TRT 1'in yeni dizisi Hangimiz Sevmedik, Yeşilçam tadında, samimi bir aşk hikayesi. 12 Eylül 1980 darbesinden bir gece önce, aynı mahallede büyüyen, birbirine aşık olan Adile ve Münir'in kaçış öyküsüyle başlıyor her şey. Fakat darbenin gölgesinde talihsizce sonlanıyor bu öykü. Yıllar geçiyor, Adile ve Münir'in çocukları birbirine aşık oluyor ve böylece ikilinin aşkı yeniden alevleniyor. Pazartesi günleri ekrana gelen ve zirveye oturan dizide zaman zaman 1980'lere dönüşler oluyor. Neşeli Günler'e selam duran dizinin başrollerinde Adile Naşit'ten esinle Adile karakterine Gül Onat, Münir Özkul'dan esinle Münir karakterine ise Altan Erkekli hayat veriyor. Usta oyuncu Erkekli, dizide ilk kez oğlu ile kamera karşısına geçti. Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunu 27 yaşındaki Efe Erkekli, dizide babasının gençliğini canlandırıyor. Baba-oğul ile buluştuk, hem diziyi hem de mahalleyi konuştuk...
Hangimiz Sevmedik, öncelikle yaşadığımız dönemin, geçmişe olan özlemini dile getiriyor. Bunu için yok olup gitmekte olan bazı değerleri göz önüne serdiği, hepimizin ihtiyacı olan dostluk, dayanışma, yardımlaşma gibi bütün bu duyguları yeniden gündeme aldığı için sığınacak bir liman gibi görüldü. Çevremizde plaza ve sitelerin vazgeçilmez hale geldiği yaşam biçimi içinde o dostluk ve dayanışmanın kendi içindeji sıkıntılarını da dile getirerek bir gerçekliğe oturması, -mış gibi değil, sahiciliği her dem taze tutması bu dizinin başarılı noktalardan birisi.
Münir karakteri de işte bu mahallede yaşıyor. Ben de yaşım itibariyle mahalle hayatından geliyorum. Aşkları, sevgileri samimi olan, ailelerin 'siz kardeş olarak' büyüdünüz diye çocuklarının aşklarına izin vermediği, bu yüzden de bir çok samimi aşkın engellendiği, yarım kaldığı bir hayatın içinden geldim ben de. Münir'in de engelenen aşkı, 12 Eylül darbesiyle kendi içindeki şansız bir kaçış gecesiyle sona eriyor. Münir bunlarla büyüyerek, o eski duyguların içinde çırpınan inatçı, ailesine düşkün, ama hala eski aşkı yüreğinde yanan, erkek kardeşiyle başı beladan kurtulmayan, kızını mutluluğun için her şeyi yapan karakter, yardımsever munis bir baba.
Yaşayamayan bunu anlayamaz. O dönüşler elbette olmayacak. Apartmanda doğmuş çocuğa, doğayla kendini var edememiş, yalnızca mekanik duygularla yaşayan insana bir şey anlatamazsınız. Eğer toprağa dokunmak, domates fidesinin büyüdüğünü görmek, eriği ağaçtan toplamak nasıl bir şey diye kendisi merak ederse hayata takılabilir. Mahalle kültürünün asıl sosyolojik boyutu çok önemliydi. Komşuların akrabalarından daha fazla birbirleriyle olması, kavga ve gürültülerde mahallenin en yaşlısının pedagog gibi araya girmesi, geçimsizlik yaşayan ailelerin mahallenin büyükleri tarafından terbiye edilmesiydi önemli olan. O zaman sosyolog ve psikologlar bu kadar çok yoktu. Yardımlaşmanın, kendi içinde komşuluğun değer kılındığı bir dönemdi. Bu sizi hayata karşı yetiştiriyor. Bir anlamda da kendi mesleğinizle ilgili size bir çok şey katıyor. Rahmetli Vasiye Hanım Teyze'nin, Halide Hanım Teyze'nin söyledikleri, vücut hareketleri, ses tonları çıkardığım bir çok kişilikte bana ciddi katkı sağlamıştır.
Tabi bunları yaşayacağımızı bilemiyorduk. Artık bu kutuplaşmadan uzaklaşarak, sadece gerçekten samimiyetle yaşanılan İslam dinine inanarak, hurafelerden uzak, demokrasi ve cumhuriyete inanarak, barış içinde yaşama ilkelerine sarılmak gerekiyor. Başka vatanımız olmadığını düşünerek kardeşçe yaşama duygularını yeniden tatmamız lazım. Bunun özellikle büyüklerin küçüklere aşılayacakları cümle olduğunu, birbirimize sıkı sıkıya bağlanmamız gerektiğini lütfen herkes bir kez daha düşünsün. Atasözüdür zaten, her şerden bir hayır doğar. Gencecik insanları kaybettik. Ülkenin kurumları çok yaralar aldı. Ama biz daha genç bir cumhuriyetiz. Bundan sonra temelleri sağlamlaştırmada hayır olduğunu söyleyebilirim.
Diziye başlarken amacımız tam da buydu. Kenetlenme duygusunu vermek. Dünyada şuan en çok ihtiyacımız olan şey sevgi, beraber ve omuz omuza, bir arada olmak. Her türlü belanın olduğu, her köşesinde patlamalarla, kavgalarla, mezhep savaşlarıyla boğuşan bir cehennemi cennet yapmaya çalışmak bizim amacımız.
Altan Erkekli: Metni okuduktan sonra rolün makyajla mı gençleştirileceğini sordum. Hayır sana çok benzeyen birini bulacağız dediler. İnsan her yerde çocuğunu çok sevdiğini söyleyemiyor. Ben de “Yanlış anlamazsanız oğlum tiyatro bölümünü bitirdi. Ben ve hocaları kendisini çok başarılı buluyoruz, görmek ister misiniz” dedim. Olur dediler. Sonra görüştüler. Telefon geldi, “Tamam ağabey, bu iş bitti. Efe oyayacak” dediler Çekimden sonra da Efe'den setteki herkes ondan çok memnun. İyi ki olmuş. Şansı bol olsun.
Efe Erkekli: Benim için çok büyük bir şans. Hem bu işe yeni başlamış biri olarak hem de üstüne babamın gençliğini oynamak hayatta bir kez gelecek bir şanstır. Role hazırlanırken provalarda beraber okuduk, karakterlerin üstüne konuştuk. Benim için de bir avantaj tabii. Hal ve hareketlerine aşina olduğum için öyle kotardım diyebilirim. Münir, gençliğinde aşkına yönelik bir tehditte her şeyi yapabilecek bir gençlik ateşinden sonra başına kötü bir iş gelen ve yıllarca sıkıntı çeken biri. Benim için de farklıydı çünkü ilk kez böyle duyguları hisseden bir karaktere hazırlanmış oldum.
Efe Erkekli:Sordum evet ama genelde kendi kafamdaki Münir'i canlandırmaya çalıştım.
Altan Erkekli: Elimden geldiğince hareketlerin ufak olsun, hocanın söylediklerini kulağını dört açarak dinle gibi şeyler söyledim. Ufak yönlendirmeler yaptık tabii.