Yönetmenliğini Hughes Kardeşlerin paylaştığı Tanrının Kitabı, insanı insan yapan değerleri Hıristiyanlık eksenli bir bakış açısıyla masaya yatırıyor. Hıristiyanlık tarihi ve İncil'den izler taşıyan filmde kullanılan siyahî karakter Batı Medeniyeti eşittir WASP (*White Anglo Sakson Protestan) gerçeğini de bir nevi kırmış oluyor
Olaylar bundan yaklaşık otuz sene sonra, güneşte meydana gelen patlama sonucu harabeye dönmüş bir dünyada geçiyor. İnsanların içecek bir yudum su ya da nedensiz yere birbirini öldürdüğü bir dünyada bir adam, Eli; durmadan yürüyor. Gittiği yolda kendisine kılavuzluk eden kitabın değerini ise ondan başka bilen tek bir kişi var: Bulduğu su kaynağı sayesinde insanları etrafında toplayan Carnegie. Film bu iki adamın kitaba sahip olma mücadelesini anlatıyor.
Filmde gördüğümüz insanlar tamamıyla yeme, içme gibi temel ihtiyaç düzeyinde yaşıyor. Hallerine baktığımızda onlara insan demek güç, insanlıktan çıkmış bir halleri var. Filmdeki birkaç önemli karakter dışında kimse okuma bilmiyor. Eli ve Carnegie karakterleri ise karnını doyurmakla kalmayıp kültür ve inançla kendini besleyen insanlar. Birinin elinde kutsal kitap var, birinin elinde faşist lider Mussolini'nin kitabı. Eli, güç bela şarj ettiği 'ipod'uyla ruhunu beslemeyi hiç ihmal etmiyor. İki grupta anlattığımız karakterleri kıyasladığımızda tıpkı Kuran-ı Kerim'de anlatıldığı gibi insanın hem varlıkların en şereflisi, hem de en sefili olabildiğini bir kez daha hatırlıyoruz filmde. Eli de çıktığı yolculukta bir tür olgunluğa erişiyor. Filmin başında en sefil ve en acımasız yönüyle gördüğümüz adamın birkaç dakika içinde insani kalmış yönlerine tanık oluyoruz.
İnsanların yamyamlaştığı bir dünyada yiyeceğini bir fare ile paylaşan bu adamın iyi tarafının anahtarı, boynunda taşıdığı haç ve okuduğu kutsal kitap. Ne zaman ki Eli kitabı okumaya başlıyor işte o gün güneş doğuyor ve adam adeta aydınlanıyor. Ancak kitabı sadece okumanın yetmediğini filmin ilerleyen bölümlerinde kendi ağzından duyuyoruz. Kitabı korumaya çalışırken ondan öğrendiği şeyi yapmayı unuttuğunu söylüyor adam. Burada kutsal kitaplara inanan ancak sadece okumakla yetinip, hayata aktarmayı unutan insanlara çok önemli bir mesaj veriyor. Film boyunca belli bir olgunluğa erişen Eli, filmin sonunda bir aydınlanma yaşıyor adeta. Tıpkı İncil'deki bir kıssada anlatılan Hz. İsa gibi yüzü güneş gibi parlıyor, elbiseleri güneş benzeri ak oluyor. Karakterin ismi Eli ise, Eloha sözcüğünün kısaltması. Yani Aramice'de “Allah” anlamına geliyor. Filmin sonunda karakterin akıbetini de hesaba kattığımızda bilin bakalım Eli kime benziyor? Burada filmin sonunu söylememek için cevabı vermeyeceğim. Filmi seyredenler kendileri bulacaktır.
Film boyunca içindeki ses Eli'ye kitabı Batıya götürmesini söylüyor. Burada Batıya ulaşmanın bir anlamda medeniyete ulaşmak olduğunu finale gelince anlıyoruz. Filmde insaniyetin yeniden inşası tabiki Batı'nın tekelinde. İnsanlığın yeniden temellendirilmesi Batı'nın kökleri diyebileceğimiz Şekspir, Mozart, Wagner ve tabi ki incilin Kral James Versiyonu gibi kaynaklar üzerine kuruluyor. İncil'in “Yaratılış” bölümünden aktarılan ayetler biraz da bu yeniden inşanın mesajını veriyor. Buradaki Kral James Versiyonu önemli. Çünkü bu versiyon biraz da bugünkü Protestanlığın köklerini temsil etme vasfına sahip. 1618'de kilise meclisinin aldığı kararla İncil'in 1611'de Kral James için yapılan çevirisi örnek alınarak bir çevirisi yapılmış, bu İncil 1637-57 yılları arasında matbaa ile çoğaltılarak 200 binden fazla nüsha basılmıştır. Böylelikle İncil'in halk arasında yaygınlaşmasında önemli bir adım atılmıştır. Buradan hareketle filmdeki matbaanın önemli bir kod olduğunu söyleyebiliriz.
Batı Medeniyeti eşittir WASP (White Anglo Sakson Protestan) gerçeği de filmde kullanılan siyahî karakterle bir nevi kırılmış oluyor. Buna kısaca ABD'nin WASP açılımı dersek herhalde neyi kastettiğimiz anlaşılmış olur. Tanrının Kitabı kendi inanç çerçevesine göre doğru bir mesaj veriyor. Ancak aynı mesajı bu denli şiddet ve karamsarlığa yüklenmeden vermenin bir yolu bulunabilirdi. Tabi ki filmde bu tarz bir anlatımın seçilmesi son derece bilinçli bir tercih. Hıristiyanlığın Hz. İsa'nın ölümü üzerine kurulu matem havası ve karamsar atmosferi bir anlamda filmle örtüşüyor.
Yaptığımız yorumlarla filmi seyirci için biraz açmaya çalıştık. Ancak seyrederken sadece bunlara kilitlenmeden filmde insaniyete dair verilen mesajın özünü almaya çalışmak daha yararlı olacaktır.
Distopya tarzını sevenler filmin yönetmenlik ve oyunculuklardan memnun kalacaktır. Ayrıca filmin inanca ve ahlaki getirdiği yorum kayda değer.
Filmdeki yoğun şiddet ve ürkütücü atmosfer rahatsız edici.
Yönetmen : Albert Hughes, Allen Hughes
Senaryo: Gary Whitta
Tür: Aksiyon, Macera, Suç, Dram
Yapım: ABD 2010






