|

Saçlar ve kar

Karın da yağmurun da insanların algı dünyasındaki, duygu dünyasındaki yansımaları, izleri ve bunların yoğunluğu farklı farklıdır. Kimini yağmur daha çok etkiler kimini kar… Yağmur da kar da insan hallerinin, yaşanmışlıkların, hele de aşkların vazgeçilmez unsurlarındandır. Yağmurda ıslanan âşıklar, birbirine kartopu atan sevgililer bildik manzaralardır her zaman.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/01/2017 Wednesday
Güncelleme: 21:24 - 10/01/2017 Tuesday
Yeni Şafak
ARİF AY


ÇOK ÖZEL KORUMALAR*


Kardı saçlarını koklayıverince duran


Üşümemen'çin ona gizli bir emir geldi



Geçmişten günümüze kar da, yağmur da şiirin temel motifleri olmuştur hep. Şairler, yazarlar kimi duygularını tabiattaki nesneler, olaylar ve olgular üzerinden dile getirmişlerdir. Edebiyatta, yağmurun kardan daha çok kullanıldığını tahmin ediyorum. Bana sorarsanız kar mı yağmur mu diye ben kar derim.



Kuşkusuz kar da yağmur da Allah'ın rahmetlerindendir. Bu yüzden ikisi de makbulümüzdür. Karın da yağmurun da insanların algı dünyasındaki, duygu dünyasındaki yansımaları, izleri ve bunların yoğunluğu farklı farklıdır. Kimini yağmur daha çok etkiler kimini kar… Yağmur da kar da insan hallerinin, yaşanmışlıkların, hele de aşkların vazgeçilmez unsurlarındandır. Yağmurda ıslanan âşıklar, birbirine kartopu atan sevgililer bildik manzaralardır her zaman. Sözgelimi, dağa değil de ovaya yağan yağmuru severim. Hele bir de bulutların arasından güneş yüzünü göstermeyegörsün, o yağmur birden sevgilinin saçları oluverir ve tel tel iner toprağa… Bunu da en güzel Nuri Pakdil betimler:


“Boşanan bir İSTANBUL yağmurusun:


saçların ne güzel akardı!


bir kekik bir ışık bir kekik bir ışık…”


(Arap Saati, s.69)


Ama ne der Sezai Karakoç:


“Yağmurdan sonra karın saltanatı gelir


Kar köpüklü bir deniz gibi kendini yükseltir.” (Gün Doğmadan, s.160)


Dolayısıyla benim favorim kar. Onun yağışı çirkinlikleri örtercesine mistik bir dünyanın içine çeker insanı. Onda sükûnet ve sükût vardır. Olgunlaştırıverir birden…



ÖTELERİ ANLAMAK


Karın rengini de Nuri Pakdil'e sormalı. O, “Yağan kar, katışıksız Maraş renginde” der. (Otel Gören Defterler-5, s.93)


Sezai Karakoç da “Kar içinde yanan karı anlayacaksın” derken, karı ateşe dönüştürür adeta. Ve o 'karlar sıcak sıcak' saçlarımıza değer. (Gün Doğmadan, s.35) Şiire durur her yanımız. Şiiri işte o zaman anlarız; sevgiyi, sabrı ve öteyi…


Klasik edebiyatımızda saç güzellik unsuru olarak sıkça kullanılan mazmunlar arasındadır. Saçın şekli, sevgilinin hallerinin de bir belitidir. Dağınık saç, taranmış saç, örülmüş saç, her biri bir duyguya, bir hale tekabül eder. İskender Pala'nın Divan Şiiri Sözlüğü'nde saçla ilgili verdiği bilgilerden bir bölümü alıyorum buraya: “Divan şiirinde en çok kullanılan güzellik unsuru sayılabilir. Mû, gîsû, zülf gibi adlar altında ve birçok yönden ele alınan saç, sayısız teşbih ve mecazlara konu olmuştur. Şekli, kokusu, rengi vs. yönlerden birçok beyite anlam verir. Öncelikle saç, perişan, düzensiz, dağınık, uzun vs. durumlarıyla aşıkın aklını başından alır, esir eder, perişan eder. Ondaki koku bazan kendinde mevcuttur bazan da dışarıdan gelir. Misk ve anber bile sevgilinin saçı kadar güzel kokmaz. Bu kokuyu rüzgâr alıp aşıka götürür. Saçın rengi daima siyahtır. Asla başka bir renk olmaz. Geleneğe göre saç her ne kadar örüklü, fes veya ferace altında gizli; sarışın, kızıl vs. renkliyse de Divan şiiri onu daima kara ve dağınık görür ve gösterir.” (age, s.418)


Nuri Pakdil saçla karı buluşturur yukarıdaki beyitte. Saç, Osmanlı Simitçiler Kasidesi'nde iki dizede daha geçer: “Bu sabah saçlarına hiç kuş konmasa da olur” “Saçları sessiz şehir sicim gibi seferlerde” Bir de Ahid Kulesi'nde: “Denize sabahın vuruşu gibi saçlarından İstanbul'u çözdüm de”



YORGUN VE YENİLMİŞ İNSANLIĞIMIZ


Sevgilinin saçlarıyla buluşan kar, sevgilinin saçlarını koklar ve çekilir. Çünkü sevgiliyi koruyan 'çok özel korumalar' izin vermez sevgilinin üşütülmesine. Bu çok özel korumalar meleklerdir. Bu meleklere 'Muakkıbât' (takip ediciler) veya 'Hafaza' (koruyucu) adı verilir. İnsanların önünde ve arkasında yürüyerek gelecek tehlikelerden onu korurlar. (Dr. Hasan Akay, İslami Terimler Sözlüğü, s.209)


Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de “Hiçbir can yoktur ki, kesinlikle üzerinde bir bekçi (melek) olmasın…” buyrulur. (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili Meali, 86/4, s.807)


Bilindiği gibi meleklere iman amentünün şartlarındandır. Dolayısıyla Nuri Pakdil bu beyitte 'çok özel korumalar' derken meleklere imanı da hatırlatmış oluyor. Melekler, Allah'ın buyruklarını eksiksiz yerine getiren, nurdan yaratılmış varlıklardır. En bilinenleri: Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil'dir. Bunların dışında görevler gereği pek çok melek olduğu da Kur'an'da zikredilmektedir.


Şerh etmeye çalıştığımız beyit “Kar Altında Hüzün Denemesi”nden düşmüş gibi adeta. Sanki bugünü dile getiriyor Erdem Bayazıt'ın şiiri:


“Dünyanın en uzun hüznü yağıyor


Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne


Kar yağıyor ve sen gidiyorsun


Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun


Belki bulmaya gidiyorsun kaybettiğimiz


O insan ve tabiat çağını” (Şiirler, s.59)


Kaybettiğimiz tabiat çağını bulmak için saçlar ve karlar hep buluşsun sevgililerce paylaşılan şiirler gibi.


*Osmanlı Simitçiler Kasidesi-16


#Osmanlı Simitçiler Kasidesi
#Sezai Karakoç
#Nuri Pakdil
7 years ago