TRT Şeş Koordinatörü Fethullah Kırşan, halkı kucaklayan bir yayın politikası izleyen TRT Şeş'in barış sürecinin önemli enstrumanlarından biri olduğunu, bunun da kendilerine barış sürecinde reyting olarak döndüğünü söylüyor.
Kürtçe yayın yapan TRT Şeş ilk kurulduğunda ne Kürtlere ne de Türklere yaranamamıştı. İlk günlerin endişeli atmosferi dağıldığında bölge anadilinde yayın yapan yeni bir kanala sahip oldu. 2009 yılından beri sessizce yayınına devam eden, gittikçe daha geniş bir bölgede izlenen ve hatırı sayılır bir reytinge sahip olan TRT Şeş'in Koordinatörü Fethullah Kırşan ile TRT Şeş'i ve barış sürecini konuştuk.
Kanal kurulduğundan Kürtçe program yapacak kişilere ulaşmakta zorluk çektiniz mi?
Yasaklı olduğu için, kültür sanat, eğitim dili olmamış bir dilden 24 saat televizyon yayını... Bu gerçekten zordu. Bir de yaptığınız iş siyasi sonuçları olan bir şey. Çok dikkat etmek zorundaydık. Oturup bu işi sıfırdan bir noktaya getirmemiz lazımdı. İlk dönem hakikaten sanatçı, siyasetçi, uzman konusunda sorun yaşadık. En çok da dublajda sıkıntı yaşadık. Bu sektörün oluşmasına biz yardımcı olduk. Kürtçe müzik ses yarışması düzenledik. Yetenekli gençleri bünyemize kattık. İsveç'ten Kürtçe öğretmen getirdim. Artuklu Üniversitesi'nden hocalar geldi. 2.5 yıl kesintisiz Kürtçe kurslar düzenledik. Geçen sene ilk defa Kürtçe KPSS üzerinden eleman aldık.
Bizi izleyen seyirci dil bilme noktasında homojen bir kitle değildi. Çok az bir kısmı Kürtçeyi iyi anlıyor dinliyor, okuma yazması da var. Çok büyük kitle anlıyor, bir kısmı konuşuyor, okuma yazması yok. Belli bir yaşın altındakiler de hiç bilmiyor. Böyle bir kitleye televizyonu nasıl sevdiririz, nasıl ulaşırız bunun hesabını yaptık. Her yörenin farklı bir ağzı var. Orada da sıkıntı yaşanıyor. Bir standart oluşturmalıydık. Özellikle Kırmanci lehçesiyle ilgili. Çünkü Türkiye'de yüzde 85 Kırmanci lehçesi kullanılıyor.
Şeş'in de yüzde 85'lik yayını Kırmanci, yüzde 14 Zazaca, yüzde 1 Soranice. Hizmet eğitim kurslarıyla standart oluşturduk. Özellikle dizi dilimiz herkesin anlayabileceği basitlikte. İlk günlerde bu dili anlamıyoruz diye şikayetler geliyordu. Bir buçuk yıldır oturdu.
Biz 20 şehidin geldiği zamanlarda da yayın yaptık ve sağduyudan hiç kopmadık. Hep 'Bu sıkıntılar er ya da geç geride kalacak' düşüncesini işledik. Yıllarca ihmal edilmiş, sürekli ötelenmiş bir kesime kucak açtık. Reyting datalarımız da bu kucaklaşmanın karşılığı. Belki barış sürecinin konuşulmaya başlanmasında bu yönüyle katkımız olmuştur. Her gün pozitif şeyler vermeye çalıştık. Muhtemelen bu yayınların etkisi olmuştur.
TRT Şeş yerine ikame edeceğiniz şeye bağlı. Doğrudan vatandaşın dünyasına giren bir enstrüman varsa TRT Şeş'in yerine, olabilirdi ama bu tür şeylerin yerine ne koyabilirsiniz ki? Bence Şeş güzel bir projeydi.
Mutlaka. Barış sürecinin konuşulmaya başlandığı ve gündeme girdiği günden itibaren biz kendimizi biraz güncelledik. Bazı programlarımızı yeniden ele aldık. Süreci konuşabileceğimiz yeni programlar ortaya koyduk. Reytinglerimiz bir iki basamak yukarı çıktı. Bölgede fenomen olan Karadayı, Kurtlar vadisi gibi diziler olduğu akşamlarda bile dizilerimiz ilk beşe giriyor. Geçen hafta Siya Mem-u Zin dizisinin finalini yaptık o akşam 4. olduk. 8 reyting alıp Karadayı'nın üstüne çıktık. Çok güzel bir duygu bu. Can û ceger olduğu akşam da ilk 3'e giriyoruz. Süreçle Şeş'e ilgi arttı.
