|

Hatta yarışıp sanatta kazanıyoruz

Her üç yılda bir düzenlenen Albaraka Türk 4. Uluslararası Hat yarışmasının sonuçları açıklandı. Dereceye giren yarışmacılar ödülün birer teşvik olduğuna inanıyor ve başarılarında aldıkları bu ödüllerin payı olduğuna vurgu yapıyor.

Yeni Şafak ve
04:21 - 3/05/2015 Pazar
Güncelleme: 23:53 - 2/05/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Hat sanatının bilinmesine ve gelişmesine katkı sağlamak, hattatları teşvik etmek amacıyla uluslararası düzeyde Kültür Bakanlığı ve IRCICA tarafından yarışmalar düzenleniyor. 2005 yılından itibaren her üç yılda bir düzenlenen Albaraka Türk 4. Uluslararası Hat Yarışması onlardan biri. Dünyadaki önemli hat yarışmalarından biri olarak kabul edilen yarışmanın sonuçları geçtiğimiz günlerde belli oldu. Yarışmada, Celi Sülüs dalında birinci Yılmaz Turan, Celi Talik alında birinci Mustafa Parıldar ve yarışmanın en genç katılımcısı olan Celi Divani dalında birinci Seyit Ahmet Depeler ödülün sahibi oldu. Yurt dışından da katılımın olduğu yarışmada Mısırlı Ahmet Fares Rızq hem sülüs hem de sülüs nesih alanında birinciliğe layık görüldü. Dereceye giren hattalar arasında bir Rus asılı sanatçı da bulunuyor. Hasan Çelebi, Uğur Derman, Mehmet Özçay, Davut Bektaş, Ali Toy, Prof. Dr. M. Hüsrev Subaşı, Savaş Çevik gibi duayen isimlerin jüri üyesi olduğu yarışmanın ödül töreni Eylül ayında gerçekleştirilecek. Biz de tören öncesi dereceye girenlerle yarışma sürecini ve sonuçları konuştuk.



Hattatlara hoca gözüyle bakılıyor


Celi Sülüs alanında birinci Yılmaz Turan'ın hat sanatıyla tanışması öğrencilik yıllarına dayanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının kurslarında hafızlık eğitimi alırken okulda verilen hat dersleri sayesinde bu sanatla tanışan Turan, hattat Ali Selçuk Erkurt'tan icazet alıyor. Sanatçı, sonraki yıllarda hattat Mehmet Özçay ve Osman Özçay'dan ders alıyor. Kendisi daha önce birkaç defa daha Albaraka yarışmasına katılmış. Bundan önce Albaraka'da teşvik ödülü alan Yılmaz Turan, daha sonra 2012'de birinci oluyor. Bu sene Celi Sülüs alanında birinciliğini almış oldu. Hattat olmasının yanı sıra hafız olan sanatçı, hattatın yazdığı bir levhanın ne anlama geldiğini bilmesinin önemli olduğunu söylüyor. Turan “Yazdığınız yazının ayet veya hadis olup olmadığını bilmeniz lazım. İnsanlar hattatlara hoca gözüyle bakıyor. Herhangi bir yerde başka bir hat levhasını size burada ne yazıyor diye sorulabiliyor işte o zaman bunun önemi ortaya çıkıyor" diyor. Hattaların yetince tanınmadığını söyleyen Yılmaz Turan, "Kâbe de yapılan genişletme proje inşaatındaki Hat yazılarının Türk Hattatları tarafından yazıldığını pek az kişi bilir. Dünyaca ünlü Türk Hattatlar olmasına rağmen ülkemizde bu önemli hattatları tanımayan çok insan vardır" diyor. Bunu da hat sanatının yeterince bilinmemesine bağlıyor.



