|

Israrlı takibin suç olduğu bilinmiyor: Asıl mesele kadını şiddet görmeden korumak

KADEM bu yıl Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ndeki kampanyasını “Israrlı Takip” olarak başlattı. Mütevelli Heyet Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar kadına şiddeti ve kampanyanın ayrıntılarını anlatırken, asıl amaçlarının kadını yasayla şiddet görmeden korumak olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: Bunun için de şiddeti; öncülleri, belirtileri, aşamaları ve korunma yollarıyla birlikte ulaşabildiğimiz herkese anlatıyoruz.

Sevda Dursun
04:05 - 27/11/2022 Pazar
Güncelleme: 06:48 - 27/11/2022 Pazar
Yeni Şafak
Sümeyye Erdoğan Bayraktar.
Sümeyye Erdoğan Bayraktar.

Her sene 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında şiddeti farklı açılardan ele alan kampanyalar yapan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM), bu yılki temasını “Israrlı Takip” olarak belirledi. Son yıllarda gerek fiziksel olarak gerekse telefon veya sosyal medya aracılığıyla ısrarlı takibe maruz kalan kadınların artık sığınacağı bir yasa var. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “şiddet suçu” kapsamına alınan ısrarlı takip, kadınların korkulu rüyası olmaktan çıkıyor. Fakat bunun suç kapsamına alındığını çok az insan biliyor. Toplumda bilinç ve farkındalık oluşması adına yapılan kampanyayı, KADEM Mütevelli Heyet Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’la konuştuk. Hangi yolla olursa olsun ısrarlı takibin kadını korkutan, güvenlik endişesi taşımasına yol açan bir eylem olduğunu söyleyen Bayraktar, “Rahatsız, tedirgin veya huzursuz olduğunda, korktuğunda, kendini güvende hissetmediğinde ‘Yasaya tutun. O seni korur’ diyeceğiz” açıklamasını yaptı. Son yıllarda kadına yönelik şiddetle ilgili atılan adımları da değerlendiren Bayraktar, henüz şiddet ortaya çıkmadan önünü alabilmenin önemine vurgu yaptı.

S

*25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında her sene kampanyalar düzenliyorsunuz. Bu sene Israrlı Takip konusunu seçmenizin sebebi ne?

Öncelikle şunun altını tekrar tekrar çizmemiz lazım: “Bütün şiddet türleri hak ihlalidir, insanlık ayıbıdır ve suçtur.” Ancak ne yazık ki şiddet tüm dünyanın ortak sorunu. Biz KADEM olarak her yıl 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, şiddeti farklı açılardan ele aldığımız kampanyalar düzenliyoruz. Kamu spotları, saha çalışmaları ve sosyal medya içerikleriyle, öncelikle toplumsal farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz.

İfade ettiğiniz gibi bu yılki kampanyamızın temasını da “Israrlı Takip” olarak belirledik.

Biliyorsunuz ısrarlı takip, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “şiddet suçu” kapsamına alındı. Bu, şiddetle mücadelede çok önemli bir gelişme. Fakat ısrarlı takip eyleminin bir suç olduğunun toplumda yeteri kadar bilinmediğini düşünüyoruz. Biz de kamu spotumuzla ve sosyal medya içeriklerimizle, ısrarlı takibin hak ihlali ve bir şiddet türü olduğuna dikkat çekmek istiyoruz.

Çünkü özellikle son yıllarda kadınların gerek fiziksel olarak gerekse telefon ve sosyal medya üzerinden ısrarlı takibe maruz kaldığını biliyoruz.

CİNAYETE KADAR GİDEBİLİR

Hangi yolla olursa olsun ısrarlı takip, kadını korkutan, tedirgin eden, baskı altına alan, onun huzur ve sükûnunu bozan ve güvenlik endişesi taşımasına yol açan bir eylem. Bunun da ötesinde ısrarlı takip dâhil olmak üzere psikolojik şiddet türlerinin, her zaman fiziksel şiddete dönüşme potansiyeli taşıdığını da unutmamak lazım. Çünkü mağduru ikna edemeyen veya üzerinde hâkimiyet kuramayan birinin ısrarlı takip eylemleri, giderek daha tehlikeli ve tehditkâr davranışlara, fiziksel veya cinsel saldırıya dönüşebiliyor. Hatta talepleri karşılık görmeyen fail, bu şiddeti cinayete kadar götürebiliyor.

