|

Ayasofya’yı kitaplardan okumak

86 yıllık bir hasretin son bulduğu Ayasofya Camii için Türkçe eser literatürünün yok denecek kadar azlığı, söylemden, bilgi ve bilince geçemediğimizi göstermektedir. Öyleyse şimdi yeni okumalar yapma ve bilinç oluşturma zamanı...

Kamil Büyüker
04:00 - 15/08/2020 Cumartesi
Güncelleme: 03:03 - 15/08/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
1943 yılına kadar Ayasofya hakkında literatüre giren hiçbir eser görünmemektedir.
1943 yılına kadar Ayasofya hakkında literatüre giren hiçbir eser görünmemektedir.

Mazisine 1500 yılı sığdırmış, 900 yıldan fazla bir zaman Bizans’ın merkezinde ve gözdesi olan mabed, 500 yıldan fazla bir zaman da Osmanlı’nın adalet ve huzur ikliminde bir İslam mabedi olarak hizmet etmiştir. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde 1931 yılında Amerikan-Bizans Enstitüsü tarafından Ayasofya’nın mozaiklerinin ortaya çıkarılması teklif edilmiş ve bu teklifin kabulü üzerine Amerika’dan Prof. Dr. Thomas Vhittemore 7.6.1931 tarihinde görevlendirilmiş, 24.11.1934 tarihli kararname ile Ayasofya müzeye dönüştürülmüştü. Nihayet 86 yıllık bir hasretin ardından Ayasofya, Cami olarak aslî hüviyetine geçtiğimiz günlerde tekrar kavuştu.

Ayasofya Camii’nin uzun bir süre müze olarak kullanılması beraberinde pek çok tartışmayı da getirmiştir. Özellikle gençlik hareketlerinden yoğun olarak yaşandığı 1970’li yıllarda Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi için mitingler yapılmış, dönemin milli ve manevi hassasiyeti olan dergilerinde bu durum kapak konusu olarak işlenmiş ve gündemde tutulmuştur. Ayasofya, dergilerin gündeminde sürekli güncelliğini korurken bu konu kitaplar üzerinden de dile getirilmeye çalışılmıştır. Ancak dergi ve mecmuaların dönemin belki de en etkili propaganda araçlarından olması, bu konuda kitap neşrini sınırlamış gibi görünmektedir.

MÜZE OLDUKTAN SONRA ÇIKAN İLK AYASOFYA YAYINLARI


1943 yılına kadar Ayasofya hakkında literatüre giren hiçbir eser görünmemektedir. 1935 yılında Ayasofya’ya müze müdürü olarak atanan ve 1944 yılına kadar bu görevini sürdüren Ali Sami Boyar tarafından 1943 yılında kaleme alınan Ayasofya ve Tarihi adlı eser, aynı zamanda Sanayi-i Nefise mezunu ressamlarımızdan olan Boyar’ın Ayasofya resimlerini ve kısa bilgileri ihtiva ediyor. Amerikan-Bizans Enstitüsü kurucusu ve Ayasofya’nın mozaiklerinin ortaya çıkarılması sürecini başlatıp, müzeye dönüştürülmesi aşamasını hızlandıran Thomas Whittemore (1871-1950)’ın, Ayasofya Mozaikleri ((Halil Edhem Hatıra kitabı), Ankara 1947, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 189-200 s.) adlı ayrı basım yazısı ve A. Süheyl Ünver’in, Ayasofya Türk Efsaneleri Hakkında ( İstanbul 1948, M. Sıralar matbaası, 7 s.) ayrı basım yazıları devam eden iki yayını oluşturuyor.


İstanbul’un fethinin 524. Yıldönümü dolayısıyla hazırlanan İstanbul, Fâtih, Fetih, ve Fatih Devri Hakkında Yazılmış Kitaplar Bibliyografyası’nda (Haz. İsmet Binark, Nejat Sefercioğlu, İstanbul Fetih Cemiyeti yay. 1977) sadece beş kitap ve iki ayrı basım künye olarak yer almakta. Yukarıda zikredilenler haricinde şu eserler künyeleri ile verilmiş:

-Aleksandır Kostantinidi, Tarih-i Ayasofya, İstanbul 1285, Ceride-i Havadis Matbaası 15 s.

-Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya Kılavuzu, İstanbul 1956, Maarif Basımevi, 28 s. ; Ayasofya, [y.y.] 1960, 16 s. ; Ayasofya Kılavuzu, İstanbul 1966, Milli Eğitim Basımevi, 40 s. (Ayasofya Müzesi yay: 8);

-Ömer Kirazoğlu, İslamiyet, Fatih ve Fetih Camii Ayasofya, Konya 1966, Kanaat Matbaası, 32 s.

-Ayasofya Camii, Hazırlayan: İlhan Akçay, Ankara 1968, Ayyıldız mat. 115 s. Hakses Neşriyat.