Her şey kurşun kalemle başladı


Celi Talik dalında birinci olan Mustafa Parıldar, hat sanatına ortaokul yıllarında hat bilen Kur'an-ı Kerim hocası Hacı Alp'in yanında kurşun kalemle başlıyor. Elinin bu sanata yatkın olduğunu gören hocası, o zamanlar Urfa İlahiyat Fakültesinde öğretim görevlisi olan Mehmet Memiş hocaya yönlendirmesiyle sülüs nesih dersleri alıyor. Daha sonra Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde eğitimine devam ediyor. Fakültede Hüseyin Öksüz'le Ta'lîk, Dîvani ve celi Dîvani yazılarına çalışan Parıldar'ın, bugüne kadar Albaraka dışında IRCICA, Kültür Bakanlığı ve yurtdışında katıldığı bazı yarışmalarda dereceleri bulunuyor. Hattatların gelişiminde uzman hattatların değerlendirmesinin önemli olduğunu anlatan Parıldar, “Bu yarışmalarda jüri üyelerinin tenkit ve tavsiyelerine muhatap oluyorsunuz, eksikliklerinizi görüp onun üzerinde çalışma imkânına kavuşuyorsunuz. Fakat bu herşey değildir. Önemli olan başarıyı bütün eserlere tatbik edebilmektir" diyor. Eskiye oranla günümüzde hat sanatına yoğun talep olduğunu anlatan Parıldar, kurs ve okullardan az sayıda hattat çıktığını söylüyor. Hat sanatının gelişip yaygınlaşmasının sırrını ise şöyle açıklıyor "İstanbul'daki müze ve kütüphanelerde bulunan eserler tasnif edilerek sürekli teşhir edilip araştırmacı ve meraklıların ziyaretine açılmalıdır. Bu eserlerlerin restorasyonu için eleman yetiştirilip eserler koruma altına alınmalıdır."




Genç yaşta 8 ödülün sahibi


Celi Divanı dalında birinci Seyit Ahmet Depeler, bu yılki yarışma kazanan hattatlar arasında en genç isim. Genç yaşına rağmen dereceye girmeyi başaran Depeler'in başarısı tesadüf değil. Dedesi Abdullah Rıza Bey de hattat olduğundan hat sanatıyla çok erken yaşlarda tanışıyor. Onun teşviki sayesinde 1999 yılında hattat Tahir Güçlü, ardından Hüseyin Öksüz'den ders alıyor.


Bu zamana kadar ulusal ve uluslararası yarışmalarda, Celi Sülüs ve Celi Divani dallarında aldığı birinciliklerle, sekiz ödülün sahibi olan Seyit Ahmet Depeler, yarışmaların sergiler için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyor. Kendini yarışmalar sayesinde geliştirdiğini anlatan sanatçı “En az altı ay bir çalışma üzerinde yapabileceğinizin en iyisini yapmak için çabalıyorsunuz. Bu hem tecrübenizi artırıyor hem de elinizi olgunlaşmasını sağlıyor. Yurtiçinden, yurtdışından bu işle ilgilenen ne kadar kişi varsa bir anda sizi tanıyor" diyor. Hat sanatı için şanslı bir ortamda bulunduğunu ifade eden Seyit Ahmet Depeler, ailesi tarafından hep destek gördüğünü ve bunun sanatının gelişimi için çok önemli olduğunu dile getiriyor. “Çocukluk dönemimde de evimize sürekli sanatkârlar gelirdi" diye konuşan Depeler sözlerini şöyle sürdürüyor “Evimizin duvarında çok güzel eserler vardı. Başta Hocam Hüseyin Öksüz ve Fatih Özkafa olmak üzere, Hasan Çelebi, Savaş Çevik, Ali Toy, Osman Özçay ve Mehmet Özçay gibi önemli hattatları tanıma ve istifade etme fırsatım oldu. Başarılı olmak için doğru bir yöntemle çok çalışmak gerekiyor".


#hat sanatı
#Hasan Çelebi
#Uğur Derman
#Mehmet Özçay
#Davut Bektaş
9 yıl önce