ISRARLI TAKİP SUÇTUR

Bizler de kadınların sıklıkla maruz kaldığı ısrarlı takip hikâyelerinden yola çıkarak bir spot film hazırladık. Toplumda bilinç ve farkındalık oluşması adına kampanya boyunca ısrarlı takibi anlatacağız. Rahatsız, tedirgin veya huzursuz olduğunda, korktuğunda, kendini güvende hissetmediğinde “Yasaya tutun. O seni korur” diyeceğiz. “Israrlı Takip Bir Şiddet Türüdür ve Suçtur” sloganımızla, bu eylemi hafifletmenin, görmezden gelmenin veya sessiz kalmanın doğuracağı olumsuz sonuçların altını çizeceğiz.

*Şiddet olup bittikten sonra yapılacak olanlar konuşuluyor hep. Şiddetin oluşmaması için önleyici tedbir olarak neler yapılmalı?

Bizim bütün çabamız, henüz şiddet ortaya çıkmadan önünü alabilmek. Bir kadın, şiddetin herhangi bir türüne ya da derecesine maruz kalıyorsa derhal sesini çıkartabilsin, yardım isteyebilsin ve zarar görmesin istiyoruz. Bunun için de şiddeti; öncülleri, belirtileri, aşamaları ve korunma yollarıyla birlikte ulaşabildiğimiz herkese anlatıyoruz. Yani meselenin eğitim ayağı bizim için hayati önem taşıyor.

KADINA EL KALKMAZ

Bu sebeple eğitim çalışmalarımız da bir yandan devam ediyor. Mesela, “İki İnsan Eğitimi bizim en uzun soluklu eğitimlerimizden biri. Yine bugüne kadar Sosyal Destekler ve Kamuya Erişim Eğitimlerimiz kapsamında yüz binlerce kişiye ulaştık. Kadınların hayatlarını kolaylaştıracak yasal düzenlemelere ilişkin bilgi sahibi olmalarını amaçladığımız Kadın Yasal Hakları Eğitim Programımız var. Bunun yanında “Güven Toplumu İnşası: Şiddetin Anatomisi ve Çözüm Yolları” başlıklı eğitimimizde de bizzat şiddeti inceliyoruz. Yine farklı STK’lar, üniversiteler ve bakanlıklar da bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Mesela İçişleri Bakanlığı, “Kadına El Kalkamaz” sloganıyla bir program yürüttü ve bu program kapsamında 4 milyona yakın erkeğe bilgilendirmeler yapıldı, eğitimler verildi.

ŞİDDET AİLEDE ÖĞRENİLİYOR

Tabii bunların da ötesinde iş ailede başlıyor. Şiddet ilk başta ailede ve yakın çevrede öğreniliyor. Anne baba bir sorunla karşılaştığında şiddete başvuruyorsa çocuk şiddeti bir sorun çözme yöntemi olarak kodluyor. Burada ilk başta anne ve babanın birbirlerine muameleleri çok önemli. Çocuğun bizzat şiddete maruz kalması ise şiddete yatkınlığı artıran bir unsur. Sadece fiziksel şiddetten de bahsetmiyorum. Bir çocuk sürekli hor görülüyor ve özgüveni zedeleniyorsa o çocuğun şiddete başvurma ihtimali artıyor. Çocuğun sevgi ve saygı dolu bir ailede yetişmesi ise sadece anne ile mümkün olamaz. Babanın yakın ilgisi, şefkati ve rol modelliği hem kız hem erkek çocuklarda ayrı nedenlerle kritik önem taşıyor. Bunun da ötesinde “Bir çocuğun yetişmesi için bir köy gerekir” sözündeki gibi, geniş ailenin ve sosyalleşme için de yakın çevrenin desteği çok önemli.

KADINA ŞİDDET ARTMADI AZALDI

*İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmamızın kadına yönelik şiddeti artıracağı konuşulmuştu. Sözleşmeden çıkalı bir buçuk seneyi geçti. Kadına yönelik şiddette artış yaşandığını düşünüyor musunuz? Veya elinizde buna yönelik veri var mı?

