|

Endülüs’ün ruhu eserlerinde saklı

İslâm 800 yıl boyunca Endülüs’te hüküm sürdü. Müslümanlar 711’den 1492’ye kadar geçen bu sürede bölgeyi döneminin en önemli sanat ve bilim merkezlerinden biri haline getirdi. Bugün de o günlerden kalan önemli eserleri İspanya’nın farklı bölgelerinde görmemiz mümkün.

Haber Merkezi
04:00 - 26/05/2019 Pazar
Güncelleme: 11:41 - 25/05/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
El Hamra Sarayı, Endülüs topraklarındaki en nadide mimari eserlerden biri. Türk Hava Yolları  bu nadide eserleri görmek ve
 Endülüs ruhunu hissetmek isteyenler için günde 
iki sefer Türkiye ve Endülüs arasında köprü kuruyor.
El Hamra Sarayı, Endülüs topraklarındaki en nadide mimari eserlerden biri. Türk Hava Yolları bu nadide eserleri görmek ve Endülüs ruhunu hissetmek isteyenler için günde iki sefer Türkiye ve Endülüs arasında köprü kuruyor.

El Hamra, Kurtuba Camii, Medinetü’z Zehra ve daha nicesi.... Endülüs’te hüküm süren Müslümanların İspanya’ya bıraktığı izler bunlardan çok daha fazla. 800 yıl boyunca bu topraklarda kalan Müslümanlar, özellikle sanatta ve mimaride arkalarında büyük bir miras bıraktı.

GEMİLERİ YAKARAK GELDİLER

Endülüs’ün fatihi olarak da bilinen tarihin gördüğü en büyük komutanlardan biri olan Tarık b. Ziyad, 711 yılında 12 bin kişilik ordusuyla İspanya’ya ayak bastığında fethinin geçici olmadığını göstermek için tüm gemilerini yakmıştı. Katolik kralların yönetiminde olan bölgede 100 bin kişilik bir orduya karşı zafer kazandı. Kısa bir süre içinde de bugünkü İspanya toprakları içinde kalan bir çok noktada hakimiyet sağladı. İspanya Müslümanlara 800 yıl boyunca yurt oldu. Târık b. Ziyâd’ın bölgeye bıraktığı iz öylesine kuvvetliydi ki, bugün hala dünyanın en önemli boğazlarından biri olan Cebel-i Tarık onun adıyla anılıyor.

ENTELEKTÜEL BİR MERKEZ

Tarık B. Ziyad’ın İspanya topraklarına adım attıktan sonra başta Kurtuba ve Gırnata olmak üzere Endülüs’ün tüm kentleri gelişti. Vizigotların yönetimi altında büyük sıkıntılar çeken halk için de bu fetih her şeyi değiştirdi. Tarihi kaynaklara göre Kurtuba kısa bir süre sonra entelektüel bir merkez haline geldi. Çevre ülkelerin bilim insanları da bu topraklara çekildi. Bunun yanı sıra sanatta ve mimaride de önemli aşamalar kaydedildi. Döneminin en özel eserleri yapıldı. Ancak, tarihin akılı 1492’de değişti. Katolik Krallar’ın yeniden fetih planları ve Müslümanların içinde olduğu ayrılıkların neticesinde Endülüs yavaş yavaş ele geçirildi.

KENDİ TOPRAKLARININ İNSANLARINI GÖNDERDİLER

Endülüs’ün son Gırnata sultanı Ebu Abdullah bölgeyi Hristiyanlara teslim ederken önceliği halkın haklarının korunmasıydı. Bu nedenle önerdiği anlaşmada Müslümanların ve Yahudilerin haklarının korunmasını istedi. Başta kabul edilen bu anlaşma kısa süre içinde bozuldu ve Hristiyan olmayan herkes İspanya’dan sürgün edilmeye, engizisyon mahkemelerinde yargılanmaya başlandı. Ve tabi bazıları da din değiştirmeye zorlandı. İki yıl önce vefat eden ve uzun yıllar Endülüs hakkında çalışmalar yapan Akif Emre, sürgün edilenlerin büyük bir kısmının da yerli halk, yani Müslüman olan Vizigotlar olduğunu söylüyordu.

