lisansüstü programların sağlıklı gelişimine özen gösterilmeli. Gerek örgün gerekse yaygın eğitimlerle toplumdaki farkındalık ve bilinç artırılmalı. İslam iktisadı ve finansı eğitiminin, sadece “katılım bankalarında iş bulmak” gibi dar bakışlı bir amaca hapsedilme tehlikesinden kurtulmak gerek.



Kamu eliyle katılım bankacılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kamunun katılım bankacılığı sektörüne girmesi olumlu bir gelişme. Esasen bugün İslami bankacılığın klasik bankacılıkla olan rekabet zorunluluğu, onları bu bankalara yakınsayan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır ki, bu da aslında ciddi bir sorun. İslami bankaları klasik bankalardan ayrıştıracak olan, daha fazla dayanışmacı ve sosyal anlayışa sahip olmalarıdır ki bu da ancak sahiplik yapısında devletin ya da vakıfların hâkim unsur olmasıyla mümkün. Kamu katılım bankacılığının en önemli ve aslında birbirine bağlı iki hayırlı sonucu şunlar olabilir: Sektörün saygınlığına, kamuoyu tarafından benimsenmesine ve böylece bu alanın 'ana akım finansa' oturmasına doğru bir gelişme beklenmekte.



Sektörün gelişmesinin ekonomiye ne faydaları olur?

İslami finans sektörünün reel ekonomiye olan bağımlılığı ve desteği, geleneksel finans sektörüne göre çok daha fazla. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir kalkınma için benimsenmesi gereken anlayış “finans sektörünün ancak ve ancak reel sektör için var olduğu ve onun gelişmesine hizmet eden bir araç olduğudur”. Hâlbuki her on yılda bir dünyayı krizden krize sürükleyen anlayış bunun tam tersidir. Finans sektörü, reel sektörden bağımsız bir şekilde kendisini büyütmüş, riski transfer etmekle riski yönettiğini iddia etmiş ve sonunda patlayan krizlerle de, bu sorumsuzluğun bedelini tüm dünyaya ödetmiştir. Artık dünyanın her tarafında öne çıkan bir kavram var: “Sorumlu Finans”. Daha paylaşımcı, reel ekonominin hizmetinde bir sistemin başarılması konuşuluyor. İşte İslamî anlayışa göre şekillenen bir sistemde, bütün bunlar zaten mevcuttur. Kısa vadede sektörün gelişmesine gayret etmekle birlikte, tamamen İslami paradigma üzerine oturmuş özgün bir sistem tasarımı üzerine kafa yorma sorumluluğunu da unutmamamız gerek.



Devletin sektördeki girişimini destekliyoruz


Türkiye'de İslami finans dünden bugüne nasıl bir gelişim sergiledi?


2001 yılında Türkiye'de katılım bankalarının toplam bankacılık içerisindeki payı aktif büyüklük olarak %1 iken şu an yüzde %6 civarında. Son yıllarda katılım bankaları ciddi büyüme oranları göstermekte ve karlılıklarını korumakta. Fakat ülkemizin potansiyeline baktığımızda, hala istenilen seviyelerde olmadığımızı da belirtmemiz gerekir. Katılım bankacılığının yanında tekaful (İslami sigorta), bireysel emeklilik gibi İslami finans alanındaki uygulamalarda da, Türkiye'de son dönemlerde ciddi bir ilerleme gözlemlenmekte. İlerleyen yıllarda piyasaya yeni oyuncuların da girmesiyle, katılım bankaları daha da etkili olacaklardır.



Türkiye İslami finans sektörünün potansiyeli nedir?

Yurtdışındaki örneklere baktığımızda birçok Müslüman ülkede İslami Bankacılığın payı yüzde 10'un üzerinde. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü, finans sektörünün sağlamlığına baktığımızda, bizim de bu seviyelerin üzerine çıkmamız kısa dönemde çok zor olmayacaktır. Tabii olarak bunun için bu ürünlerin geliştirilebileceği uygun bir mevzuat alt yapısının tesis edilmesi de gerekiyor.



Kamu eliyle katılım bankacılığının güçlendirilmesi çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle, devletin katılım bankası kurması girişimlerini destekliyoruz. Sektörün bankacılık pazarından alacağı payın büyümesi açısından önemli bir adım olacaktır. Şube ağının artması ile birlikte müşteri tabanı genişleyecektir. Ölçek ekonomisi açısından etkinlik artacak ve rekabet de hizmet kalitesinin yükselmesini sağlayacaktır. Sektöre kamu katılım bankasının girmesi ile birlikte katılım bankacılığı prensiplerine uygun bir interbank oluşması ve sermaye piyasası ürünleri için hacmin artması ile ikinci el piyasanın derinleşmesi kolaylaşacaktır.



Öte yandan, şu an sistemde dört katılım bankası faaliyet göstermekte. Bu kurumlarda istihdam edilecek deneyimli insan kaynağı bulmak zor bir iş. Katılım bankacılığının doğası gereği hem bankacılık işlemlerini iyi bilmek, hem de çalışma prensiplerimize uygun ürünlerin de işleyişini öğrenmek gerekiyor. Ayrıca, işi bizzat yapacak olanların, katılım bankacılığı tecrübesi olması çok önemli bir husus. Bu nedenle üç kamu katılım bankasının sektöre giriyor olması insan kaynağı açısından bir miktar baskı oluşturacaktır. Yine de uzun vadede yeni mezunların bu alana daha fazla ilgi göstereceğini bekleyebiliriz.



Sektörün gelişmesinin, ekonomi üzerinde ne tür faydaları olacaktır?

Katılım bankaları fon sahiplerinden topladığı sermayeyi reel ekonomiye kullandırmakta ve kar/zararı paylaşmaktadır. Borcun değil, reel ekonomik bir işlemin finansmanını sağlamaktadır. Fon kullandırma tarafındaki en başta gelen müşterilerimizi, ekonomimizin belkemiği olan KOBİ'ler oluşturmaktadır. Bu nedenle, sektörün gelişmesi direkt reel ekonominin daha fazla desteklenmesini sağlayacaktır.






#İslami finans sektörü
#hatice karahan
#yazı dizisi
9 лет назад