Ben haberci maratonuma 1992'de TRT'de stajyer muhabirlik sınavını kazanarak TRT haber dairesinde başladım. 18 yıl haber dairesinin değişik kademelerinde editörlük, müdür yardımcılığı, müdürlük kademelerinde bulundum. TRT Şeş'te başlangıç yapıldıktan bir süre sonra bir heyecan eksikliği oldu ve kan değişimi ihtiyacı hissedildi sanırım. Benden önceki genel koordinatör dış işleri bakanlığından gelmişti ve yayıncı nosyonu yoktu. Bu sefer hem içeriden hem de yayıncılık deneyimi olan biri arandı. Benim Batmanlı olmamın bir etkisi olmuş olabilir belki ama genel anlamda bir yayıncı olması ve kanalının ilk dönemdeki heyecanını yeniden gündeme getirmek ihtiyacıyla beraber adım gündem geldi.
Evet. Sadece Türkiye'de değil Kuzey Afrika'dan Avustralya'ya kadar olan o kuşakta izleniyoruz. Bir yıl önce Amerika'dan bu yayınları biz de izlemek istiyoruz diye 10 binin üzerinde imza geldi. Böylece yaklaşık bir yıl önce oraya yayın yapıyoruz. Hem yurt içinde hem de sınır ötesinde, Kuzey Irak'ta, Suriye'de, İran'da çok büyük bir ilgi var. Bölgeyle Türkiye arasında köprü olmaya çalışıyoruz. Orada Soranice bülten başlattık. Bir de gezi programımız var Soranice. Şu anda TRT Şeş bölgedeki 300'ün üzerindeki ulusal kanal arasında reyting sıralamasında ilk 10'da. Bütün bölgede en çok izlenen ilk yüzde 3. Genelde de ilk 20 arasında. Doğu Anadolu'da 13 -14- 15 bandında gidip geliyor. Ama bu reyting dataları Türkçe yayıncılık baz alınarak oluşturulmuş. Ölçüm de sadece Diyarbakır'da var. Eğer buralarda böyleyse Şanlıurfa, Bitlis, Bingöl, Muş ve Adıyaman gibi yerlerde inanıyorum ki reytingimiz çok daha yüksektir.
Programlarımızın büyük bir kısmı sahada ve nabız tutmak açısından çok önemli. Bizim görebildiğimiz herkes bu defa olacağına inanıyor. Daha önceki dönemlerde göremediğimiz bir pozitif hava var. Biz bir yıl öncesine kadar Hakkari'ye gidemiyorduk. Barış süreciyle beraber Şeş'e o kadar katı bakan bir bölge bile bizi kucakladı. Bu barış sürecinin çok net bir yansımasıdır. Bu pozitif ortamı Türkiye'deki bütün kesimler çok iyi değerlendirmek zorunda. Tüm kesimler bu pozitif ortamı nasıl Türkiye lehine çevireceğini, bu barış ortamını sağlık bir zemine nasıl oturtacağına kafa yorması lazım.
Aslında bu önyargı iki taraflıydı. Kürt kesimi, özellikle örgüte yakın olan kesim 'Bu kanalı açarak biraz daha Kürtleri sömürecekler, asimile edecekler, devlet propagandası yapılacak' savıyla karşı çıkıyordu. Örgüte yakın kesimlerde çok ciddi bir eleştiri vardı. O eleştirinin artık bir fayda sağlamadığı, tam tersi o argümanların çok havada kaldığı görüldü. Bir de daha önce yapılan bir Kürtçe kanal denemesi olduğu için, 'TRT bunu açacak dostlar alışverişte görsün kabilinden bir şey olacak. Bir şey çıkmaz' düşüncesi vardı. Yayın başlayıp zaman geçince, geldiğimiz noktada çok ciddi bir sahiplenme oldu. 'TRT Şeş gerçekten güzel bir yayın yapıyor' dendi. Gerçekten sadece Türkiye ile sınırlı değil. Çin'den, Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika kıtasına kadar çok geniş bir alanda TRT Şeş izleniyor. Gerçekten de çok ciddi bir olumlu anlamda geri dönüş var.