ENDÜLÜS’TE MÜŞHİŞ İZLER

Endülüs’te Müslüman hakimiyeti sonlansa da değişmeyen bir şey vardı. O da Müslümanların o topraklara bıraktığı sanat eserleri... Endülüs topraklarındaki Müslümanlar Avrupa’nın kendisini sorgulamasına yetecek kadar bilim ve sanat eseri bıraktı arkasında. Mimari de yepyeni bir üslup ortaya çıkardı, çalışmaların arkası kesilmedi. Üstelik bu çalışmaları yapan sanatçılar ve onların öğrencileri de bir süre daha bu topraklarda kalmaya devam etti. 16. yüzyıldaki büyük sürgüne kadar bu topraklarda eserler verdiler. Bugün İspanya’daki birçok kilisede bile bu ustaların el izlerini görmek, İslam estetiğinden doğan dokunuşları hissetmek mümkün. Zamanla bu akımın devamı olan ve bugün müdeccen sanatı olarak da bilinen bu eserler İspanya’nın dört bir yanına yayıldı. Hatta etkileri İspanyolların gittiği her yerde, örneğin Meksika’da bile hissedildi. Endülüs’ün arkasında bıraktığı bu müthiş dünya mirasını hala onların eserlerinde görmek mümkün. Onların en güzellerini sizin için bir araya getirdik...


  • Endülüs’ün en gözde yapısı: Kurtuba Cami
  • Kurtuba Cami’nin temellerinin 785’de atıldığı sanılıyor. Bugün katedral olarak kullanılan Kurtuba Camii Katolik kralların oluşturduğu ordulardan ilk etkilenenlerden olmuş. Cami bu saldırılarda büyük hasar almış. İlerleyen yıllarda ise bir katedral haline getirilmiş. Endülüs Emevileri’nin kurucusu olarak kabul edilen I. Abdurrahman tarafından yaptırılan caminin malzemelerinin özenle seçildiği biliniyor. Hatta inşasında I. Abdurrahman’ın bizzat kendisinin de yer aldığı da söyleniyor.
  • BİNLERCE İNSAN ZİYARET EDİYOR
  • Caminin yapımına başlanmasından on yıl sonra ilk halini aldığı düşünülüyor. Ancak bu tarihten sonra da her yıl biraz daha genişletildiği için son halini 990 yılında alıyor. Binlerce insanın aynı anda ibadet edebileceği kadar geniş olan cami, aynı zamanda El Hamra’da olduğu gibi duvar süslemeleri, kufi hatları ile ünlü. Kurtuba 1236’da Hristiyanlar tarafından ele geçirildikten sonra cami Müslümanların ibadetine yasaklanıyor. İçine ise bir katedral inşa ediliyor. Bugün sadece Katolikler için sadece özel günlerde açılan Kurtuba Cami-Katedrali bölgenin en gözde yapıtlarından biri. Yılda yaklaşık 1 buçuk milyon kişinin ziyaret ettiği Kurtuba Cami-Katedrali’nin aynı zamanda dünyanın en çok sütuna sahip mabedi olarak da biliniyor. Cami içinde 1293 sütun var.


Gırnata’da bir cennet: El Hamra

Bugünkü İspanya’da Gırnata topraklarında kalan El Hamra Sarayı, dünyanın en etkileyici yapılarından biri olarak biliniyor. El Hamra, Arapça kızıl- kırmızı demek. Saray bu adı, inşasında kullanılan volkanik taşların renginden alıyor. El Hamra’yı sadece bir saray olarak tanımlamak çok zor. Çünkü bu yapı, adeta küçük bir kent kadar. Bahçelerden, avlulardan ve birbirine bağlı birçok salondan oluşuyor. El Hamra bugün Endülüs mimarisinin en öne çıkan eserlerinden biri olarak da bilinse de 9. yüzyılda küçük bir kaleden ibaretti. Endülüslü Müslüman yöneticiler tarafından 11. yüzyılda yeniden inşa edilmeye başlandı. Yıllar içinde de sürekli genişletildi.