AYASOFYA’YA NEREDEN BAKMALI NASIL OKUMALI


Ayasofya’yı sadece asırlara meydan okuyan bir mimari eser olarak görmemek gerekiyor. O, farklı farklı cepheleri ile tarihe, sanata, estetiğe, mimariye, inanca vd. pek çok alana konu edilecek bir yapı… Bu yönüyle bakıldığında Ayasofya üzerinde farklı disiplinlerin konuşması ve bir şeyler yazması zaruri hâle geliyor. Öncelikle Ayasofya ne idi, ne oldu? sorusunun cevabını bulabilmek için bu işin tarihine detaylı bir şekilde bakmamız icap ediyor. Bu konuda bir başucu eser diyebileceğimiz çalışma Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya (Prof. Dr. Ahmed Akgündüz - Doç. Dr. Said Öztürk-Yaşar Baş, Osmanlı Araştırmaları Vakfı yay., 2005. 893 s.) adını taşıyor. Bu eser Ayasofya’yı özellikle Türk hâkimiyeti dönemiyle ilgili olarak tafsilatlı bir incelemeye tabi tutmakta ve Fâtih’in İstanbul’u fethettiği zaman yıkılmak üzere olan Ayasofya, nasıl olmuş da günümüze kadar ayakta kalabilmiştir? Fatih’le başlayan ve son Osmanlı padişahına kadar devam eden imar faaliyetlerinde, Ayasofya’yı ayakta tutabilmek için her padişah neler yapmış, neler harcamıştır? Bizans’tan devralındığında tek bir yapı olan Ayasofya nasıl külliye haline getirilmiştir? sorularını cevaplamaktadır. Kitabın belki de en büyük özelliği 65,3 metrelik Ayasofya Vakfiyesi’nin tamamının Türkçe tercümesinin ve Mimar Fossati’nin Sultan Abdülmecid’e sunduğu orijinal Ayasofya albümünün eserde yer almasıdır. Kitabın hülasa edilerek kısaltılmış hali ise Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii (Osmanlı Araştırmaları Vakfı yay., 2006. 527 s.) yeniden yayımlanmıştır.


BİTMEYEN ŞARKIMIZ: ZİNCİRLER KIRILSIN AYASOFYA AÇILSIN


Ayasofya’nın camiye tekrar dönmesi mâşerî vicdanın ortak talebi idi. Bu hususta pek çok mücadeleler verildi. Emekli bir öğretmen olan İsmail Kandemir, Ulu Mabed Ayasofya (Ekip Matbaa, İstanbul 2004) 319 s.) isimli bir eser yayımlayarak bir kamuoyu oluşturmaya çalışmış. Nitekim yıllar sonra Danıştay’a açtığı dava neticesinde Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması meselesinde öncü rol üstlenen İsmail Kandemir’in yayınlamış olduğu bu hacimli eser, Ayasofya’nın hukuksuz bir şekilde müzeye çevrildiğini de ortaya koyuyor. Eserde de ifade ettiği gibi bilgi ve belgeler eşliğinde işin safahatının anlatıldığı bu kitap arşiv niteliğini taşıyor.

Ayasofya konusu gündeme geldiği vakit bu konuda en güçlü hitabeyi yapan yakın tarihimizin önemli ismi Üstad Necip Fazıl Kısakürek’tir. Onun da bu konuda yaptığı konuşma Büyük Doğu Fikir Kulübü’nce kitaplaşmış, İki Hitabe: Ayasofya, Mehmetçik (Şafak Matbaası, Ankara 1966, 24 s.) adıyla yayımlanmıştır.


Ayasofya’yı bir siyasi mesele haline getirip müdahale konusu yaptırma gayretleri yakın tarihimizde sıkça yaşanmıştır. Bu konuda bir karşı duruş ve meselenin özetini ortaya koyan çalışma ise bir toplantının kitaplaşması sonucu ortaya çıkmıştır. Türk Yunan İlişkileri ve Ayasofya Meselesi (Prof. Dr. Ayhan Songar, Oğuz Gökmen, Ziyad Ebüzziya, Yrd. Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Aydınlar Ocağı yay., 1990. 56 s.) adlı çalışma bu konuda siyasi olarak durmamız gereken yeri özetleyen önemli metinlerden oluşmaktadır.

ENVANTER ÇALIŞMALARI VE YILLIKLAR


1955-1971 yılları arasında Ayasofya Müzesi Müdürlüğü vazifesini yürütmüş olan Feridun Dirimtekin neşriyat anlamında önemli işlere imza atmıştır. Yayınladığı küçük tanıtıcı kılavuzlar dışında ilki 1959 yılında çıkan Ayasofya Müzesi Yıllığı’nı yayımlamaya başlamıştır. Yıllık istikrarlı bir şekilde çıkarak 2010 yılına kadar yayın faaliyetini sürdürmüş ve bu tarihte yayınını noktalamıştır.