Diğer taraftan Türk kamuoyunda da 'Acaba bu adım bizi bölünmeye götürür mü?' kaygısı çok boyutlu olarak kendini hissettiriyordu. Zaman içerisinde bu kaygılar, özellikle Türk kamuoyunda çok yer bulmadı, tam tersine hatırı sayılır şekilde 'Keşke bunu 10 yıl önce açsaydık' savı daha fazla işlenmeye başladı. O sürecin çok büyük bir kısmını geride bıraktık. Türk Kürt bu ülkede yaşayan herkes TRT Şeş'in aslında çok önemli bir işlev yerine getirdiğini, aidiyeti pekiştirdiğini gördü. Kürt vatandaşlarımızda devlete karşı daha fazla sahiplenme var çünkü önemsendiğini en azından test etmiş oluyor. Güzel de bir şey ortaya çıkınca da sahipleniyor.
Mutlaka baskı oldu ama bunun biraz da abartıldı. Bu baskı şimdi biraz kırıldı ama 'Gitmeyin orası devletin kanalı' argümanı devam ediyor.
Tüm TRT'ye yönelik mi?
Şeş'e yönelik. Diğer kanallarda bir sorun yok. BDP'li vekiller TRT'nin diğer kanallarına çok rahat çıkıyor. TRT Şeş'e gelince 'Bir bakalım' diye kaçak güreşiyorlar. TRT'nin diğer kanallarında Demirtaş da Baydemir de çıktı. Bize de zaman zaman mikrofon uzattığımızda kaçak da olsa görüş veriyorlar ama ambargo Şeş'e yönelik.
TRT Şeş başlarken ortaya attıkları argümanlar hep havada kaldı. Diyarbakır'da belediye ruhsat vermek için bile, önceden Roj TV, Roj TV kapandıktan sonra da yerine açılan Nûçe ve Sterk TV kanallarının televizyonunda yer alması için şart koşuyorlar. Şeş'i asla istemiyorlar.
Hayır normal meskende. Müteahhit daire yapacak, uydu sistemi kuruyor. Ruhsatı verirken öyle bir şart koyuyorlar. Buna rağmen orada izleniyoruz. Belki insanımız samimiyeti gördü. Bu anlamda bir hesabımız yok. Biz insanlarımıza 90 küsur yıldır üstü örtülen bu zengin kültürü yansıtmaya çalışıyoruz. Bu kültürü nazara veriyoruz. Belli bir yaşın üzerindeki insanlarımızın pek çoğu Türkçe bilmiyor. Ana dili Kürtçe. Ben anneannemden biliyorum. Biz sürekli bir şey izlerdik 'Evladım bana tercüme eder misin' derdi. Şimdi perdesiz, direkt devletin eliyle böyle bir imkan sunuluyor. Bu çok önemli çünkü kanalımız alabildiğince politize olmuş kanallar gibi değil. İnsanlar her gün politika, her gün çatışma dinlemekten bıkmış. Belli bir yaşın üzerindeki çok insanımızdan çok dua alıyoruz.
Haber işini bir ajansla ortak yapıyoruz. Bültenin inisiyatifi bizde fakat onlar bize stüdyo ve eleman takviyesi yapıyorlar. Biz uzunca bir süre spikerlik yapabilecek düzeyde iyi Kürtçe bilen bayan aradık. Bulmakta zorlandık. Bir yandan da bizim bölgenin sosyo kültürel durumu nedeniyle dini konularda biraz daha hassasiyet var. Bundan bir buçuk yıl önce hanım sahabelerin hayatını başörtülü bir hanım anlattı. Çok güzel izlendi. Çok güzel geri dönüşler oldu. Bizim de sabah bültenlerimizin reytingi düşüktü. Oraya ilgiyi arttırmak için sabah bültenlerini firmanın bulduğu bir hanım arkadaşımıza sundurduk. Reytinglerimiz arttı. Bu yeni bir şey değil. Bizim kitlemiz böyle istiyor. Ben TRT Şeş izleyicisini çok iyi tanıyorum. Her gün önüme 13 -14 değişik konuda parametreler geliyor, analizler geliyor. Bu kriterlere göre yayın yapıyorum. Halkın böyle bir isteği var, vermek zorundayım. Bunu devletin kanalında yapmaktan daha normal bir şey olamaz. Bu kanal vergilerle yayın yapıyor, vatandaşa geri dönüşünden daha doğal ne olabilir.