ALLAHTAN BAŞKA GALİP YOKTUR

El Hamra’nın ince işçilikleriyle ünlü çoğu duvarında ‘La Galibe İllallah’, ‘Allah’tan başka galip yoktur’ yazması ise dikkatlerden kaçmayacak önemli bir detay. Bu özel saray, şehir İspanyolların yönetimine geçtikten sonra yavaş yavaş terk edilmiş. İspanyolların El Hamra’yı turistik bir biçimde yeniden canlandırmaya çalışması ise 20. yüzyılda başlıyor. Günümüzde bu ünlü sarayı her yıl 3 milyona yakın insanın ziyaret ettiği tahmin ediliyor. Yahya Kemal Beyatlı ise 1929’da, İspanya’daki elçilik görevi sırasında gördüğü El Hamra için şunları söylüyor:

“Elhamra’ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken hârikulâde bir mekân içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.”

  • Medinetü’z-Zehra kalıntıları
  • Endülüs topraklarında karşılaşacağınız bir diğer merak uyandırıcı yapı Medinetü’z Zehra kalıntıları. Endülüs’ün yöneticilerinden III. Abdurrahman 936 yılında bu sarayın inşasını başlatmış. Bazı kaynaklara göre aynı dönemde sarayının en önemli hanımlarından birinin de adı olan Zehra adı verilmiş. Kurtuba yakınlarında yer alan Medinetü’z Zehra sadece bir saray değil, kompleks bir yapı olarak adlandırılıyor. Köşkler, süs bahçeleri ve birbirinden farklı avlulardan oluşan bu yapının inşasının ise 25 yıl sürdüğü tahmin ediliyor. Bölge Hristiyanların yönetimine geçtikten sonra Medinetü’z Zehra’nın taşları ve sütunları sivil mimari, saray ve köşklerin yapımında kullanılmış. Geniş bir alana yayıldığı için de ‘şehir-saray’ olarak anılmış. Bugünlerde hala sürdürülen kazılar neticesinde de sarayın sadece 10’da 1’i ortaya çıkarılabilmiş. Ancak ortaya çıkarılanlar bile Medinetü’z Zehra’nın mimari ve sanatsal özelliklerini ortaya çıkarmaya yetiyor. Öte yandan bu şehir-sarayın 10. yüzyılda Avrupa’nın en önemli eczacılık çalışmalarına ev sahipliği yaptığı da biliniyor.

Karma bir saray: Alcazar


Bu topraklarda hem Endülüs hem de İspanyol izlerinin karışımını görmek mümkün. Alcazar Sarayı da onlardan biri. Kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmeyen saray, bölgenin yönetiminin değişmesinin ardından Katolik krallar tarafından da kullanılmış. El Hamra’nın küçük bir örneği olarak görülen sarayın ziyaretçilerini büyülediği söylenebilir. Sarayın bazı sütunlarının ise Medinetü’z Zehra’dan getirildiği biliniyor. Sevilla’da bulunan sarayın bir bölümü halen İspanya Kraliyet ailesi tarafından kullanılıyor. Bu özelliğiyle de dünyanın kullanılan en eski sarayı. Müdeccen sanatının en etkileyici örneklerinden biri olan Alcazar günümüzün ilgiyle izlenen bazı dizilerinde de mekan olarak kullanılmış.

  • Endülüs’te Ramazan TVNET’te
  • Türk televizyonlarında ilk kez Ramazan’da 30 gün boyunca Kudüs’ten özel yayınlar yapan TVNET, bu yıl da Ramazan kamerasını Endülüs’e kurdu. “Endülüs’te Ramazan”, Ramazan boyunca her gün TVNET ekranlarında yer alıyor. Endülüs’te okunan ezan sesleri ile İstanbul’da okunan ezan seslerinin birbirine karıştığı bu programda iftar sofraları Gırnata’ya kuruluyor. Oruçlar ise Kurtuba’da açılıyor. “Endülüs’te Ramazan”ın yayını TVNET Yayın Müdürü İsmail Halis, Ömer Lekesiz ile Gırnata’dan gerçekleştiriyor. Bir ay boyunca farklı konuklarla devam edecek olan “Endülüs’te Ramazan” farklı mekanlarda gerçekleşmeye devam edecek.
#Endülüs
#Endülüs'te Ramazan
#TVNET
5 yıl önce