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi amaç edinen, şiddetle mücadelede 6284 Sayılı Kanunu denetleme ve mağduru koruma noktasında önemli işleve sahip uluslararası bir çerçeve metindi. Ancak biz hep şunu söyledik, bir uluslararası metin tek başına kadınları ne öldürür ne yaşatır. Burada çok daha karmaşık dinamikler var. Devlet, Mayıs 2021’de sözleşmeden çekilme kararı aldı ancak yasa halen mevzuatta yer alıyor. Önemli olan bu. O tarihten bu güne kadın şiddetinde artış olduğuna dair herhangi bir veri yok. Hatta sözleşmede imzamızın olduğu 2018 yılında Türkiye’de 405 kadın, 2019’da 421 kadın, 2020’de ise 409 kadın cinayeti işlendiğini görüyoruz. Sözleşmeden çekildiğimiz 2021 yılında ise 309 kadın cinayeti rapor edilmiş. Bununla birlikte bakanlığın verilerinde kadın cinayetlerinin 1 Ocak-6 Ekim 2022 tarihleri arasında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 azalarak, 225’e düştüğü yer alıyor. Fakat tabi kadına şiddet gibi toplumsal olaylarda potansiyel bir değişim bir- iki yılda anlaşılamaz. Bunu görmek için biraz daha beklemek gerekecek.

İYİ HAL İNDİRİMİNİN KALDIRILMASI ÖNEMLİ

*Türkiye’de kadına yönelik şiddetle ilgili yasaları yeterli buluyor musunuz?

Aslında Türkiye’de son yıllarda çok ciddi mevzuat çalışmaları yapıldı. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girmesi ile kadınların korunmasına dair önemli adımlar atıldı. Yakın zamanda ısrarlı takibin suç kapsamına alınması, iyi hal indiriminin kaldırılması yine önemli adımlardı. Pek çok kadının şiddet failinin evden uzaklaştırılması ile hayatta kaldığı artık inkâr edilemez bir gerçek. Fakat bazı durumlarda ne yazık ki bu tedbir kararının tek başına çare olmadığı anlaşılıyor. Bu konuda Polis Teşkilatı’nın raporları da rehabilitasyon hizmetlerinin geliştirilmesi ve failin davranışlarının takip edilmesinin büyük önem arz ettiğini gösteriyor.

TEK BİR ÇAĞRI YETİYOR

Emniyet güçlerinden sağlık personeli ve yargı mensuplarına kadar bütün devlet birimleri şiddetle ilgili eğitimler alıyor ve ciddi bir farkındalık sürecinden geçiyor. Zaman zaman uygulamada bazı aksaklıklar yaşansa da bu alanda bir hassasiyet geliştiğini görüyoruz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Belediyeler ve STK’lara bağlı çalışan kadın konukevleri de dâhil olmak üzere toplam 149 kadın konukevi 3624 kapasite ile hizmet veriyor. Şiddet gören kadınlara barınma ve rehabilitasyon hizmeti sağlanıyor. Ayrıca İç İşleri Bakanlığı tarafından yürütülmeye başlanan bir mobil uygulama KADES Kadın Destek Uygulaması ile şiddete maruz kalan kadınlar tek bir çağrı ile emniyet güçlerine ulaşabiliyor. 2021 yılı itibarıyla KADES indirilme sayısı 4 milyona, ihbar sayısı da 519 bine ulaşmış.

KADINLAR YALNIZ VE ÇARESİZ DEĞİL

Bunun dışında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Alo 183 Sosyal Destek Hattı’yla, şiddete maruz kalan kadınlar psiko-sosyal destekler alabiliyorlar ve acil durumlarda müdahale sürelerinin kısalması hedefleniyor. Bir tehdit durumunda polisin olay yerine ulaşma süresi ortalama 5 dakika. Şiddet görenin lehine eşin evden uzaklaştırılması, koruma talep etme hakkı gibi hızlı çalışan mekanizmalar sayesinde kadınlar artık kendini yalnız ve çaresiz hissetmiyor, sesini çıkarabiliyor. Bu gelişmeler bizim için çok kıymetli.

#KADEM
#Sümeyye Erdoğan
#Kadın Hakları
#Kadına şiddet
1 yıl önce