2006-2012 yılları arasında Ayasofya Müzesi Başkanlığını, 2009-2011 yıllarında Ayasofya Müzesi Müdürlüğü görevini yürütmüş olan merhum A. Haluk Dursun’un Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri 1957-2019 (İstanbul Bilgi Üniversitesi yay., 2011. 253 s.) eserinde Ayasofya camii ve külliyesinin her bir yapısı, yapıya ait tüm öğeler birer birer ölçülerek, envanter haline getirilmiş ve müze envanteri olarak kaydedilen kütüphane ve depoda bulunan eserlerle birlikte incelenmiş. Bu envanter çalışması da araştırmacılar ve Ayasofya ilgilileri için önemli bir kaynağı teşkil etmektedir.

SANAT TARİHİ VE MİMARİ CEPHESİ İLE AYASOFYA


Sanat tarihi yönünden belki üzerinde çok konuşulması gereken Ayasofya bu konuda da sınırlı çalışmaya konu olmuş. Bunlardan ilki Semavi Eyice Hocanın Ayasofya 1922-2018 (Yapı ve Kredi Bankası yay., 1984) adını taşıyor ve 3 ciltten oluşuyor. Kitabın birinci cildi, Bizans döneminde Ayasofya’nın tarihçesi ve mimarisini; ikinci cildi yine Bizans dönemindeki Ayasofya’nın mozayiklerine ayrılmış. Üçüncü cilt ise, Türk Döneminde Ayasofya başlığını taşıyor.

Hem okuma pratiği hem de sanat tarihi perspektifinden tarihsel süreci özetlemesi açısından bir el kitabı hüviyetinde olan bir diğer çalışma ise Tarihin En Uzun Şiiri Ayasofya (Timaş yay., 2020, 240 s.) ismiyle yayımlanmış. Sedat Bornovalı’nın imzasını taşıyan eserde Megali Eklesia (Büyük Kilise), daha sonra Hagia Sophia (Tanrısal Bilgelik), daha sonra ise Ayasofya Camii süreçleri tarihin imbiğinden geçirilip, mimari dokunuş ve estetik kavrayışla yoğrularak aktarılıyor.


Sultan Abdülmecid’in emriyle Ayasofya’nın tamiri ile vazifelendirilen İsviçreli Mimar Fossati, 1846’da aldığı işi 1849’da tamamlamıştır. Ayasofya ve çevresi ile ilgili yapılmış en kapsamlı restorasyon ve inşa faaliyeti gerçekleştiren Fossati, Ayasofya’nın iç ve dış görünüşleriyle çevresini gösteren bir albüm hazırlayıp bunu Sultan Abdülmecid’den sağladığı ihsanla 1852’de Londra’da bastırır. İçinde renkli yirmi beş levha bulunan bu eser, üstünde padişahın tuğrası olmak üzere sultanın yardımlarıyla meydana getirildiğini bildiren çok süslü bir başlık sayfası ile yayımlanmıştır. 19. yüzyılda Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861) İsviçreli iki kardeş mimarın, Gaspare ve Giuseppe Fossati’nin gerçekleştirdikleri çalışmaları anlatan Ayasofya ve Fossati Kardeşler (1847-1858) (Sema Doğan, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2011, 214 s.) isimli eser yapılan çalışmayı tafsilatıyla anlatıyor.


2004-2010 yılları arasında hazırlanmış doktora tezinin kitaplaşmış hali olan Ayasofya ve Onarımları (Hasan Fırat Diker, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi yay., 2016. 365 s.) isimli eser Semavi Eyice’nin de ifadesi ile yapıldığı tarihten itibaren Ayasofya’nın geçirdiği onarımların neler olduğunu sırasına göre ortaya koymaktadır ve Ayasofya için bu kitabı ilk toplu araştırma denemesi olarak kabul etmek gerekir. Pek çoğu ilk defa yayınlanan bilgi, belge ve fotoğraflardan oluşan eser yapının mimari anlamda geçirdiği değişim, dönüşüm serencamını da gözler önüne seriyor. Yazar Diker eserin girişinde önemli bir hususa da dikkat çekiyor: “Günümüzde Ayasofya ile ilgili pek çok yabancı kaynaklı araştırma, projeler nezdinde devam etmekte iken, ülkemizde bu konuya odaklanmış özgün bir araştırma kurumu henüz tesis edilmiş değildir. Pratik bağlamda kurumsal araştırmaya yönelik henüz ciddi bir adım atılmamıştır.” Umut vadeden bu kitabın yayını ve bu ilhamla devam edecek olan yayınlar Ayasofya Camii konusunda önemli bir bilinç oluşmasına katkı sunacaktır.


#​Ayasofya
#Bizans
#Osmanlı
4 yıl önce